Faili Meçhul, Amacı Sarih…

Faili Meçhul, Amacı Sarih…

 

Sen bu şiiri okurken

Ben belki başka bir şehirde olurum

 

Kötü geçen bir güzü

Ve umutsuz bir aşkı anlatan

 

Rüzgarla savrulan

Kâğıt parçalarına

Yazılmış

 

Dağıtılmamış

Bildiriler gibi

 

Uzun bir yolculuğa hazırlanan

Yalnız bir yolculuğa.

 

Çünkü beyaz bir gemidir ölüm.

 

Siyah denizlerin hep

Çağırdığı

Batık bir gemi

Sönmüş yıldızlar gibidir

 

Yitik adreslere benzer

Ölüm

Yanık otlar gibi.

 

Sen bu şiiri okurken

Ben belki başka bir şehirde ölürüm.

 

Şiiri okurken ne düşündünüz bilmiyorum. Muhtemelen çoğunuz daha önce bu şiir hiç duymadınız. Belki benim yazdığımı düşüneniz bile olmuştur. Ama hepinizi de hüzünlendirdiğine ve derin düşüncelere sürüklediğine eminim.

 

Hemen merakınızı gidereyim bu şiiri ben yazmadım. Şiirin ismi “BEYAZ BİR GEMİDİR ÖLÜM”. Şairi Behçet Aysan

 

“Behçet Aysan” ismi belki hiç duymadığınız bir isimdir. 2 Temmuz 1993’de Sivas’ta Madımak Otel’de karanlık ellerin kışkırttığı O elim olayda can vermiş, öldürülmüş 35 kişiden biri. Kendisi bir tıp doktoru, psikiyatrist…Aynı zamanda şair…

 

Nereden çıktı diyeceksiniz?

 

Hrant Dink Cinayetinin 12. Duruşması 8 Şubat 2010 da yapıldı. Duruşma haberlerinde bu defa katillerin sırıtık yüzlerinden başka bir manzara daha vardı…

 

Beni bu yazıyı kaleme almaya iten şey de bu manzara oldu.

 

Türk Siyasi tarihinin son yüzyılında siyasi cinayetlere kurban gidenlerin yakınları “Toplumsal Bellek Platformu” çatısı altında toplanmışlar ve Dink ailesine destek veriyorlardı.

 

Zincirin ilk halkası olarak gördükleri Sabahattin Ali’nin ve son halkası Dink’in yakınlarına kadar faili meçhul cinayete kurban gidenlerin yakınları orada toplanmış. Mesajlarını Canan Kaftancıoğlu’nun ağzından şöyle açıklıyorlar “Kan davası gütmüyoruz. Topluma mesaj vermek için bir araya geldik”

 

Siz kimler var diye merak etmiş olabilirsiniz. Ama ben bir şeyi daha merak ettim. Kimler var ve hangi Başbakanın ve İçişleri Bakanının zamanında katledilmişler.

 

İşte sonuçlar:

 

Sabahattin Ali’nin ailesi: 02.04.1948 de öldürüldü. (16.Hükümet, Başbakan: Hasan Saka, içişleri Bakanı: Münir Hüsrev Göle)

 

Doğan Öz’ün ailesi: 24.03.1978 de öldürüldü. (42.Hükümet, Başbakan: Bülent Ecevit, içişleri Bakanı: İrfan Özaydınlı)

 

 

Abdi İpekçi’nin ailesi: 01.03.1979 de öldürüldü. (42.Hükümet, Başbakan: Bülent Ecevit, içişleri Bakanı: Hasan Fehmi Güneş)

 

 

Cevat Yudakul’un ailesi: 07.12.1979 de öldürüldü. (42.Hükümet, Başbakan: Bülent Ecevit, içişleri Bakanı: Hasan Fehmi Güneş)

 

Cavit Orhan Tütengil’in ailesi: 28.09.1979 de öldürüldü. (43.Hükümet, Başbakan: Süleyman Demirel, içişleri Bakanı: Hasan Mustafa Gülciğil)

 

Ümit Kaftancıoğlu’nun ailesi: 11.04.1980 de öldürüldü. (43.Hükümet, Başbakan: Süleyman Demirel, içişleri Bakanı: Hasan Mustafa Gülciğil)

 

Sevinç Özgüner’in ailesi: 23.05.1980 de öldürüldü. (43.Hükümet, Başbakan: Süleyman Demirel, içişleri Bakanı: Hasan Mustafa Gülciğil)

 

Kemal Türkler’in ailesi: 22.07.1980 de öldürüldü. (43.Hükümet, Başbakan: Süleyman Demirel, içişleri Bakanı: Hasan Mustafa Gülciğil)

 

İlhan Erdost’un ailesi: 07.11.1980 de öldürüldü. (44.Hükümet, Başbakan: Bülent Ulusu, içişleri Bakanı: Selahattin Çetiner)

 

Çetin Emeç’in ailesi: 07.03.1990 da öldürüldü. (47.Hükümet, Başbakan: Yıldırım Akbulut, İçişleri Bakanı: Abdülkadir Aksu)

 

Turan Dursun’un ailesi: 04.09.1990 da öldürüldü. (47.Hükümet, Başbakan: Yıldırım Akbulut, İçişleri Bakanı: Abdülkadir Aksu)

 

Musa Anter’in ailesi: 20.09.1992 de öldürüldü. (49. Hükümet, Başbakan: Süleyman Demirel, İçişleri Bakanı: İsmet Sezgin)

 

Nesimi Çimen’in ailesi: 02.07.1993 de öldürüldü. (50.Hükümet, Başbakan: Tansu Çiller,İçişleri Bakanı: Beytullah Mehmet Gazioğlu)

 

Metin Altınok’un ailesi: 02.07.1993 de öldürüldü. (50.Hükümet, Başbakan: Tansu Çiller,İçişleri Bakanı: Beytullah Mehmet Gazioğlu)

                                                      

Behçet Aysan’ın ailesi: 02.07.1993 de öldürüldü. (50.Hükümet, Başbakan: Tansu Çiller,İçişleri Bakanı: Beytullah Mehmet Gazioğlu)

 

Hasret Gültekin’in ailesi: 02.07.1993 de öldürüldü. (50.Hükümet, Başbakan: Tansu Çiller,İçişleri Bakanı: Beytullah Mehmet Gazioğlu)

 

Yasemin Cebenoyan’ın ailesi: 30.21.1994 de öldürüldü: 02.07.1993 de öldürüldü. (50.Hükümet, Başbakan: Tansu Çiller,İçişleri Bakanı: Nahit Menteşe)

 

Onat Kutlar’ın ailesi:11.01.1995 02.07.1993 de öldürüldü. (50.Hükümet, Başbakan: Tansu Çiller,İçişleri Bakanı: Beytullah Mehmet Gazioğlu)

 

Metin Göktepe’nin ailesi: 09.01.1996 da öldürüldü. 02.07.1993 de öldürüldü. (52.Hükümet, Başbakan: Tansu Çiller,İçişleri Bakanı: Teoman Ünüsan)

 

Gerçekten düşündürücü bir tablo sadece yukarıda verdiğim bilgilerin analizinden bile çok ilginç sonuçlara ortaya çıkabilir.

 

Ama ben burada bir şeyi ortaya koymak ve bir şeyi sorgulamak istiyorum.

 

Ortaya koymak istediğim şey şu: Cinayetler sadece bir tür siyasal düşüncenin iktidarda olduğu dönemde işlenmemiş. Ecevit dönemimde de Demirel döneminde de cinayetler sürmüş. Ancak iyice irdelendiğinde yoğunlaştığı dönemler itibariyle aynı karanlık ellerin aynı tezgâhından çıktığını anlamak güç değil. 12eylül öncesi yoğunlaşmış ve darbeye zemin hazırlanmış, sonrasında da aynı amaçla tırmandırıldığını görmek de çok kolay. Çiller dönemindeki yoğunlaşmanın Erbakan-Çiller ikilisini tasfiye etmek isteyen güçlerin, darbe yapamayınca post moderniyle yetinenlerin ellerini işin içinde görmek de kolay.

 

“İktidar”larını paylaşmak istemeyen, seçimi hor gören, seçmeni “göbeğini kaşıyan adam” olarak niteleyip küçümseyen, Türkiye’nin ufkunu kendi hayal ve çıkarlarıyla sınırlayan birileri hep aynı oyunu oynamış. İhtilal, darbe, bildiri, muhtıra, balans ayarı, e-bildiri hep bu oyunun isimleri olmuş, onlara zemin hazırlayan görünmezleri de karanlık elleriyle hiç acımadan hayatları karartmışlar. Perde arkasını göremeyenleri perde önünde birbirine düşürüp seyretmişler. Öncelikle bunu iyi görmemiz gerekiyor. Bu sebeple şu an yargıda olan illegal yapılanmaların sonuna kadar gidilmesi konusunda kamuoyu desteği vermek hepimiz için önemli diye düşünüyorum. Gelişmeleri alaya alan, ortada bir şey yokmuş gibi davrananların, “kozmik patates” çıktı şeklinde alaya alanların neye hizmet ettiğini de iyi tahlil etmemiz gerekmektedir.

 

Sorgulamak İstediğim şey ise şudur: Dink ailesine destek vererek bu çerçevede karanlıkta kalmış, “siyasi” cinayetlerin ortaya çıkması için bir oluşum ortaya koymak bir araya gelmek çok güzel…

 

Ancak hemen yukarıda ifade etmeye çalıştığım büyük resmin burada da görülemediğini üzüntüyle müşahede ediyoruz. Amaç belli: Ergenekon davasıyla iyice gün ışığına çıkmaya başlayan “derin güçlerin” tasfiyesini hızlandırmak ve yeni acıların önüne geçmek. Ama burada ortaya konan fotoğraf acının “sol” yüzü ile sınırlı. Bu isimler siyasi cinayete kurban gitti de MHP’li Gün Sazak gibi “sağ” cenahtan isimler aynı kaderi paylaşmadı mı?

 

Gönül isterdi ki oluşturulmaya çalışılan “Toplumsal Bellek Platformu” tüm acı çeken kesimleri bir araya getirseydi.

 

Dr.Behçet Aysan’ın yakınları da, Gün Sazak’ın yakınları da aynı kaderin yoldaşları. Bunu anlamadan karanlık güçlerin sonunu getirmek mümkün olmayacaktır.

 

Böyle bir yazıda son sözü söylemek çok zor.

 

Son sözü başka bir faili meçhul kurbanı söylesin. Metin Altıok söylesin…

 

Ölüm de vardır yaşadığımız her şeyde.

Bir bardak çatlasa durduğu yerde,

Bir aşk ansızın biterse,

Ayna kırılırsa yüzünle birlikte,

Zamanıdır konuşmanın ölümden.

Bir çiçek olağanüstü güzellikte

Açıvermişse bir sabah,

Bir topal aksamadan yürümüşse,

Hadi gel ölümden konuşalım;

Yüzünü al basmış hasetçiden

Ve onun elindeki kuru değnek bile

Filizlenir sevgimizden.

 

unalsade@mynet.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum