Dikkatle ve ihtiyatla

Gürcistan'ın Güney Osetya harekatı ile başlayıp Rusya'nın devreye girmesi ve ABD ile NATO'nun sessiz kalmasıyla bambaşka bir biçim alan son uluslararası ihtilafı nasıl okumamız gerekiyor? Gürcistan etnik ayrılıkçılığı bastırmak için mi hareketlendi, yoksa ABD'nin teşvikiyle yeni dengelerin sınırlarını denemek üzere mi? Rusya'nın beklenmeyen sertlikteki cevabı kendi çevresinde racon kesmeye kalkan başıbozuk bir güce cevap anlamına mı geliyor, yoksa bundan öte bir anlamı da var mı?

Dünyanın en uzun süreli bildiği düzen, kısaca 'güçler dengesi' dediğimiz, düvel-i muazzama arasındaki değişken güç dağılımına dayanan düzendi. 20. yüzyıla kadar süren bu düzende imparatorluklar silahlı güçleri oranında saygı gördüler; düzenin kazananları ve kaybedenlerini çoğu kez çıplak gözle bile algılamak mümkündü o dönemde.

20. yüzyıl 'iki kutuplu' bir başka düzenle açıldı. İmparatorluklar yıkılmış, ideolojiler çağı açılmıştı ve iki ideoloji iki büyük blokta temsil edilir hale gelmişti. Hür Dünya (Kapitalist Blok) ile Sovyet Bloku arasında tırmanan gerilim, Avrupa, Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu, Orta Asya, Uzak Doğu gibi coğrafyalarda büyük çözülmelere ve safların belirlenmesine yol açtı. İki blok arasındaki ilişkileri tanımlamaya yarayan en etkili kavram 'dehşet dengesi' kavramıydı; her iki blok dişlerine kadar silahlanmışlardı ve biri diğerine saldırmıyorsa bunun sebebi, diğerinin de elinde bütün dünyayı tehdit edecek güçte silahlar bulunmasıydı.

Yüzyılın sonuna doğru Sovyetler Birliği'nin önce bel vermesi, ardından da çözülmesi 'tek kutuplu' denilen yeni bir dünya düzenine geçit verdi. ABD'nin mutlak öncülüğünde, ABD'nin hegemonyasını tehdit etmemek şartıyla bölgesel güçlerin palazlanmasına izin veren gevşek bir düzendi bu ve mutlak güç kendisine rakip tanımıyordu. Sovyet Bloku'ndan dizginleri boşalan uydu devletler bağımsızlıklarına kavuşmuş, bir bölümü yeni görev dağılımında kendilerine biçilen rolleri oynamaya başlamışlardı bile.

Gürcistan, Güney ve Kuzey Osetya, Abhazya gibi belli bir coğrafyaya ait isimler bu yeni dönemin ürünleridir. Gürcistan'ın Osetya hamlesinin gördüğü tepki ve aldığı cevapla ilk kez sistemli bir tehdit altına düşen yeni düzenin... Gürcistan Devlet Başkanı Mikhail Saakaşvili ülkesini tehdit eden ayrılıkçılığa son vermek amacıyla askerlerine hücum emrini verirken, belli ki, derhal bir karşı-hamle beklemiyordu. Bir ihtimal de, NATO üyesi olma arzusunun, karşı-hamleyi bertaraf edecek bir dış desteğe sebep olacağı hesabındaydı.

Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in sertleşmeyi tercih ederken NATO ve ABD'nin sessizliği yeğlemesi Saakaşvili'nin her iki hesabının da yanlışlığına işaret ediyor.

Putin bu noktada duracak ve ABD'nin 'barış' formülünü kabul edecek mi, yoksa yakaladığı fırsatı başka bir dünya düzeni oluşturma amaçlı yeni hamlelerle değerlendirme yolunu mu seçecek? Son zamanlarda yaptığı neredeyse bütün konuşmalarda, tek kutuplu dünyanın adaletsizliğine işaret etmeyi görev biliyor Putin. ABD'nin Afganistan ve Irak maceralarını diline dolayıp başka bir dünya düzeninin mümkün olabileceğini vurguluyor.

Dünya düzenleri tek bir hamleyle yıkılmadığı gibi, dengeler de bir tarihi şahsiyetin arzusuyla kolayından değişmiyor. 'Daha adil bir düzen' talebi sınırsız güç kullanımı eşliğinde dile getirilir ve ihtilafta rolü olmayan ülkeleri tehdit eşliğinde yürütülürse, onu savunanın samimiyetini de kuşku altına düşürür.

ABD bu olayı kendi sınırları içinde tutmaya çabalayacak, Rusya ise taşları yerinden oynatmak için bahane olarak kullanacaktır. Şu noktada görebildiğimiz, ikili tırmanışın önüne geçmenin giderek zorlaşacağıdır. Daha güvensiz, ama umutları artırabilecek gelişmelere gebe olabilir dünyamız...

Bu sebeple de gelişmeler dikkatle ve ihtiyatla izlenmeye değer.

Önceki ve Sonraki Yazılar