Namaz hususunda hassasiyet mühimdir...

     Bu milletin yüzde kaçı namaz kılıyor?..

    Aslında soruyu şöyle sormak daha doğru: Müslüman Türkiye’nin yüzde kaçı beş vakit namaz kılıyor?

    Kıymetli okurlarım,

    Yüreğim kan ağlıyor: Bu Müslüman memlekette beş vakit namaz kılanların sayısı (maalesef) yüzde 10’a düşmüştür...

    Eğer siz de bu yüzde onluk musallî kesimin içindeyseniz beş vakit namazınızda şu duayı yapınız: “Ey Allah’ım, bizi senden yüz çeviren, sana secde etmeyen bir topluluk kılma. Beni, ailemi ve milletimi secde edenlerden, namazlarını dosdoğru kılanlardan eyle...” 

    İnanın bundan daha önemli hiçbir meselemiz yok...

    Bir mübarek dostum, “su israfı”na mani olmayı öğütleyen bir sunum slaytının bulunduğu mektubunu "Hocam  bu konuda şuurlanmakta fayda olduğunu düşünüyorum” girizgâhıyla yollamıştı.

    Sağolsun, varolsun, nur olsun. Doğrudur, bunlar hep mühim meselelerdir ama meselelerin meselesi bu milletin din ve imanı meselesidir. Dinimiz imanımız kalmazsa neyi nasıl anlatacağız?

    İşte bu yüzden milletimizin ancak yüzde onunun günde beş vakit namaz kıldığı meselesine girdim.

    Bu mesele hepimizin yüreğini burkmalı, kara kara düşündürmelidir.

     Minarelerde ezanlar susmasın, kâfirler yurdumuza ayak basmasın diye (“Değmesin ma’bedimin göğsüne namahrem eli..”) Çanakkale ve tüm cephelerde yüzbinleri şehid verdik biz.

    O mübarek şühedanın bu günkü halimizi gördükçe kemikleri sızlıyor. Ahlâk sükût etmiş, Türkiye’nin uluslararası temizlik notu on üzerinden 4’e düşmüş....

    O mübarek ervah, “Ya Rab, bunlara (bu ıslah olmaz nesillerimize) müstehak oldukları belâyı indir” diye dua etmeye başlayacak...

    İsteyen konuyu istediği şeyhine, hocasına sorabilir. Şehidler, peygamberlerden ve meleklerden sonra gelir ve onların ne murad ettikleri Cenab-ı Allah indinde çok mühimdir!

    Namaz savaşta bile terkedilemez. Adam diyor ki, “ben namaz kılmak istiyorum ama çevremdekiler şöyle böyle...” Yani “aslında namaz kılmaya niyetim var ama etrafımdakiler bana şöyle bakarlar, şunu derler falan gibi endişelerim var...”

    Ebu Talib de (Peygamberimize çok yardım eden amcası) bu tür bir endişe yüzünden İslâm diniyle şereflenmekten mahrum kaldı ve Cehennem’i boyladı...

    Bunları okumadık mı? Ya da masal mı zannediyoruz?

     Fahr-i kâinat Resûl-i kibriya efendimiz (salat ve selam olsun ona), Ebu Talib’in bu durumu karşısında çok müteessir olmuşlar ve son bir gayretle ölümünden sonra onun bütün vücudunu bizzat yıkamış, sıvazlamışlardı.. Bunu yapmaktan maksadı o çok sevdiği amcasının Cehennem azabından kurtulması idi.

     İzah edeyim: Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mübarek ellerinin değdiği yere Cehennem ateşi değmeyecekti. Bunu kendisi de sahabesi de biliyordu. Böyle düşünerek Ebu Talib’in bütün vücudunu sıvazladı.

    Fakat bir rivayete göre daha sonra yüce Allah’tan bunu yaptığı için bir nevi ikaz aldı: “Habibim, senin istediklerin değil, bizim istediklerimiz iman sahibi olurlar... Sen kimseye zorla iman verebilecek değilsin... Sen onun vücudunda bir noktayı unuttun. Biz o noktadan ona öyle bir azab vereceğiz ki, bütün Cehennem ahalisi sesini işitecek...”

    Ne zaman böbrek taşından dolayı (hemen her sene düşürürüm) bir ağrı hissetsem bu hadise aklıma gelir.. “Ey Allah’ım” derim, “bir ufak (mercümek tanesi kadar) taş ile ne büyük bir azab veriyorsun, beni, ailemi, akraba ve yakınlarım ile tüm ümmet-i Muhammed’i rahmetinle terbiye et, bizlere gazab etme...”

    Çocuklarımıza küçük yaşlarında “Namaz Terbiyesi” verelim. Onların tembelliklerine göz yummayalım. Sabah namazına kalkan bir âile isek (inşaallah öyleyizdir) ufak çocuklarımızı da kaldıralım.

    Daha küçüktür, uyusun demeyelim. Eğer uykusunu almasını, gelişmesinin sağlıklı olmasını istiyorsak, fazla bilgisayarkolik olmasınlar, diğer kötü alışkanlıklara bulaşmasınlar diye uğraşalım.

    Onlara televizyon seyrettirmeyip erken yatmalarını sağlayalım. Namazı bahane etmeyelim. Eğer camiye gidemiyorsak bari onları özendirmek için namazı evde onlarla birlikte (cemaatle) kılalım.

    Her namazdan sonra da namazın ehemmiyetini birkaç cümle ile olsa da yeniden hatırlatalım. Yüce Allah “duanız olmasaydı ne işe yarardınız” buyuruyor. Namazı olmayanın duası da olmaz. İyi düşünürsek, namazı olmayanın yediği helal bile olmaz...

    Çocuklarımıza güler yüzlü, müşfik olalım fakat namaz konusunda taviz vermeyelim. Namazı korkutarak değil, sevdirerek kıldıralım. En büyük teşvik, büyüklerin şevkle ve büyük bir neşe ile onlarla birlikte namaz kılmalarıdır.

    Bazen şahit oluyoruz. Adam namaza kalkacak, oflaya puflaya kalkıyor. Behey nádân, yüce Allah’ın haşa sümme haşa senin namazına ihtiyacı mı var? İhtiyacı olan sensin.

     Muhterem okurlarım, mü’minler namazlarıyla belli olur.

İslâmiyet, namazla kaim ve daimdir. İslâm düşmanları boşuna mı namazı hedef alıyorlar sanıyorsunuz?

    Lise'de namaz kıldılar... Manşetleri hatırlayınız.

   DİKKAT, DİKKAT, DİKKAT: Tevhid-i tedrisat liselerinde uyuşturucudan fuhuşa kadar binbir rezalet var ama adamlar bütün bunlara da mani olacak olan namaza takmışlar...

    Doğruluk (istikamet) namaz sayesinde gerçekleşir. Namaz bütün kötülüklere mani bir kalkandır. (Hadîs-i Şerîf)

    Namaz ruhlara ve bedenlere ilaçtır. Cuma'nız mübarek olsun. 20 Mart 2009 Cuma

   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum