İstanbul’un Çilesi: Taksi Terörü, Diaspora Zafiyeti.


Sevgili dostlar,


Bu satırları, Amerika’da tanıdığım ve Türkiye’yi yürekten seven Amerikalı dostlarımın hatırı için kaleme alıyorum. Zira İstanbul’daki taksi terörü artık beni derinden üzmeye başladı. Bir avuç plaka zengininin, 86 milyonluk cennet vatanımızın itibarını zedelemesine sessiz kalmamalıyız.


Geçtiğimiz yaz, Amerika’dan bir arkadaşım büyük bir heyecanla Türkiye’ye tatile gitti. Ancak ne yazık ki daha ikinci gününde İstanbul’daki taksi terörüne o da kurban oldu. İngilizce dışında dil bilmeyen dostum, beni panikle aradı. Taksiciye “Dün 250 TL ödediğim mesafe için bugün neden 600 TL istiyorsun?” diye sorduğu anda kendisine küfürler yağmaya başlamış. Telefonda arka plandan duyduğum sinkaflı hakaretler, sadece bir vatandaş olarak değil, bir insan olarak da beni derinden sarstı. Düşünün ki, bir kişinin 350 TL fazla kazanma hırsı, koca bir ülkenin itibarını yerle bir edebiliyor. Bu, hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği bir çürümedir.


Uç kıtayı birleştiren, dünyanın kalbinde yer alan İstanbul’da taksi bulmak, artık basit bir ulaşım sorunu olmaktan çıkmış; vatandaş için bir sabır, stres ve dayanıklılık sınavına dönüşmüştür. Sabah işe yetişmeye çalışan bir çalışan, çocuğunu acil servise götürmeye uğraşan bir anne ya da valiziyle havaalanına ulaşmak isteyen bir turist... Hepsi aynı kâbusla yüzleşiyor: taksi bulamamak, azarlanmak, kandırılmak ya da fahiş ücret taleplerine maruz kalmak.

Ülkemizi ziyaret eden yabancı dostlarımın neredeyse tamamının dilinden düşmeyen şu cümle, artık bir klişe halini aldı: “Türkiye çok güzel ama taksicileriniz çok kaba, çok güvenilmez.” Ne acıdır ki, bu yalnızca bireysel bir deneyim değil; Türkiye’nin turizm imajına doğrudan zarar veren sistematik bir sorun haline gelmiştir. 25 yıldır yurt dışında yaşayan bir vatan evladı olarak, bu tabloya şahit olmak içimi burkuyor.
________________________________________

İstanbul’da resmi olarak yaklaşık 20 bin taksi hizmet vermekte. Ancak bu sistem artık bir kamu hizmeti olmaktan çıkmış, rant ve sömürü üzerine kurulu adaletsiz bir yapıya bürünmüştür. Mevcut taksilerin büyük kısmı, direksiyon başına bile geçmemiş “plaka zenginlerinin” elindedir. Şoförler gece gündüz direksiyon sallarken, plakadan kira alanlar yattıkları yerden ceplerini doldurmaktadır. Öyle ki, şoförler toplam gelirin sadece %13’ünü alırken, geri kalan büyük kısmı plaka sahiplerine gitmektedir.
2023 yılı itibarıyla İstanbul'da taksilerle ilgili yapılan şikayetlerin sayısı 72 bini aştı. Üstelik bu sayıya CİMER üzerinden iletilen başvurular dahil değil. Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne günlük ortalama 200 civarında taksi şikayeti ulaşıyor. Düşünün; her gün yüzlerce insan aynı sorunlardan mustarip, defalarca uyarılar yapılıyor, binlerce kez çözüm çağrısı yapılıyor—ama değişen hiçbir şey yok. Bu kadar yüksek sesli bir toplumsal sorunun hâlâ çözülememesi başlı başına düşündürücü. İşte yaşananlardan sadece birkaç örnek:


• İstanbul Havalimanı’na gitmek isteyen bir turiste 1.900 TL ücret çıkaran taksici, belediye tarafından 30 gün trafikten men edildi.


• Fatih’te bir taksi şoförü, yerli müşteriyi kısa mesafe bahanesiyle reddedip aynı noktadan turist yolcu aldı.


• Taksim’den Kapalıçarşı’ya giden bir aile, taksimetre çalışmadığı için durumu trafik polisine bildirdi.


• Sosyal medyada bir kullanıcı, normal kıyafetle taksi bulamazken Arap kıyafetleriyle hemen araç bulduğunu gösterdi.

Bu tablo, münferit olaylardan değil; sistematik bir çöküşten söz ettiğimizin ispatıdır.


Dahası, bu çarpık düzenin arkasında güçlü bir “plaka rantı” yatmaktadır. Bir taksi plakasının piyasa değeri 6 ila 8 milyon TL arasında değişmektedir. Bu sebeple yeni plaka verilmesi, yıllardır mevcut çıkar çevreleri ve onların siyasi bağlantıları tarafından engellenmektedir. Belediyelerin sunduğu “yeni taksi plakası” teklifleri, bu baskılarla reddedilmiştir. Çünkü bu yapı bazılarını zengin ederken, milyonları mağdur etmektedir.


Oysa dünyanın dört bir yanında dijital ulaşım çözümleri çoktan hayatın parçası olmuş durumda. New York’ta Uber ve Lyft sisteminde 100 binden fazla araç hizmet verirken, İstanbul hâlâ 20 bin araca mahkûm. Hindistan’da Ola, Endonezya’da Gojek, Meksika’da Didi gibi platformlar hem milyonlara daha kaliteli, daha temiz, daha guvenli hizmet sunuyor hem de devlete ciddi vergi geliri sağlıyor. Aynı zamanda binlerce kişiye de istihdam kapısı açıyor.


EY Türkiye’nin raporuna göre, İstanbul’daki taksilerin yıllık toplam geliri 47,8 milyar TL’yi aşmış durumda. Ancak bu gelirin büyük bölümü plaka sahiplerine giderken, şoförler düşük kazançla yaşam mücadelesi veriyor. Üstelik devlet, kayıt dışı ekonomi yüzünden yılda yaklaşık 1 milyar dolar vergi kaybına uğruyor.
________________________________________

Taksi meselesi artık sadece bir ulaşım sorunu değildir. Bu, adaletin, kamu düzeninin ve ülke itibarının doğrudan ilgilendiği bir meseledir. Üstelik çözümü de son derece basittir: Yerli dijital uygulamaların önü açılmalı, yeni taksi lisansları verilmeli, özel taşımacılık vergilendirilerek serbest bırakılmalı ve plaka sahipliği şeffaf hale getirilmelidir. Fakat burada belirleyici olan teknik değil, niyettir. Eğer yetkililer gerçekten halktan yana bir irade ortaya koyarsa, bu düzen birkaç yıl içinde tamamen değiştirilebilir.


Bu dönüşüm gerçekleştiğinde İstanbul:


• Turistler için korkulan değil, keyifle gezilen bir şehir olur,


• Kadınlar gece saatlerinde gönül rahatlığıyla seyahat edebilir,


• Gençler ve emekliler için yeni gelir kapıları açılır,


• Devlet ciddi bir vergi geliri elde eder,


• Şoförler insan onuruna yakışır koşullarda çalışır.


Ama en önemlisi, İstanbul çağdaş, güvenli, adil ve erişilebilir bir ulaşım sistemine kavuşur. Bu büyük şehri, birkaç bin kişinin çıkarı uğruna milyonlara cehenneme çevirmek ne akılla ne vicdanla açıklanabilir.
Taksi terörü “Plaka Lobisi”nin çıkarı uğruna milyonlara çile çektiriyor. İstanbul bunu hak etmiyor. Karar vericilerden beklenen, bu sese kulak vermek ve bu hizmeti halkımıza bir borç bilip gereğini yapmaktır.


Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.