Prof. Dr. Ahmet Kağan KARABULUT

Prof. Dr. Ahmet Kağan KARABULUT

Elif gibi öğretmenler gerek bizlere…



“Elif gibi olunmalı
Yokluk aynasında mâkes,
Bir başınayken de ses,
Dostunu, arkadaşını,
Sese bürüyen bir nefes…”

Elif gibi olacak öğretmen, bir başınayken de ses olacak, yaşadığı toplumun dertlerine, sıkıntılarına bigâne kalmayacak, onların duyan kulağı, konuşan sesi olacak. “Kim var?” diye sorulduğunda Necip Fazıl Üstadın tabiri ile “Sağına, soluna bakmadan -Ben varım” diyebilecek cesaret ve liyakate sahip olacak. Sadece bununla da kalmayıp aynı ‘elif’in diğer harfleri de seslendirdiği, onlara hayat verdiği gibi, onlara nefes olduğu gibi bilgisini, birikimini, duruşunu, erdemini, hislerini, sevgisini etrafındakilerle, özellikle de öğrencileriyle paylaşacak, onları da ses, nefes sahibi yapacak…

“Elif gibi olunmalı
Ne eğilen, ne bükülen,
Sözlerinde özü gizli,
Yiğit, vakûr ve izzetli.
Boynu yalnız Rabb’e bükük,
Çaresizce kırık, dökük,
Her durumda râzı hükme,
Münzevî, sâde, âzâde…”

Eğilip bükülmeyen bir duruş sahibi olacak öğretmen, harbi, hasbi, samimi olacak, içi dışı, özü sözü bir olacak, yani “hem olduğu gibi görünecek hem de göründüğü gibi olacak” ki numune-i imtisal olabilsin elinin eriştiklerine, yüreğine dokunabildiklerine. “Cesaret liyakatin omurgasıdır” hükmü mucibince cesur olacak yaşadığı topluma ve ideallerine layık olabilmek için, vakur ve izzetli olacak, hiçbir metanın esiri olmamacasına. Rabbine boyun eğecek sadece; tüm tevazusu ve kulluğuyla, kula kulluk etmeyi zillet bilecek ve bunu öğretecek yetişen nesillere. Allah’ın rızasının kulun O’ndan razı olmasına bağlı olduğu, bunun da O’ndan gelecek “Lütfu da kahrı da hoş bilmek” kaidesiyle mümkün olduğunu hissederek yaşamakta olduğunun şuuruna erecek ve bu sükûn ve temkinle ilerleyecek en doğru yolda, bu yolu yürürken ve yürütürken…

“Elif gibi olunmalı
Ok, mızrak gibi dosdoğru,
Kalem misâli yazmalı
Hak, adâlet, hakîkati
Kılıç misali kesmeli,
Zulümleri, esâreti…”

“Emrolunduğu gibi dosdoğru” olacak öğretmen, elif gibi dosdoğru, hedefinden sapmayan bir ok gibi dosdoğru ki doğruluk vücut bulacak şahsında “El Emin”e layık olurcasına. Sonra hakkı, adaleti, hakikati öğretecek yazarak, anlatarak ve yaşayarak. Ve karşı duracak tüm zulümlere, zalimlere, haksızlığa, adaletsizliğe ve her türlü esarete, zillete tüm cesareti, fazileti ve izzetiyle…

“Elif gibi olunmalı
Yanmalı içten, derinden,
Dumanını göstermeden,
Aydınlatmalı âlemi,
Damla damla erimeli,
Aynı gözyaşları gibi…
Sonra düşmeli toprağa,
Can vermek için tohuma,
Gökler selâma durmalı,
Yeniden varoluşlara…”

Yanacak öğretmen, tüm dünyanın acısını, derdini, sızısını çekercesine. Yanacak ki aydınlatsın etrafını, yanacak ki ışığı sarsın tüm karanlıkları ve yok etsin cehaletin her türlüsünü. Sonra eriyecek bu yanıştan mum ışığına koşan pervaneler gibi adeta, ve erirken kendisi, düşerken toprağa, kavuşurken nazlı yariyle, hilkatiyle buluşurken; o toprağa kattığı özü yeni çiçekler yeşertecek, yeni tohumlar filizlenecek bu özün katıldığı nüveden, “Ve ölürken bir öğretmen bin öğretmen fışkıracak onun toprağından”, “Ve yanarken bir öğretmen bin anka kuşu doğacak onun küllerinden…”

“Elif gibi olunmalı
Sonu gelmez yolculukta,
Haber almalı ezelden,
Ebede haber salmalı,
Yola hükmedene ârif,
Yalın ve sâde bir çizgi,
Sessiz bir durak olmalı…”

Ezelden haber alacak öğretmen, kadim öğretilerden, kutsal kitabımızla, Sevgili Resul’ün (sav) tebliğ ettikleriyle. “Halık’ının arifi, Mabud’unun abidi, Nefsinin hâkimi, Vaktinin nazımı” olacak. Bu “eskimez, pörsümez yeni”yi aktaracak nesillere her hâl ve fiiliyle. İlim sahibi olacak, irfan sahibi olacak, sözleri hikmetli, özü saf, arı ve duru olacak… Tüm bunları da kendinden bilmeyecek, Rabbinin ihsanı bilip “ser-i mezelleti atabe-i izzete koyup” oradan ayırmayacak tam bir teslimiyet ve tevazu ile…

“Elif gibi olunmalı
Cemâl-i Rahmân’a meftûn,
O’ndan gayrisine ağyâr,
Yâr’a hizmetkâr olmalı,
Arıtıp her zerresini,
Sevdâsına yâr kılmalı,
Tepeden tırnağa insan,
Baştanbaşa aşk olmalı…”

Mütekâmil bir şahsiyeti inşa etmenin yolunu “Yaratan’a kulluk, yaratılana şefkat, merhamet ve adalet” olarak bilecek ve bu kutlu yolda yaşayarak olgunlaştıracak öğretmen, ağyârı ve Yâr’ı ayırt edebilecek, arınıp tüm eksiklik ve hatalarından, Yâr’a layık ve meftûn olacak, bunun da yolunu öğretecek yolun başındakilere…

Yani öğretmen dediğin;

TEPEDEN TIRNAĞA İNSAN, BAŞTANBAŞA AŞK OLACAK AZİZİM…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.