Muhalefet: Bir adım sonrası hüsran

Ülkemizdeki muhalefet partilerinin bugünün ruhuna uygun olarak nasıl davranmaları konusunu iki gün üst üste işleyip durmamı içinizde garipseyenler var, biliyorum. Kimi zamanlama açısından yanlış bulduğu, kimi muhatapları iflâh olmaz gördüğü, kimi de 'sana mı düştü?' hayretiyle garip karşıladı burada yapmaya çalıştığımı.

Oysa hep biliyoruz, demokrasiler için muhalefet partileri en az iktidar kadar önemlidir. Türkiye'de beklenen büyük hamle başarılacak ve ülkemiz devletler oyununda global dengeleri de etkileyen bir bölgesel güç olarak çoktan hak ettiği yeri alacaksa, muhalefetin de 'zamanın ruhu'nu kavraması ve kendini ona göre yeniden konumlandırması gerekiyor.

Sinkaflı küfürler veya 'vatan haini' türü aşağılayıcı sıfatlar üzerinden sözlü saldırılar, cumhurbaşkanını ayağa kalkmayarak boykot gibi saygısızlıklar, sorumluluktan kaçmak için görüşme taleplerine anlamsız şart ileri sürerek cevap vermeler… Bu ucuz politikaların kitleler üzerinde bir etkisi artık bulunmuyor.

Muhalefet, bugünün dünyasında, en az iktidar kadar 'sorumlu' davranmak zorunda. Dünyanın gittiği istikameti doğru kestirmek gerekli ancak yeterli değil; kitlesinin kendisinden taleplerini iyi anlayacak, gündem belirleyici teklifler ve tavsiyelerle iktidarı da yönlendirecektir muhalefet… Görevi bu…

Bunları gereken sorumluluk ile yerine getirmeyenler, çok geçmeden siyasi zeminin altlarından kaydığını görürlerse hiç şaşırmasınlar.

Yeni dönemin özelliklerini tam kavrayamayanlar yalnızca muhalif politik kadrolar değil. Söylemleri kadar eylemleriyle de gelişmeleri etkileyebilecek devlet sistemi içerisinde önemli konumda bulunan veya bir kısım medyada köşeleri tutmuş bazıları da şaşkınlık sergiliyorlar. Akıntıya karşı kürek çekerek, suyu tersinden akıtmaya çalışarak sonuç alma derdinde olanlar, son bir ümitle frene basma gayretindeler. Oysa bugünün dünyasında 'fren' ile 'gaz' yer değiştirmiş durumda; onlar 'frene' bastıkça motoru daha da hızlandırdıklarının farkında değiller.

Ankara Özel Yetkili Savcılığı tarafından başlatılan soruşturma bir süredir gündemde, biliyorsunuz. Polis Akademisi'nde bir araya gelen bir grup gazeteci ve öğretim üyesi ülkenin en önemli sorunu üzerinde düşüncelerini açıklamış, sorunun çözümü için tekliflerini dile getirmişlerdi. İçlerinde ben de vardım ve tartışmalı geçen toplantıdaki seviye yüksekliğinden kıvanç duymuştum. Toplantıda neler konuşulduğu yazılara malzeme oldu, televizyon programlarında tartışıldı.

Devlet tarafından davet edilmiş aydınlarla ilgili soruşturma açılması tuhaflığının muhalefet partileri tarafından değerlendirildiğini işittiniz mi? Toplantıya katılanları 'kötü adam' olarak yaftalayan MHP lideri bu gelişmeden mutlu mu yoksa? CHP sözcüleri toplantıyı kıyasıya eleştirmişlerdi; soruşturma açılmasına onlar da olumlu mu yaklaşıyorlar acaba?

Mutluysalar ve soruşturmayı olumlu karşılıyorlarsa bir kez daha sınıfta kaldılar demektir.

Sebebi basit: Bugünün dünyası “Söyletmen, vurun” dünyası değil. En aşırı görüşlerin bile dinlenmesi gerekiyor. Görüşün kim tarafından ortaya atıldığı önemsenmiyor; her görüş saygıya lâyık ve tartışılabilir sayılıyor. Sorunların sonsuza kadar devamı anlamsız bulunuyor ve her soruna çözüm aranması teşvik ediliyor. Önyargılar, peşin mahkûmiyetler kınanıyor.

Polis Akademisi'ndeki çalıştay hakkında açılan soruşturmayı sessizlikle karşılayan, en ufak bir itirazda bulunmayan muhalefet, bu yüzden, bugünün dünyasında dikkate alınır bir muhalefet olma özelliğini kendi eliyle sakatlamış oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar