En Büyük Tehdit ve Tehlike

"TÜRKİYE için en büyük tehdit ve tehlike irticadır" deyip duruyorlar. En ve ve'yi saymazsanız altı kelimelik bir cümle... Hemen bazı açıklamalar ve düzeltmeler yapmak lazım geliyor.

Birincisi: Türkiye için diyorlar... Türkiye kelimesinin yerine bizim, bizim sistemimiz, bizim saltanatımız, bizim ideolojimiz demeleri daha doğru olurdu.

İkincisi: İrticadan kasıtları da İslam dini ve Müslümanlardır.

İslam Türkiye kimliğinin, Türkiye adındaki bir ülkenin varoluşunun ana faktörüdür. Niçin tehlike ve tehdit olsun/oluştursun?

Çoğunluğu oluşturan Müslüman halk için böyle bir tehdit ve tehlike mevzuu bahis değil.

Bu tehlike ve tehdidi, resmî ideolojiyi din gibi benimseyen egemen bir azınlık uydurmuştur.

Tehdit ve tehlike yaygaralarının ardında büyük rantlar da var. Türkiye çok büyük bir çiftlik ve birileri yakın tarihimizde bu çiftliği işleterek trilyonlarca dolar vurdu.

Çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar için din kötü değildir, irtica tehdit değildir; aksine en büyük nimet ve iyilik kaynağıdır.

Müslümanlara göre kötülük, tehdit ve tehlikeler şunlardır:

Küfür,

Şirk,

İrtidat,

Dinsizlik,

Fısk ve fücur,

Nifak şikak,

Fitne ve fesat,

Fuhşiyyat (Azgınlık),

Millî kimlik ve kültüre yabancılaşma,

Adaletsizlik/Zulüm...

Türkiyeyi yeniden Hıristiyanlaştırmak isteyen misyonerler, Haçlılar, Evangelistler için İslam tehdit ve tehlikedir.

Kripto Yahudiler için en büyük tehdit ve tehlikedir.

Kripto Ermeniler için de.

Siyonistler ve İsrail gözünde.

Sabataycılar için ne en en en büyük ve korkunç tehdit ve tehlikedir.

Onların irtica irtica irtica diye yaygara kopartmalarına bakmayınız. Kasd ettikleri İslam'dır, Müslümanlardır.

Bence hiç de tehdit ve tehlike değil.

İslam kurtuluştur, izzettir, haysiyettir, barıştır, sosyal uzlaşmadır, mutluluktur.

Bu ülke, bu halk, bu devlet için en büyük tehlike İslam ve Müslüman düşmanlarının bozuk ideolojisidir.

* (İkinci yazı)

Müslüman İdarecilere 20 Madde

Birinci madde: Halka, yani idare edilenlere yalan söylemeyeceksin. Onları aldatmayacaksın.

İkinci madde: Saçı bitmedik yetimlerin haklarını yemeyeceksin. Saçı bitmedik yetimlerin hakları nelerdir? Öncelikle Devlet ve Belediye bütçeleridir.

Üçüncü madde: Doğrudan doğruya veya dolaylı şekilde haram yemeyeceksin, haram servet sahibi olmayacaksın.

Dördüncü madde: Son derece şeffaf ve temiz olacaksın.

Beşinci madde: Kara para sahibi olmayacaksın. Özel ve gizli kara para kasaların ve kasadarların olmayacak.

Altıncı madde: İhalelere fesat karıştırmayacaksın ve karıştırtmayacaksın.

Yedinci madde: Her türlü haram, kirli, kanunsuz ranttan ve komisyondan uzak duracaksın.

Sekizinci madde: Nepotizm yani akraba, yakın, eş dost, hemşeri kayırması yapmayacaksın.

Dokuzuncu madde: Makamları, mevkileri, müdürlükleri, memuriyetleri, başkanlıkları, işleri, vazifeleri ehliyetsizlere değil, ehliyetlilere vereceksin. Böyle yapmazsan vatan hainisin.

Onuncu madde: Adaletten ve insaftan ayrılmayacaksın.

Onbirinci madde: Makyavelist olmayacaksın. Gayeye erişmek için her vasıtayı mübah bilmeyeceksin.

Onikinci  madde: Arivist olmayacaksın.

On üçüncü madde: Ne oldum delisi olmayacaksın.

On dördüncü madde: Ne oldum değil, ne olacağım diye düşüneceksin.

On beşinci madde: Yaratan'ın, iki kâtib meleği senin hesabını tutmakla vazifelendirdiğini, onların, yaptığın iyilik ve kötülükleri defterlere yazdığını ve Mahkeme-i Kübrada bunların hesabını vereceğini çok iyi bileceksin, hiç hatırından çıkartmayacaksın ve ona göre davranacaksın.

On altıncı madde: Dünyanın fâni, makam ve mevkilerin gelip geçici olduğunu bileceksin.

On yedinci  madde: Meddahlara (övücülere) kendini övdürtmek için para vermeyeceksin ve menfaat sağlamayacaksın.

On sekizinci madde: Doğru, faydalı, yerli yerinde olumlu tenkitleri, uyarıları dikkatle dinleyeceksin ve bunlardan yararlanacaksın.

On dokuzuncu madde: Hz. Ömer'in, Dicle kenarında bir oğlağı kurt kapsa, adl-i ilahinin kendisinden soracağını düşünüp ağlaması gibi sen de sorumluluklarına ağlayacaksın.

Yirminci madde: Lükse, israfa, debdebeye, ihtişama, şaşaaya, tantanaya, gösterişe kaçmayacaksın; mütevâzı yaşayacaksın.

* (Üçüncü yazı)

Kuzey Kıbrıs'ta Rezalet

KUZEY Kıbrıs'ta akıl almaz yobazlıklar sergileniyor. Yaz tatilinde Eğitim Bakanlığının izniyle bazı Müslüman çocuklarına din ve Kur'an dersi verilmesini hazmedemeyen militanlar okulları basıyor, dershanelere hışımla giriyor, kapıları tekmeliyor. Bunu yapanlar kimler?Rumlar mı? Hayır, Rumlar Güney Kıbrıs'ta Müslüman bir kızın okula başörtüsü ile gelmesine izin verdiler. Yobazlığı yapanlar Kuzeydeki bazı militanlardır. Din dersi okutuluyor ya, Şeriat gelecek diye yaygara kopartıyorlar. Bu adamlar akıllarını bozmuşlar. Eğitim Bakanlığı izin vermiş... Bazı aileler, çocuklarının din dersi alması için yazılı müracaatta bulunmuşlar... Peki bu yaygaracılara, aktivistlere ne oluyor?

1950'de Türkiyede Türkçe ezan mecburiyeti kalktığında ülkenin bütün camilerinde Arapça Ezan-ı Muhammedî okunmaya başlamıştı. O tarihte Kıbrıs İngiliz sömürgesiydi. Kıbrıs Türk cemaati idarecileri Türkçe ezanda diretmişlerdi.

Kıbrıs bağımsızlığına kavuşunca, çoğunluğu oluşturan Rumlar, Başpiskopos Makarios'u cumhurbaşkanı seçmişlerdi.

Kıbrıs Türklerinin temsilcilerinde akıl ve firaset olsaydı, Cumhurbaşkanı yardımcılığına ŞeyhNazım'ı seçerlerdi.

Kıbrıs Türklerini ayakta tutacak tek güç İslam'dır. Hiçbir ideoloji İslam'ın yerini tutamaz.

Din ve Kur'an derslerini basıp terör rüzgarları estirenler bindikleri dalı kestiklerinin farkında değiller. Farkına vardıkları zaman iş işten geçmiş olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar