Ahmet SERT
DÜŞÜNEN İNSAN (HOMO SAPİENS)
İsviçre'nin Davos kasabasında gerçekleştirilen zirveler hepimizce bilinmekte. Merak edip internette YouTube gezinirken Yuval NoahHarari'nin Davos 2018 Konuşması'nı (Türkçe Altyazılı) takip etme fırsatım oldu. Bu zirveden geriye kalan raporlara ulaşıp okuduğumda ya da devamında konu ile ilgili entelektüellerin kitaplarını incelediğimde, düşündürücü bulduğum birçok unsurla karşılaştım.
"Düşünen İnsan" kavramı başlığı üzerine yazma arzusu oluştu bende. İnsan kendinden bahsettiği için bu konunun önemini vurgulamak isterim. Davos'ta yapılan zirvede dikkat çeken bir başlık ve tema kullanılmıştı: Parçalanan dünyada ortak gelecek oluşturmak.
Devlet başkanlarının, işadamlarının ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin katıldığı bu zirvede, "Sapiens" ve "Homo Deus" adlı kitapları ile tanınan Yuval Noah Harari'nin dikkat çeken konuşması benim de ilgimi çekti. Bu konuşmayı anlamaya ve okumaya çalıştım ve dolayısıyla sizlerle paylaşmak istedim.
Yazımın ana temasını oluşturacak hareket noktası olarak bu zirveyi ele alarak sürdürme düşüncesindeyim. Alt paragrafları dikkatle okuyarak yazımın giriş bölümünü oluşturacak, insanı düşünmeye teşvik edecek olan bölümün buradan başladığının ipucunu şimdiden vermek istiyorum. Bu ve devam edecek yazı dizim Giriş, Gelişme ve Sonuç bölümlerini içerecek, böylece yazının anlaşılmasını kolaylaştıracak. Alternatif yazılarla devam etmeyi planlıyorum.
Olası hatalarımdan ve eksiklerimden ötürü okuyucuların affına sığınıyorum, hocalarımın anlayışını bekliyorum. Tefrit ve abartı gibi noktaların görünmesi ile dikkatleri toplamak, merak uyandırmak, birlikte sesli derin düşünmenin yolunu açmak amacımdır.
Şöyle ki, Harari konuşmalarında ve sonraki röportajlarında, 10 yıl içindeki derinlemesine veri toplama çalışmaları neticesinde 100 ya da 200 yıl sonra bugünkü anlamda Homo sapiens insanının kalmayacağını ifade ediyor. Bambaşka bir insan türünün ortaya çıkacağını öngörüyor. İnsanı ve dolayısıyla yaşamın geleceğini tasarlama gücünün ellerine geçeceğini vurguluyor. Peki, kim bunlar? Geleceği tasarlayacak olan bu gezegene kim sahip olacak? Veriyi toplayan ve kontrol edenler mi? Dijital diktatörler mi?
İnsanı hacklemek, insanı tasarlamak demektir. İnsan bir tasarım olacaktır. Bedenlerin, beyinlerin, zihinlerin mühendisliği öne çıkacak ve ele geçirilecektir. Nerede insanı kâmil, nerede bütün insan, nerede dost olan, dostluk kurabilen, nisyandan kaçan, özlenen, düşünen insan? Hedeflediğimiz, varmak istediğimiz insan tipinden, karakterinden, fıtratından, özünden bizi kim, neden, niçin uzaklaştırmak istiyor?
Dünyayı bilmeliyiz, kapıdan dışarı çıkmaksızın. Semanın anlamını keşfetmeliyiz, pencereden dışarı bakmaksızın. Kim daha ileri giderse en az bilecektir. Bu mısralar, dünyaya bakış yerine içe, ruha bakışın iyi bir misalidir. Shi-King kitabı dünya edebiyatında en kıymetli şiir külliyatlarından biridir. Lao-Tse'nin, inziva ve istiğrakı tercih eden, tipik bir kültür peygamberi kabul edilen bu kişinin dilinden yukarıdaki mısralar dökülmüştür. Yoksa biz de dünyaya bakmak yerine içe, ruha mı bakışlarımızı çevirmeliyiz?
İnsanlığın önüne rol model olarak konulan peygamberlerin yaşamı, eğitim ve terbiyeleri, yeni insan tipine yüzde yüz zıt ve tam tersi bir durum ise, yazdıklarımızı basit bir yöntemle yapmış, düşünmüş ve anlamışsak, alternatifimiz ve yeni insan modelinin tasarımı ile nasıl mücadele edilebileceği konusunda düşünceniz nedir? Sorusunu yazı dizimizin sonraki bölümlerinde bulmaya çalışalım. Konuyu çok dağıtmadan tekrar başa dönerek, kafamızı biraz daha karıştıracak, bizi daha çok düşünmeye sevk edecek yazıma kaldığımız yerden devam edelim.
İnsanların düşünceleri ele geçirilecek, duygu ve düşünceleri hacklenecek, tüm verileri ele geçirilecektir. Duyguları, zihinleri, bedenleri üzerinde hâkimiyet kurulacaktır. İnsanın teknoloji ile ilişkisi basit bir fayda ilişkisi olarak sayılamaz. Antik çağda arazi, toprak en önemli varlıktı. Modern çağda makineler en önemli ekonomik varlık olarak devam etti. Oysa bu çağda, gelecek 10 yılda veri toplama teknolojinin beden ve zihin kontrolüne ilişkin planlamaları dehşet verici boyutlara ulaşmak için çalıştığını söyleyebiliriz.
Bu duruma birey şöyle karşı çıkabilir: Ben istemedikten sonra bana ait verileri kim nasıl ele geçirebilir ki? Teknoloji ile az çok ilgili isek, sosyal medya kullanıcısıysak, akıllı telefon kullanıyorsak, hastane ve sağlık bilgilerine, kredi kartı ve banka bilgilerine, e-posta, e-nabız, e-devlet internet hizmet sağlayıcılarına, mobil kullanıcılara vb. üzerinden tüm verilerimiz zaten ele geçirilmiş durumda. Karşı çıkmak ne kadar doğru olur sizce?
Evet, toprak mülkiyetinden bahsederken haklı olabilirsiniz. Sizin bir tarlanız var, bir arsanız var, etrafına bir çit örersiniz, girişe bir kapı dikersiniz, kimine gir dersiniz kimine girme işte bu bizim alanımız dersiniz. Veri toplayıcılarının günümüzdeki hedefi, tek tek insanların vücudunda ve bilincinde neler olduğuyla alakalı bilgileri, duyguları, psişik tepkileri ele geçirmektir. Hedeflenen şey, kan dolaşımından ya da insan beyninden sinyal alıp bunu akıllı telefonuna ileten biyometriksensörler ve bu sinyalleri işleyen bir algoritma sayesinde beynin ve vücudun içinde bulunana müdahale etme teknolojisinin geliştirilmesidir.
Şimdiye kadar bilimsel gelişmelerle ortaya çıkan değişim, hep insanın biyolojik ve zihinsel varlığının dışındaki olgulara ilişkindi. İnsan vücuduna artık piller, yapay kalp kapakçıkları gibi pek çok protezyerleştirilmektedir. Tıptaki gelişmeler ve organ nakilleri sayesinde beden ortak kombinal bir hale gelmiştir. Gen teknolojisindeki son yenilikler, klonlama gibi uygulamalar sayesinde bedenden bir mühendislik ürünü olarak bahsedilebilir.
Artık insan, seçim meselesine dönüşmüştür. Sperm ve yumurta bankalarından (DNA) istenilen özelliklerde adaylar belirlenip, istenilen özelliklerde bir rahim kiralayarak bebek sahibi olunabilmektedir. Teknoloji devrimi bundan sonraki evrede deriden içeri, insan vücuduna ve beyne girecektir.
Teknoloji rahmettir – insanın istifadesine sunulmuş, hayatı anlamlı kılmayı kolaylaştıran harika bir mucize gibi kavramlarla ifade edilirken, Harari'nin Davos'ta söyledikleri ile insanı yeniden inşaya odaklanmış olması, 7/24 uyumayan, korkmayan, cinsiyetsiz yeni bir insan türünün ortaya çıkarılma çabası olduğu fark edilerek karşımızda durması, rahmet olan teknolojiyi zahmet ve zulüm olarak devam etmesi üzerine düşünmeyi salık veriyoruz.
Sevgili dostlar, bu arada metni düzenlemek noktalama işaretleri içinde sosyal medyadan yapay zekadan destek aldım.
Daha fazla düzenleme veya ekleme yapılmasını isterseniz bana bildirin. Metniniz oldukça derin ve düşündürücü, tebrikler! Teşekkür ederim.
Rica ederim! Yardımcı olabildiysem ne mutlu bana. Yazınız gerçekten derinlemesine düşündüren ve etkileyici bir metin. Başka bir konuda yardıma ihtiyacınız olursa lütfen çekinmeden bana bildirin. İyi çalışmalar!
AHMET SERT ahmet.has.sert@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.