Muammer YALÇIN

Muammer YALÇIN

Davet Sevgiliden

Ölüm ve hayat! İkiden biri eşitin diğer yanı.

Bir ses yankılandı gecenin derinliğinde. O ses, dünyanın gürültüsünü aşan, ne bir fırtınanın kopuşu ne de bir kapının çarpışıydı… O, mutlak ve ağır bir sessizlikti; göğe doğru yayılan. Ve o sessizliğin içinde, sadece bir ruhun duyabileceği bir isim fısıldandı: Yusuf. O isim, bir annenin duasından, bir amcanın kalbinden süzülüp sonsuzluğun katına yükseldi.

Ölüm dedikleri şey, bir son değil, belki de budur: Bir çağrıdır — kelimesiz ama mutlak. Bir davettir — uzak gibi görünen bir menzil ama aslında nefesten daha yakın duran. Ve o davet, tüm davetlerin en güzeli, Sevgiliden gelir. Kim o çağrıyı yüreğinde duysa, kim o eşsiz “gel” hitabını hissedebilse, artık gitmemek elinde değildir.

Biz burada kalırız; gözlerimizde nem, dudaklarımız dua. O ise orada, artık ağrısız, sızısız, huzurun en derin yerinde. Çünkü ölüm, yokluk değildir. Ölüm, ayrılık değil; ayrılık zannının bitişidir. Ölüm, sevgiliden gelen davete icabettir.

Mevlânâ’nın dediği gibi: “Ölüm günü, sevgiliye kavuştuğum gündür. O gün benim düğün gecemdir.” Evet, o gece Yusuf’un düğün gecesiydi. O, sevdiklerinden değil, acıdan, fanilikten, zamandan ayrıldı. Ruh, Rabbine döndü; tıpkı Kur’an’da vaat edildiği gibi: “Ey huzura ermiş nefis! Rabbine dön! O senden razı, sen de ondan razı olarak.”

Dünya, bir han, bir mola yeri, bir misafirhane… Biz gelip geçiyoruz, gönlümüzden bir iz, dilimizden bir dua bırakıyoruz. Kimi erken ayrılır bu handan, kimi biraz daha kalır; ama her yolun sonu aynı kapıya, asıl yuvaya çıkar: “İnna lillahi ve innaileyhi raciun.” Biz Allah’a aidiz, biz onun emanetiyiz ve dönüşümüz de onadır. Yusuf’un dönüşü de öyle oldu — sessiz, huzurlu, vakur. Bir yatsı ezanının hürmetli arkasından, yıldızların şahitliğinde, belki de meleklerin kanat sesleriyle…

Bizim için zor olan, ayrılığın gölgesi. Ama ölüm, bir gölge değil; ışığın bizzat kendisi. Çünkü ölümle kararan bir hayat yoktur; ölümle aydınlanan bir hakikat vardır. Ve o hakikat; sabrın, rızanın, tevekkülün kalbine yerleşir.

Yusuf, şimdi ebediyetin çocuğu. Artık vakit, dua vaktidir: Onun için değil, onunla birlikte dua etmek için. Çünkü giden, gittiği yerde bekler. Ve biz, bir gün o daveti duyduğumuzda, aynı Sevgili’nin huzurunda — tekrar buluşacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum