Maçı da gönülleri de kazanmalıyız

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu hafta sonu yapılacak Ermenistan-Türkiye milli maçını Erivan'a kadar giderek yerinde mi izleyecek, yoksa Ankara'daki ikametgâhında televizyondan mı?

Rakip başka herhangi bir ülke olsaydı böyle bir soruya gerek duyulmaz, hatta milli maç olmasına rağmen Cumhurbaşkanı'nın izleyip izlemeyeceği bile merak edilmezdi. Ancak Ermenistan'la durumumuz malum; fanatik Ermeniler'in ne yapacağı, çok yakın dostumuz Azerbaycan'ın bu ziyareti nasıl değerlendireceği hiç belli olmaz.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün etrafımızdaki en son sorunlu ülke olan ve Türkiye'nin bölgede kendine biçtiği rolü daha iyi oynayabilmesi için arasını düzeltmesi gereken Ermenistan'a gitmeyi arzu ettiği anlaşılıyor. Ancak yine de çevreden gelecek tepkiler ve Ermenistan'ın bu olayı nasıl kullanacağı -belli ki- Ankara'da endişe kaynağı...

Spor ile diplomasi birbiriyle ilintisiz görünse bile biri diğerini destekleyen iki alandır. Olimpiyatlar yeni bitti; geçmişte ve halen birbiriyle boğaz boğaza ülkelerin sporcuları da orada seviyeli bir rekabet içerisinde yarıştı. Aralarında diplomatik ilişki bulunmayan ülkeler bile, zorunlu olarak, değişik sportif etkinliklerde karşı karşıya gelebiliyorlar.

Türk milli takımı Erivan'a gittiği gibi, Ermeni milli takımı da rövanş için İstanbul'a gelecek...

Soğuk Savaş yıllarında, ABD'nin 'düşman' bildiği Çin Halk Cumhuriyeti ile yakınlaşmasını da bir spor etkinliği başlatmıştı. Amerikan masa tenisi takımı, Richard Nixon'un özel izniyle Çin'e gitti ve arkasından resmen tanınmayı da getirecek ilk temas böylece kurulmuş oldu. Cumhurbaşkanı Gül'ün Erivan'a gitmesinin milli maç izlemenin ötesinde sonuçları olacağı muhakkak.

Son yıllarda daha sıklaşarak işittiğimiz için, başımızı sürekli ağrıtan 'Ermeni sorunu'na rağmen, yakın tarihe kadar Ermenistan'la resmi ilişkimizin bulunduğunu unutuyoruz. Oysa, Ermeniler'in Karabağ'ı işgaliyle başlayan süreçte, Azerbaycan ile dostluğumuz gerektirdiği için, dondurduk resmi ilişkileri... İki ülke arasında sorunların varlığı birbirini tanıma noktasında bir engel teşkil etmiyor.

Türkiye ile ilişkisizlik Ermenistan'a daha pahalıya mal oluyor. Ermenistan'ın Batı'ya doğal çıkış noktası Türkiye çünkü. Ermenistan'da aş ve iş bulamayanın aklına ilk gelen çıkış noktası taşı toprağı altın İstanbul oluyor. İki ülke arasında resmi temas bulunmamasına rağmen, hergün karşılıklı kalkan uçaklarla Ermeniler Türkiye'ye iş aramaya geliyor, Türk işadamları da iş kurmaya Erivan'a gidiyor.

Maçla ilgili kararı Türkiye açısından güçleştiren, Ermeniler'in Türkiye ile olan uzun tarihlerini Ermenistan'ın bir tek olayla dondurmak yanlışlığına kendisini fena halde bağlaması... 1915 talihsiz olaylarının 'soykırım' olarak kabulünü anayasalarına geçirmiş bulunuyor Ermeniler... Türkiye'nin sorunun çözümü için ileri sürdüğü şartlara kulak tıkıyor, önemli ülkelerden çıkardıkları 'soykırım' kararlarıyla Türkiye'yi sonunda pes edecek biçimde kuşatmayı amaçlıyorlar.

Şimdi bu noktada durup soralım: Maça daveti samimi bir açılım olarak görüp, alınacak kararın içinde barındırdığı olağanüstü risklere rağmen, Cumhurbaşkanı düzeyinde bir temsille Erivan'da bulunmalı mı Türkiye? Milli maçın ve maç vesilesiyle gidilen Erivan'da Cumhurbaşkanı Sarkisyan'la ikili görüşmenin açacağı yolu, Ermenistan'la resmi ilişkileri yeniden kurmaya kadar vardırmalı mı?

Kendi adıma bu iki soruya da “Evet” cevabı veriyorum. Azerbaycan'ın da içinde yer aldığı bölgenin ve Türkiye'nin çıkarları Ermenistan'la ilişkilerin iyileşmesini gerektiriyor. Ermeniler ortak tarihin bir ânına takılıp geçmişe ait güzel anıları ve birlikteliğin getireceği sinerjiyi bir kalemde silmelerinin yanlışlığını ancak bu yolla anlayabilirler. Kafkaslar'da düzen ve istikrar peşinde olan Türkiye gibi bir ülkenin ise Ermenistan diye bir sorunu olmamalı zaten.

Türkiye milli maç fırsatını değerlendirmeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar