Faizli sistem kendi kendini öldürür!

Türkiye'nin ekonomik iki büyük sorunu var: İşsizlik/istihdam ve dış borçlar. Tam da bu günlerde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ne dese beğenirsiniz? Türkiye'de yüzde 11,2'lerde olan işsizlik oranının düşmediğini ve düşmesinin uzun zaman alacağını söyledi ve sorunun aşılması için fazla mesainin kaldırılmasını önerdi! Babacan, işsizlik sorununun fazla mesainin kaldırılması ile çözülebileceğini söyledi! Sayın Bakan, haftalık mesainin 10 saat azaltılmasını önerdi!.. İnanılması güç ama 9'uncı yılına giren AKP iktidarının işsizliğe bulduğu çözüm bu! İşsizlik sorununa getirdiğimiz çözüm önerilerimizi burada tekrar özetleyecek değilim, kör ve sağır olmayanlar için bu köşemde yeterince hatırlattım! Sayın Bakan "Türkiye'de işsizlik yüzde 11,2'lerde" diyor ama bize göre yüzde 50'lerde; çünkü 75 milyonluk ülkemizin çalışabilen nüfusu 30 milyon ve bunun sadece 15 milyonu iş bulmuş, geri kalan 15 milyon işsiz! Ekonomiden Sorumlu Bakan dahil, Başbakan ve diğer bakanlar ülkemizin bir numaralı ekonomik sorunu işsizliğe böyle "çö-züm-süz-lük" üretmeye devam ederlerse, şimdiden müjdeyi verelim(!), aslında var olan çok yönlü "sosyal tufan" yanında "sosyal patlamaları" beklesinler!..

Bu durumda ne yapmalı?

Seçim aylarındayız, birkaç ay sonra (Haziran) seçim var... Ya halkımız seçmen olarak bir an önce uyanıp bu sorunu çözecekleri iktidara getirmeli ya da hep anlattığım "Halk Ekonomisi" organizasyonları ile yine halkımız başının çaresine bakmalı...

"İşsizlik sorununa teşhis ve tedavi" yazılarımın ikincisine (05.02.2011) bakılırsa, ülke ekonomilerini çökerten "işsizlik" musibetinin ana faktörünün "FAİZ" olduğu görülecektir. Öyleyse bugün de bu faiz musibetinin bir başka yönü üzerinde duralım.

1980'lerde Almanya'da ilmî toplantılar yapılmıştı... Erbakan Hocamız dünyanın en tanınmış ilim adamlarını davet etmiş ve onlara "Adil (Ekonomik) Düzen"i tebliğ etmişti... Almanya'da bulunan Ekonomi Enstitüsü yöneticisi Prof. Dr. Volker Nienhaus da davetliler arasında idi. İlk görüşmemizde şunları söylemişti: "Birinci gün konuşmalarında ben şimdiye kadarki bilgilerimle dinin bir ekonomik doktrini olacağını hiç zannetmezdim. Bugünkü konuşmanızda şöyle bir şeyi hissettim. Sosyalizmde faiz de kar da yasak, kapitalizmde ikisi de serbest. Sizin sisteminizde "faiz yasak kâr serbest" ilkesini getiriyorsunuz. Bu bir sistem olabilir." Böylece İslâmiyet'in 1400 sene önce tarif ettiği sistemi daha ilk konuşmalarımızdan anlamış bulunuyordu. Bu zeki ve Almanların meşhur âlimi ile akşam üstü otele geldik, gece yarılarına kadar görüşmemizi sürdürdük... Onunla (Prof. Nienhaus) tartıştığımız konu şuydu. Bir ülke düşünelim; bu ülke gelişmiş, tam istihdamı sağlayan bir ülke: Fabrikaları var... Tarım alanları var... Teknolojisi var... Sağlam parası var... Ne var ki 1930'lar Almanya'sı gibidir. Dünyada başka ülkelerde yatırım imkanı yok. Çünkü ya bırakmıyorlar yahut onlar da gelişmiş ülke. Bu ülke hâlâ "faizli ekonomi" uygulamasına devam ediyor...

Zenginler, parası olanlar paralarını bankalara yatırıyor, bankalar da girişimcilere kredi veriyor. Bankada sermaye sahiplerinin parası var. Yeni faizler de durmadan geliyor. Eğer ülkede hâlâ işsiz varsa, hâlâ yeteri kadar fabrika yoksa iş kolaydır. Bu gelen faizlerle yeni yatırımlar yaparsınız. Eğer dışarıda sermaye isteyen ülkeler varsa oralarda yatırım yaparsınız. Ama ülkede herkes işe sahipse ne yapacaksınız?

Fabrika kuramazsınız, çünkü yeni fabrikaya işçi bulamazsınız. Ancak başka fabrikaların işçisine fazla para verir kendi fabrikanıza katarsınız. O fabrika kapanır. Demek ki işçiniz olmadığı için yeni yatırım yapmazsınız. O halde sonunda ne olacak? Faiz sıfır olacaktır! Demek ki faizli sistem bir gün faize ortak bulamadığı için iflas eder. Oysa sistem faiz üzerinde oturmuştu. Yani faizsiz kimse kimseye kredi vermiyordu. Bunun sonucunda yatırımlar duracak, üretim duracak, işsizlik patlayacaktır.

Faizli sistem işte bundan dolayı kendi kendisini ölüme götüren sistemdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar