Her kriz söylentisinde aynı hatalar tekrarlanır

Bizim kötü bir alışkanlığımız var. Her kriz söylentisinde (kriz gerçek olsun olmasın) bazılarımız söylentiyi fırsat bilerek, kafamızı kemiren ama, eyleme dönüştüremediğimiz bazı isteklerimizi gerçekleştirmeye çalışırız.
Bu arada önemli hatalar yaparız. Bu hataların ya bize, ya ekonomiye, ya da topluma zararı dokunur. Ne yazık ki, her kriz söylentisinde aynı hatalar tekrarlanır.
-  Kriz, işçi çıkarmaya fırsat yaratmasın
İşçi çıkarmak için fırsat bekleyenler, krizden olumsuz etkilenmeseler bile krizi fırsat bilir. Hem de en kıdemli işçiden başlayarak işçi çıkarır. Böylece kıdemli işçilerin ücret yükünden kurtulur. Kıdemsiz ucuz işiyle işini götürür. İşi krizden olumsuz etkilenmediyse, işçi açığını ucuz işçiyle kapatır.
-  Kriz, ücret taleplerini reddetmeyi kolaylaştırmasın
İşverenlerde genel inanış, işçiye gereksiz yere yüksek ücret ödendiği şeklindedir. İşçi ücretlerinin toplam maliyetteki payı, katma değerdeki payı dikkate alınmaz. Kriz dönemlerince işçi ücretlerinin dondurulmasıyla yetinilmez, mevcut ücretlerden de kısıntı arayışları başlar.

Esas olan iyi niyettir
-  Kriz, ödeme yükümlülüklerinin ertelenmesine veya unutulmasına imkân vermesin
Kriz söylentisinin çıkması, iyi niyet taşımayan işadamları arasında olağan ödeme trafiğinin aksamasına yol açar. İyi niyetli olmayan işadamları imkânları olsa bile, kriz söylentisi fırsatını değerlendirerek ödemelerini geciktirir. Veya ödemelerini unutur. Ödeme sisteminin tıkanmasının ticari hayatı kilitleyeceğini, bundan kendisinin de zarar göreceğini unutur.
-  Kriz, dövize bağlı kontratlardan cayma arzusunu körüklemesin.
Türkiye'de YTL yanında dövizle de işlemler arttığından bu yana, döviz kontratlarının sayısı da artmıştır. Dolar ile kira, dolar ile satış, dolar ile ücret, dolar ile iş mukavelesi, dövize bağlı kontratlardır. Kontrat dolar fiyatı 1.70 YTL iken yapıldıktan sonra, dolar 1.20 YTL'ye düştüğünde, sesini çıkarmayanlar, dolar 1.20'den 1.40 YTL'ye yükseldiğinde, doların pahalanmasından yakınarak dolar kontratını bozmak ister.
-  Kriz söylentisi bankaları kredileri sınırlamaya yöneltmesin.
Kriz söylentisinde banka yöneticileri paniğe kapılır. Kredilerin batmasından korkarak, kredi kullananlardan kredileri hemen ödemelerini talep eder. Veya ihtiyacı olan müşterilerine kredi akımını keser. Bu davranış kredi kullananları güç duruma düşürür. İşlerinin bozulmasına, ödeme güçlüğünün ortaya çıkmasına yol açar. Hem kredi kullananlar hem de bankalar zarar görür.

Bunun yarını da var
-  Kriz söylentisi kişisel başarısızlıkların suçunu başkalarına yıkmaya neden olmasın
Bizde bazı işadamları veya profesyonel yöneticiler kriz söylentisini, kişisel başarısızlıklarını başkalarına yükleme fırsatı olarak değerlendirir. Başarısızlıklarına kriz söylentisinin veya krizin neden olduğunu söylemeyerek sorunluluktan kurtulmayı becerir.
Sorumluluktan kurtulma arayışında bankaları, hükümeti suçlamaya, çeşitli bahaneler uydurmaya başlar.
-  Söylentiden sonra krizin mutlaka çıkacağına ve de kalıcı olacağına inanlar kaybetmeye mahkûmdur.
İşadamının tedbirli olmasından doğal bir şey olamaz.
Ama geçmişte de görülmüştür ki kriz denilen şey (adı üzerinde) geçicidir. Hele hele bizim ekonomi krize girse bile hızla çıkma özelliğine sahiptir. İşadamı kriz için tedbir alırken krizin sonunu da düşünmek zorundadır.
Kriz korkusuyla üretimini kısar, piyasadan çekilir, reklamı durdurursa, işler normale döndüğünde, çok gerilerde kaldığını, uzun çabalarla elde ettiği pazarı kaybettiğini görebilir.
Büyüklerimiz ne der: “Azrail yarın gelecekmiş gibi ölüme hazırlıklı ol. Ama hiç ölmeyecekmişsin gibi çalışmaya devam et!”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar