KCK, kötü bir kopya

Balkanlar’da gezerken ‘etnik sorun’ kendisini hep hissettiriyor. Çok-uluslu büyük bir imparatorluk, çözülürken, arkasında en önemli sorun olarak ‘toplumsal barış’ konusunu bırakmış... Bir ırklar meşheri Balkanlar ve kendini güçlü hisseden etnik grup, diğerlerine, kendine özel çözümü dayatmış...

Kan, savaş, yabancıların müdahalesi... Mareşal Josip Tito’nun ölümünden sonra Yugoslavya dağılırken bunların hepsini görmüş bu topraklar... Bosna-Hersek’te, Kosova’da, Makedonya’da...

Aynı coğrafyada gezer ve yaşananları dinlerken kendi ülkenizde olanlarla ilişki kurmamanız imkânsız; hem de bayağı yakın bir ilişki... Buradaki bazı etnik gruplar, yönetimleri zor duruma düşürmek, çaresiz bırakmak, yabancı müdahalesini çabuklaştırmak için ne yapmışlarsa, PKK da neredeyse hepsini Türkiye’de denemiş, deniyor...

Denemiş denemesine, ama olanı yanlış okuduğu için istediği sonucu alamıyor...

Şimdilerde üzerinde çok konuşulan ‘KCK’ sözgelimi; Kosova’da Sırplara karşı mücadele veren İbrahim Rugova önderliğindeki LDK (Kosova Demokratik Birliği) adlı örgütün ‘paralel devlet yapılanması yöntemi’ne çok benziyor. Rugova halka hizmeti önceleyen bir anlayışla oluşturmuş LDK’yı; başta eğitim ve sağlık olmak üzere hemen her alanda devletin görevlerini üstlenen birimler oluşturmuş...

Yanlış okuma, Rugova ve arkadaşlarını bu noktaya getiren baskılara gözlerini kapamaları ve LDK’nın başarısını sağlayan en önemli özelliğini görmezden gelmeleriyle ilgili...

Türkiye’de ‘Kürt sorunu’ başlangıçta devletin politikalarından üremiş olabilir; büyümesi ve bu günlere ‘çözümü zor’ bir sorun olarak intikali ise kesinlikle devletin izlediği politikalar yüzünden... Ancak KCK yeni bir oluşum ve devletin eski hatalarından vazgeçtiği bir dönemde uygulamaya konuldu.

LDK’nın ortaya çıkış şartları çok farklı: Daha önce 1974 anayasasıyla Kosova’ya tanınmış ‘özerklik’ ve onun getirdiği bütün kültürel haklar, Sırbistan merkezi yönetimi tarafından 1989’da iptal edildi. Kosova’da çoğunluğu Arnavutlar teşkil ediyordu, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç bu dengeyi bozmak için iki taraflı göç başlattı: Arnavutları kitleler halinde yerlerinden ederken onbinlerce Sırpı Kosova’ya gitmeye zorladı.

Çoğunluğunu Arnavutlar oluşturduğu için yerel meclisi dağıttı Miloşeviç; Arnavut diliyle yapılan gazete, radyo ve televizyon yayınlarını yasakladı. Arnavutça diline yeni sınırlamalar getirildi. Priştine Üniversitesi’nin 800 öğretim üyesiyle 22 binden fazla öğrencisi uzaklaştırıldı. Bürokraside de büyük temizlik yapıldı. İşsizlik yüzde 80’in üzerine çıkınca Arnavutlar çareyi yurtdışına göçmekte buldu.

Rugova’nın LDK’yı kurduğu dönemin şartları bunlar... Türkiye’de olanın tam tersi...

Miloşeviç gibi ‘uluslararası terörist’ sayılan biriyle mücadelede hiçbir zaman şiddete başvurmadı İbrahim Rugova; başka örgütler silâha sarılırken bile, Rugova, örgütünü ısrarla terörden uzak tuttu.

Sonucu biliyoruz: Miloşeviç -Kosova dahil- eski Yugoslavya topraklarında gerçekleştirdiği kıyımlar yüzünden Lahey’de yargılandı ve işlediği cürümlerin cezası yüzüne tefhim edilemeden hücresinde ölü bulundu. İbrahim Rugova ise uluslarası câmianın müdahalesiyle sona erdirilen Sırp kıyımına karşı takındığı ilkeli duruştan ötürü milleti tarafından mükâfatlandırıldı...

KCK Kosova’daki LDK’yı taklit ediyorsa, kötü bir kopya o...

Önceki ve Sonraki Yazılar