Meğer o bilgi de doğru değilmiş

“Korkulan başa gelir” denir ya, benim durumum şimdi o; korktuğum başıma geldi: Başbakanlık inceleme yaptırmış ve onlarca kafa karıştırıcı internet sitesi açtığı ortaya çıkan Genelkurmay'dan gazetecilere verilen “Başbakanlık talimatıydı” gerekçesinin doğru olmadığını tespit etmiş… Başbakanlık, dün, “Aradık, taradık, internet aç-kapat talimatına arşivde rastlamadık” anlamına gelen bir açıklama yaptı.

Dün burada dillendirdiğim kaygım, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'a karargâhından doğru olmayan bilgiler ulaştırıldığıydı; yazımın çıktığı gün yaptı Başbakanlık bu açıklamayı…

Olayı biliyorsunuz: Savcılara malum belgenin “Yok” denilen ıslak imzalı orijinalini gönderen üst düzey subay olduğu iddiasındaki 'muhbir', ikinci bir ihbar mektubu eşliğinde bir de 'internet andıcı' deşifre etmişti. Andıca göre, Genelkurmay, aralarında 'irtica.org' ve 'naksibendi.com' gibi onlarca kafa karıştırıcı site açmış, bu yetmezmiş gibi internet haber sitelerini de fişleyip durmuş…

Genelkurmay'ın görev ve yetkileri içerisine girmeyen türden işler bunlar…

Andıcın olumsuz etki yaptığı anlaşılınca, 'ıslak belge' hakkında bilgi sunmak için gazetecileri karargâha çağıran Genelkurmay yetkilileri, bir yandan “Dursun Çiçek ifadeye çağrılmadı ki kendisini göndermemiş olalım” derken, bir yandan da “İnternet sitesi açma ve izleme görevini bize Başbakanlık verdi” şaşırtıcı bilgisini sunmuştu.

Kanı donduran bir bilgiydi bu ve doğru olsaydı derhal Ak Parti'yi ağır eleştirilere muhatap etmek gerekiyordu. Bilginin doğru olmadığını derhal açıkladı Başbakanlık; “Genelkurmay'a hiçbir zaman böyle bir talimat vermedik” kesin tavrıyla hem de…

Genelkurmay'dan bir yetkili, bunun üzerine, “Talimatı veren Başbakanlıktı, ama talimat 2000 yılında verildi” açıklamasıyla çıktı kamuoyu karşısına…

Yani Bülent Ecevit başbakan iken vermiş talimatı…

Dün, burada, “Ecevit'in bilebilecek bir yakınına sordum, 'Bülent Bey asla böyle bir talimat vermedi' diyor, korkarım bu bilgi de yanlış çıkabilir” diye yazdım.

Son açıklamasıyla Başbakanlık o bilginin de yanlış olduğunu kayıtlara geçirdi.

Ciddi bir başka sıkıntı da, karargâhtan verilen “Dursun Çiçek ifadeye çağrılmadı” bilgisinin de doğru olmadığının anlaşılmasından kaynaklanacak gibi. Ergenekon savcısı, dün, “Davet ettik, gelmedi” dedi muhabir arkadaşlarımıza…

Birbiri ardına kaç sıkıntı kaynağı yanlışlık bu böyle? Birileri, elbirliği etmiş, zihinlerimizdeki “Asker yalan söylemez” klişesini yerle bir etmek mi istiyor ne?

Org. Başbuğ kendiliğinden harekete geçip “Neden böyle oldu?” sorusuna cevap teşkil edecek bir soruşturma başlatmalı; hem de hiç vakit kaybetmeden… Korktuklarım birer birer başıma gelmeye başladı çünkü; böyle giderse askerle ilgili bütün değerler skalası yara alacak…

Hayır, malum belgeyi hazırladığı iddiasına muhatap Kurmay Albay'ın dün Hürriyet internet sitesinden baş uzatarak “O belgeyi benim hazırladığım da, altındaki ıslak imzanın bana ait olduğu da yalan” açıklaması yaptığını unutuyor değilim. Bu denli yoğun bir şaşırtmaca kampanyasına uğradığımız bir sırada yapılmamış olsaydı, koskoca bir kurmay albayın bu ifadesini hiç tereddütsüz 'doğru' kabul edebilirdim.

Şimdi, bugünün bu denli şaşırtmaca yapılan ortamında nasıl kabul edebilirim? Millet benimle saf diye dalga geçmez mi?

Eldeki malum belgenin gerçekliğinde pek az bir tereddüt vardı; sadece elde 'ıslak imza' atılmış nüshası bulunmadığı için “Yüzde yüz doğru” denilemiyordu. Fotokopide görülen imza, hazırlayıcı olarak bilinen kişiye aitti; yıllarca kullandığı imzayı belge fâş olduktan sonra değiştirmeye kalkması da belgenin doğruluğuna dair bir karineydi.

Keşke böyle bir belge hiç hazırlanmamış olsaydı. Albay, “Çevrem de ben de şaşkınız” gibi şeyler de söylemiş Hürriyet'e; vaktiyle onunla birlikte çalışmış eski bir mesai arkadaşı da Zaman'a, “Onun imzasını görünce şaşırdım” demiş… Ne yani, mensuplarına 'şaşırtıcı işler' yaptıran bir ordumuz mu var?

Önemli olan hiç değilse bundan sonra yanlışlık yapılmaması; bir yanlışı düzelteyim derken doğruluktan şaşılmaması… “Başbakanlık talimatı”, “Şimdiki değil, 2000 yılındaki başbakanlık…”, “O da mı değilmiş, hay Allah, bir yerlerden gelmiştir talimat” türü açıklamalarla vardığımız yer burası: Hiçbiri doğru değil bu açıklamaların…

Karargâh böyle durumlarda ne yapar acaba?

Başbakan Tayyip Erdoğan, 'Politik Açılım' programında, “Devletin diğer birimleri kendi içlerini temiz tutma gayretindeler; Enerji Bakanlığında, Emniyet'te tasfiye yapıldı, bazı bürokratlar hapiste” dedi. Bu bir yol gösterme değilse, ya nedir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.