Kurban Allah'a İtaatin Somutlaşmış Belgesidir.

Kurbanı anlamak için, her şeyin sahibi ve yaratıcısı, zamanın ve mekanın tek sahibi, merhametlilerin en merhametlisi Allahımızı tanımak, ölçü koyan mutlak güç rabbimizin, " KURBAN KES!" emrindeki hikmetleri kavramak lazım. Baştan şunu bilelim,  herşeyin mutlak sahibi ve her şeyin tek yaratıcısı Rabbimiz, bir emir vermişse, bir nehiy yapmışsa kula düşen tek vazİfe vardır: İTAAT ETMEK. Allah, kula "Kes" derse kesecek," as" derse asacak. Bir şeye O(CC)" temiz" derse temizdir "iyi" derse iyidir. Bir şeye O(cc)  "kötü" " çirkin" " yanlış..." demişse onlar, kötüdür, çirkindir, yanlıştır. 

Bu girişden sonra KURBAN' a farklı bir yaklaşım getirmeye çalışalım. Kurban  ibadetinin her sene islam Dünyasını şereflendirdiği günlerde, insanlar arasında (konuyu bilen bilmeyen, gafil akıllı, müslim gayri müslim... ) bir tartışma başlar, "Böyle ibadet mi olur? Yazık değil mi o hayvanlara? Kanla ibadet bir arada olur mu? Bari yılın farklı aylarında eksilsede ekonomiye katkı sağlasa....?" gibi  konuşmalar yaplır yazılar yazılır. 

          Bir mü ‘minin,  Kurbana bakışı, hayat rehberimiz olan  Kur’an ve son elçi (Hz. Muhammed sav) in sünneti çerçevesinde olmalı. Günümüzde “Kurban” denince aklımıza ilk olarak bu bayramda kesilen milyonlarca hayvan geliyor. ( 2017’de 3,5 milyona yakın)       .              

          Gereksiz yere bir yaş dalı bile kırmayı, gerekmedikçe bir kuşu bile avlamayı uygun görmeyen İslam, nasıl oluyor da Kurbanda milyonlarca hayvanın kesilmesini emrediyor? Dini, güdük akılları ve taparcasına sevdikleri katil Avrupa’nın değerleri ile kavramaya çalışan batılılar ve onların azad kabul etmez yerli fikir köleleri batıcılar,  (güya) bu “çelişkiyi” her bayram öncesi dillerine dolarlar ve dinimize hayâsızca bel altı vuruşlar yaparlar. Bu işteki en büyük garabet ise Kurbana karşı çıkan, güya hayvanlara acıyan bu insanlar,  dünyada en fazla et tüketenlerdirler. I. Ve II. Dünya savaşlarında 70 milyona yakın insanın ölümüne sebep olan, günümüzde de başta Müslümanlar olmak üzere milyonlarca Asyalı ve Afrikalı mazlumun kanına girmeye devam eden bu katil sürülerinin,  ibadet için kesilen hayvanlara acımaları! Sahtekârlığın, riyakârlığın, ikiyüzlülüğün resmi belgesidir.

                      BİR MÜSLÜMAN KURBANA NASIL BAKAR   

         İslam’a teslim olmuş bir mümin,  her mevzuda olduğu gibi Allah’ın Kurban emrine de; ”Amenna ve saddekna” diye mukabele eder. Çünkü bir Müslüman inanır ki her şeyin sahibi, bu günün ve yarının (yani sonsuz hayatın) tek hâkimi rabbimiz (Allah),  ne derse doğrudur ne emrettiyse o emir mutlak güzeldir, amasız fakatsız derhal yerine getirilmelidir. Bu cümleden olmak üzere Kurban kelimesi bize,  Allah’ı, Peygamberi, Kur’anı, Hz İbrahim’i, Hz İsmail’i, Hz. Hacer’i, Cebrail’i, Koç’u, bıçağı, teslimiyeti, mutlak itaati, kesmeyi… Ve bunların sonunda da zaferi/  bayramı akla getirir.  Düşünün bu dünyadaki en büyük sevgi EVLAT SEVGİSİDİR" Rabbimiz Hz ibrahimi bu sevgi ile imtihan ediyor. O mibarek peygambdberde Allah ne emretmişse doğrudur diyerek, İsmailde baba Allah emrettiyse vazifeni yap diyerek Rabbe itaatin nasıl olacağını bizlere örnekliyorlar. Bu gün biz müminler Allah yoluna bırakın evladınmızı, az bir paramızı değersiz bir malımıız bile vermekten imtina ediyoruz.  

KURBAN DENİNCE AKLA...

         Bu gün bizlerin, çocuklarımızın, çevremizin aklına maalesef Kurban deyince bunlar gelmiyor. Ya ne geliyor? Et, sığır, keçi, koyun, pahalı, ucuz, hisse, tatil, kredi, diyetisyen, kaçak boğa, acemi kasap… Geliyor. Televizyon da en çok konuşulan konular bunlar, elbette bunlar da kurbanla ilgili şeyler. Lakin Kurban denince bunlardan çok önce ve çok fazla akla şunlar gelmeli değil mi:  Allah, din, ibadet, itaat…Kurban kelimesi, Allah’ın emrini, bu emir karşısında 90 yaşında kavuştuğu erkek evladı İsmail’i kurban etmeyi kabul eden İbrahim’i, babasının kendisine bildirdiği, “ oğlum, Allah bana seni kurban etmemi emrediyor” emri ilahisini hiç tereddütsüz kabul eden ve ;”Baba Allah’ın emrini uygula! İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın” diyen İsmail’i, bu hadiseden yıllar önce, kendisini ve küçücük oğlu İsmail’i çölün ortasına, ekinsiz, susuz,  kervan geçmez, kuş konmaz bir bölgeye bırakıp giderken , “Bunu sana Allah mı emrediyor”? Diye kocası İbrahim’e soran ve O’ndan da “evet” cevabını alınca “öyleyse baş üstüne” diyen köle/anne Haceri…      

         

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.