Medya darbecilerin borazancısı olmamalı

Gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra Mustafa Balbay'a Armada'da rastladım. Benim de torunumu götürdüğüm eğlence merkezine çocuğunu getirmişti. Çok güzel ve sevimli bir çocuğu vardı.
Geçmiş olsun dedim ve ayaküstü çocuklardan söz ettik.
Geçen sene Hacettepe Üniversitesi Türkçe Grubu'nun toplantısına beraberce katılmıştık. Türkçe'ye önem verme konusunda anlaştığımızı görmüştüm. Balbay, nüktedan, verimli ve başarılı bir gazetecidir. Tutuklanmasına ve darbe teşebbüslerine bulaşmasına gerçekten çok üzüldüm.
Meselenin insanî tarafı böyle... Lâkin, ister duayen gazeteci İlhan Selçuk, isterse Mustafa Balbay olsun, bir medya mensubunun demokratik anayasal nizama karşı düzenlenen bir komplonun içinde yer almasını hoş görmek hiçbir mantıkla mümkün değildir.
Bunun için de, bazı basın mensuplarının, hiç şüphesiz 'meslekî dayanışma' adına yaptıklarını tasvip etmiyoruz. Bu gazeteci dostlar, Mustafa Balbay'a destek verelim derken, hem yargı ile karşı karşıya gelmişler, hem de maksatları bu olmasa da, darbecilerin yanında yer almışlardır.
***
Demokrasilerde '4. kuvvet' olarak tanımlanan basın-yayın kuruluşları, demokratik rejimi sahiplenme bakımından ne yazık ki iyi imtihan verememişlerdir.
27 Mayıs'ta başlayan 'Darbeler Dönemi'nde, yarım asırdan beri -bazı istisnalar mahfuz kalmak şartıyla-Türk basını darbecilerin oyuncağı olmuş, kıtipiyoz bir darbecinin talimatlarının dışına çıkamamış ve 'Garnizon Bülbülleri' gibi şakıyıp durmuştur.
Anlı şanlı medyamız, darbeler sürecinin her yerinde bulunmayı ihmal etmemiştir. Şöyle ki;
Bir defa, medya darbe ortamının hazırlanması için resmen görev almıştır. 27 Mayıs'tan önce darbe çığlıkları atan basın, 12 Eylül'den önce de darbeye davetiye çıkarmış; hele 28 Şubat arefesinde, şimdi artık darbeci çetecilerin düzenlediği anlaşılan özel TV programlarıyla darbe ortamı hazırlanmaya çalışılmıştır.
İkinci olarak, özellikle 12 Mart öncesinde, devrimci-sosyalist tepeden inmeci darbecilerin başını Doğan Avcıoğlu gibi gazeteciler çekmiş ve ordu içine sızan bu takım 9 Mart'ta sosyalist bir darbeyle demokrasinin sonunu hazırlamaya çalışmıştır. Bu konuda Hasan Cemal'in hatırâtı bilinmektedir.
Üçüncü olarak, basın-yayın mensupları darbe sonrasında genellikle darbecilerin borazancıbaşılığını yapmış, kraldan çok kralcı kesilerek utanç verici darbeleri ve utanmaz darbecileri desteklemişlerdir. 27 Mayıs'ta darbe uşaklığı yapan gazetelerin attığı yalan manşetleri dün gibi hatırlıyorum. Ya, 12 Eylül'deki Evren Paşa şakşakçılığına ve 28 Şubat'taki Çevik Bir yağcılığına ne demeli?!.. 12 Eylül'de Sıkıyönetim karargâhlarındaki sıradan subaylar, çok satan gazetelerin manşetlerini atar, en azından denetler hâle gelmişlerdir.
Nihayet, 2003'ten itibaren başlayan darbe hazırlıklarında, medyanın nasıl manipüle edileceği ve nasıl kullanılacağı ise artık açıkça ortaya çıkmıştır.
Bu arada, en zor dönemlerde darbecilere karşı çıkan, bu yüzden işlerine son verilen, ancak sonuna kadar demokrasiyi savunan bir avuç demokrat ve başı dik medya mensubunu da takdirle anıyorum.
***
Yepyeni bir milenyumun başında, gittikçe daha fazla demokratlaşan bir dünyada, Türkiye'deki medya mensupları olarak ciddî bir öz eleştirinin artık zamanı gelmiştir de geçmektedir...
İktidarda ya da muhalefette bulunan politikacıları beğenmeyebilirsiniz. Türkiye'deki halkı sevmeyebilir, hattâ onu 'göbeğini kaşıyan adamlar' olarak küçük görebilirsiniz. Dinden, dindardan hoşlanmayabilir, 'irtica'dan ürkebilirsiniz. Bütün bunlar sizlerin düşünce ve düşünceyi ifade hürriyetinin içindedir.
Ancak, görüşlerinizin tersi kanaatte olanlara, halkımızın değer yargılarına ve demokratik seçim sonuçlarına saygılı olmak mecburiyetindesiniz. Aksi hâlde, demokratik sistemi yürütmek mümkün olmaz.
Bir medya mensubunun, elindeki 4. kuvveti, darbeci generalleri tahrik ederek demokratik sisteme ve hukuk devletine karşı kumpas kurmak için kullanmasından daha büyük ihanet düşünülebilir mi?
Her zaman gıptayla takdir ettiğimiz demokratik batı ülkelerindeki medya mensubu dostlarımıza bu ihaneti izah edebilir misiniz?...
***
Türkiye'de demokrasinin rayına oturtulabilmesi ve darbeler döneminin kesin olarak kapanabilmesi için, her şeyden önce medya mensuplarının her hâlükârda demokrasiden yana tavrını koyması gerekir.
Medyamız, artık darbecilerin borazancısı olmaktan vazgeçmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar