Dış Ticaret Açığı Türkiye İçin Kader midir?

Dış Ticaret Açığı Türkiye İçin Kader midir?

 

Türkiye İstatistik Kurumu 28 Ocak 2011 tarihinde 2010 yılının son Dış Ticaret İstatistiğini kamuoyu ile paylaştı.Türkiye ekonomisinin yıllık performansının pek çok açıdan analiz edebileceğimiz önemli  veriler olarak bu istatistikleri önemsiyoruz.

Kamuoyu ile paylaşılan bilgileri şu şekilde özetleyebiliriz:

  • 2010 yılının Aralık ayında, 2009 yılının aynı ayına oranla ihracatımız %18,1 artarak 11.872 milyon dolar,
  • İthalatımız ise %36,8 artarak 20.554 milyon dolar,
  • Aralık 2010 ayında dış ticaret açığımız 2009 yılının aynı ayına kıyasla 4.965 milyon dolardan 8.681 milyon dolar,

Olarak gerçekleşmiştir.

Sadece Aralık 2009 ve Aralık 2010 mukayesesi yaptığımızda ithalattaki artış ihracattaki artışın iki katından fazla olmuş ve dış ticaret açığımızda neredeyse geçen dönemin iki katına ulaşmıştır.(4.965 milyon dolardan 8.681 milyon dolara çıkmıştır.)

2009 yılı ithalat-ihracat rakamlarını 2010 yılı ile kıyasladığımızda:

  • 2009 yılında 102.143 milyar dolar olan ihracatımız 2010 yılında %11,5 artışla 113.930 milyar dolar,
  • 2009 yılında 140.928 milyar dolar olan ithalatımız 2010 yılında % 31,6  artışla 185.493 milyar dolar,
  • 2010 yılında dış ticaret açığımız 2009 yılına kıyasla 34.352 milyar dolardan, 71.563 milyar dolar,

Olarak gerçekleşmiştir.

Genel olarak kıyaslama yaptığımızda 2009 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı %72,4 iken 2010 yılında %61,4 e gerilemiştir.

Ülkeler bazında kesinleşen rakamlar üzerinden verilen örneklere baktığımızda;

  • 2010 Aralık ayında en fazla ihracat yapılan ülke Almanya oldu. Bu ülkeye yapılan ihracat 2009 Aralık ayına göre %27 artarak 1.134 milyon dolar olurken, Almanya’yı sırasıyla İngiltere (780 milyon dolar), Irak (735 milyon dolar), İtalya (644 milyon dolar) ve Fransa (618 milyon dolar) takip etti.
  • İthalatta ise, Rusya Federasyonuilk sırada yer aldı. Bu ülkeden yapılan ithalat %27 artarak 2.506 milyon dolar olarak gerçekleşti. Rusya Federasyonu’nusırasıyla Almanya (2.165 milyon dolar), Çin (1.847 milyon dolar) ve ABD (1.631 milyon dolar) izledi.

Dış ticaretimizde büyük bir canlanma olduğunu bu verilere bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak burada çok temel bir sorunun büyüyerek devam ettiğini görüyoruz. Çok özetle daha az satıp daha fazla satın alıyoruz. Dış ticaret açığımız aleyhimize açık vermeye devam ediyor.

Ülkemizi bir aileye benzetecek olursak (Dış ticaret bağlamında) daha az kazanıp daha çok harcıyoruz. Gelirimiz giderimizi karşılamıyor.

Dış ticaret bağlamında salt bu gözle yapılacak bir değerlendirmenin doğru olmadığını biliyorum. Liberal yapıdaki bir dış ticarette tek taraflı kurallar koymamız mümkün değil. Yani ihracatı arttıracak önlemler alırken, ithalatı tek taraflı ve uluslararası ilişkilerden bağımsız çeşitli kısıtlama yöntemleri ile sınırlandırarak alım-satım dengemizi sağlamamız mümkün değil.

Ya da yükselttiğimiz duvarlar arkasına saklanarak ülkemizi ve yerli üretimi canlandırmamızda tek başına mümkün değil. Tekel benzeri ürünler satan bir ülke (Petrol, doğalgaz gibi) değilsek sert ithalat kısıcı önlemler sadece ithalatımızı değil aynı zamanda ihracatımı da mutlaka azaltacak ve kısır ve küçük bir ekonomiye mahkum olmamız söz konusu olacaktır.

Bu gerçeklere rağmen ihracatımızın ithalatımızı karşılama oranı üzerinde yapılacak bir şey olmadığını söylemek de doğru değildir. Yani dış ticaret açığı bir kader de değildir.

Bu konuda yapılabilecekleri burada sıralamak istemiyorum. Farklı bakış açılarının yüzlerce çözüm önerisi olduğunu biliyorum.

Burada sadece son günlerde gündeme gelen iki konuya değinmek istiyorum.

Bildiğimiz üzere Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 20 Ocak’ta Tüsiad Genel Kurul toplantısında dile getirdiği “yerli otomobil üretelim” teklifi bu konuda atılacak önemli adımlardan birisi olabilir diye düşünüyorum. Hepimizin bildiği gibi 2010 yılında krizi rağmen otomotiv satışı 761 bin adetle rekor kırmıştır. Sadece aralık ayında gerçekleşen 160 bin satışın yüzde 70 inin ithal olduğu gerçeği sorunun algılanması için yeterlidir sanırım.

Otomotiv Sanayii Derneği verilerine göre 2008 yılında 5,5 milyar dolar, 2009 yılında 3,5 milyar dolar fazla veren sektörde 2010 yılında fazla % 73 geriledi. İthalatın gelişmesi neredeyse sadece bu sektörde 2008 yılına oranla 4,5 milyar dolara yakın kaybımıza yol açmıştır. Bu bağlamda “yerli” vurgusunun önemi daha iyi ortaya çıkmaktadır.

Bir diğer konu “cep telefonlarına ödediğimiz” rakamlarla ilgilidir. Türk halkının “yeni teknolojilere merakı” hepimizce malumdur. Sürekli yenilenen bu alanda oluşan ekonomik büyüklük ürkütücü boyuta erişmiştir. Bugün kullanımda 131 milyon cep telefonu bulunduğunu ve 1996 yılından bu yana cep telefonuna yaklaşık 30 milyar dolar harcadığımız gerçeği bağlamında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Tayfun Acarer’in “yerli cep telefonuyla ilgili teşvik hazırlığının tamamlandığını ve Ulaştırma Bakanlığı’nda olduğu” beyan ettiği açıklamayı heyecanla izledim. Bu konuda yapılacak ciddi bir teşvikin hem üretim açısından, hem istihdam açısından hem de dış ticaret açığı açısından büyük katkılar sağlayacağı ortadadır.

Dış ticaret açığımızı azaltmak adına yapılacak çok fazla şey olduğuna sadece bu iki örnekle dikkat çekmek istedim.

unalsade@mynet.com

 

Not: Bu yazı Dış ticaret açığı Türkiye için kader midir?  başlığıyla DÜNYA Gazetesinde de yayınlanmıştır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.