Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

İki Karınca ve Bir Ağustos Böceği

Geçen gün evimize iki karınca geldi. Bu arkadaşlar Isparta’da oturuyorlar. Karı koca… Eş olarak uyumlu olmalarına hayran kaldığımı başta belirtmek isterim. Birlik beraberlikleri, birbirlerinin düşüncelerine olan saygıları, geleceğe dair planlarının ortak oluşu, gayretleri, çalışkanlıkları…

Diyorum ya iki karınca…

Konya’da önemli işleri vardı ve bize kahveye uğramışlardı. Sohbet esnasında onları daha iyi tanıma imkânı bulduk. Yeni insanlar tanımayı çok seviyorum. Bana iyi geliyor. Fakat yaş aldıkça tanıştıklarının da buna değmesi gibi bir beklenti içinde oluyorsun. Vaktin önemini anladığımız için olsa gerek, size bir faydası olmayacak ve aşağıya çekecek insanları istemiyorsun hayatında. Boş muhabbetlere doymuş oluyorsun margarin misali. Yani karşındaki insanın senden hep “daha” fazlası olmalı. Ya daha kültürlü ya daha ince fikirli ya dolu ya daha güçlü ya da daha çalışkan… İlla ki dahası….

İşte bu çift tam da öyleydi. Son aylarda sadece günlük hayatımı idame ettirmekten ileri gidemeyen ve bu hususta kendimi suçlu hisseden ben, bu misafirler ile adeta silkindim. Zaman zaman sizde de oluyordur belki. Sadece yaşıyorsunuz, gayeler arka planda dinleniyor; siz önde. Bu uzun sürerse bunalıma da girmeniz kaçınılmaz oluyor. Değersiz, işe yaramaz hissediyorsunuz kendinizi ve hayatınızı. Alışkın olduğunuz koşturmacadan uzaklaşmak bile insanı yıpratıyor.

116100517-karinca.jpg

Velhasıl bu iki karıncadan bayan olan bir Karadenizli… Zayıf, orta boylu, uzun suratlı, gerekmedikçe gülmeyen, yaş aldıkça renkli giyinmeye geçenlerden, inançlarını toplumun yargılamayacağı şekilde yerine getirmeye çalışan, çalışkan, gelecek için kaygı üretmekten ziyade iş üretmeye odaklı biri. Kırk yaşlarında… Belki de çalışmak adına en verimli çağları.

Eşi Şükrü Bey ise aslında bilgisayar tamircisi ama Isparta’da artık eskisi kadar iş olmadığını iddia ederek kendisini eşiyle birlikte başka işlere yönlendirmiş bir adam. Orta boylu, normal kilolu, konuşmayı seven, her ortamı görmüş hissettiren bir adam. Karar vermeden önce bilenlerle istişare yapmaya alışmış biri. Bunun dışında eşine değer veren, ortak iş yapmada kararlı ve azimli.

Isparta’dan Karadeniz’e uzanan bir aşkın sonunda evlenip iki çocuk yapmış bir aile. Yılın yaklaşık on bir ayı o şehirdeler.

Isparta’da ne iş yapıyorlar derseniz, çok iş diyebilirim.

Gül Hanım’ın “Yazın çalışmazsak kışın ne yiyeceğiz?” cümlesi bana kendimi ağustos böceği gibi hissettirdi. Gerçi ben asla onun kadar başarılı ve sabırlı olamayacağımın bilincindeydim dinlerken. Ben çok sevdiğim bir iş olmadığında çabuk bıkarım; heves, ayran, şıpsevdi kelimeleri durumu özetler.

Yazları salça ve tarhana yaparak satıyormuş Gül Hanım. Geçen yıl sattıkları miktarları anlatınca dudağım uçukladı. Zenginler için evde yapılan, temiz olduğuna inanılan hazır ürünler her zaman iyi bir seçenektir. Bunu bilerek bu alana yönelmeleri çok zekice… Ayrıca bütün yaz, salça yapacakları için yeni aldıkları makine ile domates doğramaya gitmeleri de takdire şayan.

Şükrü Bey’e gelen telefonlara eşiyle birlikte karar verip dönmesi de ayrı bir incelik. “Yarım saatte hallediyoruz. Bin beş yüz lira bu süre için hafife alınmayacak bir rakam…” demesi Cem Yılmaz’ın “şu salonda şu kadar kişi varsa” esprisini hatırlattı bana. Gül Hanım’ın gül tarlaları hakkında anlattıkları ise “Yok artık!” dedirtti bana. Gül, Isparta’da en iyi gelir kaynaklarından biriymiş. Elma gibi ürünler vakit kaybı diyerek son noktayı koydular.

gul-cicegi-isparta-2127360.jpg

Yazları bir ay Karadeniz’in Giresun ilinde çay toplamaya da gittiklerini söylemden geçemediler. Maksatları bana şok üstüne şok yaşatmak olsa gerek. Hem artık yeni elektrikli aletlerle çay toplamak da çok daha kolay ve zevkliymiş. Günde bir ton toplarsan on bin lira yevmiyesi varmış. Ve Gül Hanımın dediğine göre bu bir gün için çok iyi bir rakammış.

Şöyle düşündüm, günümüz insanı da ikiye ayrılıyor. Durumu iy olan elimdeki parayı hangi tatilde hangi piknikte hangi düğünde eğlencede harcayacağım diye düşünenler ile gelecekte sıkıntı çekmemek adına çalışarak hazırlıklı olmaya çalışanlar olanlar…

Hangisi iyi bilemiyorum. Kazanmak kadar doğru harcayabilmek de önemli bana göre.

Velhasıl bir ağustos böceği olarak kendimi o akşam iyice suçlu hissettim.

Vaktimizi ne kadar gereksiz işlerle harcıyoruz diyerek… Silkelenmek lazım zamanı israf etmeden.

Bu arada, havalar çok sıcak, arabanız varsa güneşe park etmeyin, salçalar güneşte kuruyormuş.

Selametle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum