İt İzi MİT İzine Karıştı! (II)

İt İzi MİT İzine Karıştı! (II)

 

Milli İstihbarat Teşkilatı başkanı Hakan Fidan’ın şahsında başbakan Tayyip Erdoğan’ın bizzat kendisini hedefleyen 2012’deki ‘7 Şubat’ krizi, doktorların kesinlikle men etmesine rağmen, amaliyat masasındaki başbakanın, hasta yatağından kalkarak, MİT müsteşarını özel yetkili savcı/ağbi Sadrettin Sarıkaya’nın elinden kurtararak geçiştirilebilmişti.

“Seni elimizden feriştahın gelse alamaz.”diye efelenerek, aslında başbakan Erdoğan’a meydan okuyan savcı kürkü giymiş ağbiler, o gün de operasyonu üstlerinden gizli tutmuştu. Bu gün de aynı yolu takip ediyorlar. Bugünde aynı tehditleri savuruyorlar.

Yani, iki yıl evvelki operasyonun bugünkinden tek farkı, üzerine yolsuzluk kılıfı giydirilmemiş olması.

17 Aralık darbesinin, hangi aralıklarda ve hangi karanlıklarda projelendirildiği yavaş yavaş gün yüzüne çıkarken, okyanus ötesi hesaplarla, girdiği her seçimden halk desteğini arttırarak çıkan bu ülkenin başbakanının bileklerine kelepçe vurma cesaretini kendinde bulabilen, hüsnü zannımızca ahmak, değilse düpedüz hain olan; bu cüppeli, ‘nurunu kaybetmiş bir kısım ağbiler(!)’ ülkemize, daha şimdiden 100 milyar doları aşkın zarar verdirmeyi başarırken, kimlerle kimlerle koalisyonlar yapıyorlar, bir bir ortaya çıkıyor.

Ülkeye verdikleri ve verdirdikleri zarar umurlarında değil.

İşbirliği yaptıkları odakların, kendilerinin baş düşmanları olmalasını da pek kaale almıyorlar.

Milletin, yüz yıl sonra kurmayı başarabildiği, Milli-İslami koalisyona verdikleri zarar, onları hiç enteres etmiyor anlaşılan.

Tek dertleri 7 Şubat 2012’de indiremedikleri başbakanı tutuklatıp, onu azılı Tayyip düşmanlarının ellerine teslim edebilmeyi başarabilmek.

Bunu başarmak için “Sır Küpü”nü hedef alıyorlar.

Sır küpünden ve tabi “sır küpünün patronundan” CHP rahatsız.

İsrail rahatsız.

ABD rahatsız.

Avrupanın, başta Almanya olmak üzere bilumum ülkeleri rahatsız.

Ve, gayet tabi, İran rahatsız.

Birde, bizim bu “bir kısım ağbiler” rahatsız.

Kutsal koalisyona bak sen..!

Ört ki ölem...

MİT’e ait bazı lojistik malzemeleri taşıyan TIR’ların ‘bir kısım ağbiler’ tarafından deşifre edilmesi yönünde ortaya konulan gayretler insanı hayretler içerisinde bırakıyor. Bu ülkenin istihbarat teşkilatı torpillenerek yok edilmek, iş yapamaz hale düşürülmek isteniyor.

Devlet/Millet, MİT’e ait olduğu iddia edilen TIR’lar üzerinden tırlattırılmaya çalışılıyor.

Bu ihanetin katmerlisidir.

Ey ‘bir kısım ağbiler’: Ele geçirmeye çalıştığınız bu devletin geleneklerinde, devlet  mekanizmasında böyle işlere müsaade edilmez, edilemez. Bu tarz bir amaliyat devleti yıkar.

Tıpkı, Haşhaşilerin Büyük Selçuklu’yu yıktığı gibi. Ha, amacınız buysa bir şey diyemem!

 

***

14 Şubat 2012’de, “İt İzi MİT İzine Karıştı!” başlıklı yazımızdaki tespitleri tekrar tekrar kontrol etme ihtiyacı hasıl oldu. O gün yazdıklarımızın bugünde geçerli olduğu aşikârdır. O gün tarihe düştüğümüz birkaç notu buraya almalıyım:

 

“Sanki bir istihbarat teşkilatının asli görevi bu suçlama bahsinde belirtilen rolleri yerine getirmesi değilmiş gibi..!

Şunu bilmek gerekir ki iç çamaşırı temiz bir istihbarat teşkilatı olmaz, olamaz… En akıl almaz ve uç yerlerde ve de tiplerde görev yapmak zaten onların asli görevi...”

 

“İsrail’in Mit’in başında görmekten mutlu olduğu birisi orda olduğu için içinizde mutlu olabilecek biri var mı..?

Böyle bir mutluluk için en büyük sermaye ahmaklık olsa gerek…”

 

“Ajan kelimesinin soğuk yüzü, ajanlarımızın da kötü ve cezalandırılması gereken insanlar olduğu manasına gelmez. Çünkü sağlam istihbarat, bir ülkenin en ön cephesi ve en sağlam savunma hattıdır.

Vara yoğa da ricat borusu çalınamaz bu satıhta…”

 

“Bu soruşturma, usulsüz ve arkaik hesapları hedefleyen bir çalışmadır ve sivil iradeye karşı girişilmiş yeni bir ‘yargı darbesi’ teşebbüsüdür.”

 

Bugün de, aynı tespitlerin, harfiyyen geçerli olduğunu düşünüyorum.

 

***

‘Hızlı giden atın b.ku seyrek düşer’ demiş atalarımız. Bakın efsane Formula 1 pilotu Schumacher’in doktorları, "Bu saatten sonra Schumacher'in iyileşme şansı çok düşük bir ihtimal. Teorik olarak mümkün ama daha önce hiç rastlanmadı." demişler. Bunu da ayrıca not edip, üzerinde düşünmekte fayda var.

Yıktığınız köprüleri onarmak teorik olarak mümkün ama, az çok siyasetle iştigal eden herkes bilirki böyle bir şey pratikte mümkün değildir. “Mümkünü gayri mümkün, gayri mümkünü mümkün kılmak, gayri mümkündür.” diye Türk siyasetine eşsiz bir özdeyiş hediye eden Çoban Sülü bu işleri iyi bilir. Hani şu sizin yıllarca arkasından iki gözü iki çeşme koşturduğunuz Nurlu Süleyman.

Cum Baba Süleyman...

‘Elinde Kuran, göğsünde iman, geliyor Nurlu Süleyman’diye sizleri peşinden koşturan Süleyman.

Hani Barış Manço’nun bile çözdüğü ama sizin çözemediğiniz;

               “Kendini yoksa sultan mı sandın
                 Seninki sade isim benzerliği Süleyman
                 Bu dünya kimseye kalmamış
                 Hele bir düşün, sana niye kalsın Süleyman”dizelerine konu olmuş Süleyman...
Devri hükümetlerinde, TC Başbakanlığında bile kaloriferlerin yakılamadığı, bakanlar kurulu toplantılarının kalın paltolara gömülerek yapılabildiği Süleyman.
Hükümetlerinde, MİT ajanlarımızın maaşının, ABD tarafından ödendiği Süleyman.
‘Verdimse ben verdim’ diyecek kadar anormalliklerin normalleştirildiği ve ‘Devlet bazen rutin dışına çıkar’ diyebilecek kadar faili meçhul cinayetlere meşruiyet kazandıran Süleyman.
Tüm bu rutin dışına çıkmaların sizinle ne alakası mı var?
Hiç...
Onun rehberliğinde, onun ‘soldan çarklı çömezini’ millete çakma çabalarına payanda olmanıza bakınca, bunlar geldi de aklıma.

Anladımki; “Kurtlar Vadisinde, Operasyon Sarıgül Devam Ediyor.”

E mail:   akpinartahsin@hotmail.com

Twitter: @akpinartahsin 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum