Evet, hayır! Kafanız mı karışık?

12 Eylül’de evet mi, hayır mı?   Kafanız mı karışık?..
Olabilir.
Ak Parti’yi sevmeyebilirsiniz.
Temsil ettiği muhafazakar anlayış ya da sahip çıktığı hayat tarzı size yakın veya sıcak gelmeyebilir.
Tayyip Erdoğan‘ın siyaset üslubu sizin için belki de iticidir.
Demokratikleşme alanında, Avrupa Birliği konusunda Başbakan Erdoğan’ın çoktandır ipe un serdiğini düşünebilirsiniz.
Özellikle Kürt sorunu ile, Ermeni meselesi ile ilgili olarak son zamanlarda geri vitese takarak milliyetçilik bayrağını fazla sallamaya başladığı noktasına gelmiş olabilirsiniz.
Tayyip Erdoğan’ın bazı PKK’lı cenazelerine reva görülen tüyler ürpertici muamele konusundaki hiç de hoş olmayan tavrı sizde de  haklı tepkiler uyandırmıştır.    
Veyahut Ak Parti hükümetinin yüzde 10 seçim barajını indirmekten kaçınması demokrasi anlayışınıza ters düşebilir.
Erdoğan hükümetinin YÖK’le ilgili tutumu size olumsuz gelebilir.
Ya da Ak Parti’ye muhalefet sizin siyasete bakışınızın özünü oluşturuyor olabilir.
Hepsi mümkün.
12 Eylül’de halkoyuna sunulacak anayasa paketi belki sizin için de yetersizdir. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından hükümetin paketi son derece eksik olabilir.
Alt alta sıralayabilirsiniz, şu neden yok, bu niye yok diye.
Ben de size hak veriyorum bu konuda.
Benim de bir anayasa değişikliğinde -veya yeni bir anayasada- o kadar çok şey var ki görmek istediğim...
Kürt sorununu daha kolay çözüm rayına oturtmak için, bazı kurumsal değişikliklerle asker sorununu çözmek için, yani bu ülkede demokrasi ve hukuk çıtasını birinci sınıf demokrasilerin düzeyine çekmek için benim de o kadar çok anayasal talebim var ki...
12 Eylül’de evet-hayır referandumuna sunulacak 26 maddelik bu anayasa paketi benim beklentilerimi de karşılamıyor.
Daha fazlasını istiyorum.
12 Eylül gibi korkunç bir askeri darbenin tüm izlerini silen bir anayasa taraftarıyım.
Otuz yıldır savunuyorum bunu.
Yargıyı hukukun içine, askeri siyasetin dışına çekecek, eski deyişle dört başı mamur bir anayasa benim de siyasal ideallerim arasındadır.
Ama olmuyor işte.
Dört dörtlük demokrasi ve hukuk devleti ya da siyasette iyiye, güzele doğru değişim zaman, sabır ve kararlılık gerektiriyor.
Bu da her zaman olamıyor.
Onun içindir ki ben 26 maddelik anayasa paketine dudak bükenlerden değilim.
12 Eylül Darbesi’nin ürünü bir anayasada öngörülen bu  değişikliklerin -yetersiz de olsalar- demokrasi ve hukukun üstünlüğü yolunda atılmış olumlu adımlar olduğunu düşünüyorum.
Bu sayede, 12 Eylül askeri yönetiminin Türkiye’ye 30 yıl önce giydirdiği deli gömleğinin iyiden iyiye yırtılacağını görüyorum.
Eğer demokrasi diye bir derdimiz varsa, eğer hukuk devleti diye bir derdimiz varsa, eğer özgürlükler diye bir derdimiz varsa, o zaman elimizdeki 26 maddelik anayasa paketi bu dertleri mutlaka hafifletecek büyük bir fırsattır.
Evet, benim gönlüm de sizin gibi daha fazlasını istiyor.
Ama aynı zamanda Cemal Süreyya’nın o güzel benzetmesi aklıma takılıyor. “Arı su içeceğim diye susuzluktan ölünmez” dermiş büyük şair...(*)
Uzun lafın kısası:
Erdoğan hukümetine muhalefet, bu hükümetin demokratik bir adımının gözardı edilmesine neden olmasın.
Ben böyle düşünüyorum.
Yanlışlara karşı çıkmanın, doğruları desteklemenin daha isabetli bir tutum olduğu kanısındayım. Körü körüne değil yapıcı muhalefetten yanayım.
Tatil öncesi siyaset notlarının dördüncüsü yarın.

* Hasan Bülent Kahraman, “Hayır diyenler, bürokrat aydınlardır!”, Neşe Düzel konuşması, Taraf, 19.07.2010, s.11.

Önceki ve Sonraki Yazılar