Lütfi AYHAN
GOETHE KİM ARNOLD TOYNBEE NERELİ?
(Biri Alman öbürü İngiliz. Biri şair, öbürü araştırmacı, tarihçi, edebiyatçı.)
a- Johann Wolfgang VonGoethe (1749- 1832);
Alman, edebiyatçı, siyasetçi, ressam ve doğa bilimcidir. Şiir, drama, hikâye yazarıdır.
b- Arnold Joseph Toynbee: 1889 -1975. Londra'da dünyaya geldi. Oxford'da eğitim gördü.1921 yılında "Manchester Guardian" adına Anadolu'daki Türk-Yunan savaşını yerinde izledi.
BAKİ KİM?
Baki 1600 yılında vefat etti. Cihan padişahı “Muhteşem Süleyman” zamanında yaşadı cihan çapında bir şair. Rumeli Kazaskeri, Osmanlı protokolünde 4 numara. 75 yaşında vefat etti. Türk aydını! O’nu ve O’nun gibi büyük divan şairlerini tanımazken bu büyük insana uzaklardan; bizim aydınların (bir kesiminin) önünde severek diz çöktüğü diyarların, büyük insanlarından iki kişi. İkisi de Baki hayranı: Alman Gothe, İngiliz Arnold Joseph Toynbee. Goethe Baki dedemize o kadar hayrandır ki O’nu takip ederek ve O’ndan etkilenerek yazdığı kitabın adı: “Batı Doğu Divanı”dır. Kendisi doğu aleminden üç ismi tutku ile sever: Baki, Fuzuli ve Hafızı Şirazi. Çoğumuzun hayran olduğu Almanların, hayran oldukları şairlerden olan Goethe, dedemiz Bakiye hayrandır.
Arnold Tonyb'yi de Baki Hayranıdır. 1921yılı ile 1972 yılları arasında 51 yıl İstanbul’daki kütüphaneleri (Beyazıt, Nuru Osmaniye, Süleymaniye, Millet) didik didik eden, ömrünü kitaplara vakfeden, hayatını kütüphanelerde geçiren bu adama şu soru sorulduğunda;
- Üstat, kütüphanelerde yarım asır dirsek çürüttünüz, aradığınızı buldunuz mu? O, bizim için gurur verici şu cevabı verir;
- Yarım Asır Osmanlı kütüphanelerinde çalıştım, ama değil mi ki Şair Baki'nin teneffüs ettiği havayı teneffüs ettim, onun yaşadığı memlekette yaşadım şeref olarak bu bile bana yeter.
Bizler ise bu büyük şairin şiirlerinden bırakın birkaç mısra bilmeyi, O’nun İstanbul Edirnekapı kabristanında yattığından bile haberimiz yoktur.
Buyurun Alman’ı İngiliz’i kendine hayran bırakan Baki Dedemizden birkaç beyit: (Kanuni Mersiyesinden)
Olsun gamunda bencileyin zâr u bî-karâr
Âfâkı gezsün ažlayarak ebr-i nev-bahâr.
Tutsun cihâm nâle-i mürgân subh-dem
Güller yolınsun âh u figân eylesün hezâr
Sünbüllerini mâtem idüp çözsün ağlasun
Dâmâne döksün eşk-i firâvânı kûh-sâr
Andukça bûy-ı hulkunı derdünle lâle-veş
Olsun derûn-ı nâfe-i müsg-i Tatâr târ
Gül hasretünle yollara tutsun kulağını
Nergis gibi kıyâmete dek çeksün intizâr
Deryâlar itse ‘âlemi çeşm-i güher-fesân
Gelmez vücûda sencileyin dürr-i şâh-vâr
Ey dil bu demde sensin olan bana hem-nefes
Gel nây gibi inleyelüm bârî zâr zâr
Aheng-i âli u nâleleri idelüm bülend
Eshâb-ı derdi cûşa getürsün bu heft bend
O Türkçeden bu Türkçeye:
1. İlkbahar bulutu, gam ve keder içinde benim gibi zavallı ve kararsız bir hale gelsin de dünyanın dört bir yanını ağlayarak gezip dolaşsın.
2. Sabah vakitleri kuşların ağlayıp inlemeleri bütün cihanı tutsun; güller saçlarını başlarım yolsun, bülbüller ah çekerek feryad eylesin.
3. Sıra dağlar matem ederek sünbüllerini çözüp ağlasın ve sel gibi gözyaşlarını eteklerine döksün.
4. Senin yaratılış ve ahlâk güzelliğinin kokusunu hatırladıkça, Tatar âhûsunun göbeğinden düşen misk’in içi lâle gibi kararsın.
5. Gül, senin hasretinle, kulağını yollara tutarak,
nergis çiçeği gibi kıyamete kadar yolunu gözlesin.
6.İnci saçan gözyaşları dünyayı denize çevirse,
Yine de senin gibi şahlara lâyık bir inci gelmez.
7.Ey gönül! Bu kederli anımda bana arkadaş ve dost sensin,
Gel, bari seninle ney gibi yanık yanık ağlayalım.
8.Ah ve inleyişlerin ahengini göklere dek yükseltelim,
Bu yedi bend dertlilerin derdine tercüman olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.