Obama ve İran

Son beş yıldır her bir vesileyle “ABD bu yaz İran'ı mutlaka vuracak” diyerek psikolojik harekat çalışan kimi çok bilmiş analizciler, ABD'nin İran'ı neden hala vuramamış olduğunu izah etmeye hiç yanaşmadılar…

Bugünlerde onları üzecek bir haber yerleşti, gündeme…

ABD'nin yeni başkanı, İran ile doğrudan görüşmelerin birkaç ay içinde başlayabileceğini söylüyor.

Bakınız ne diyor, Barack Obama:

“-Ulusal güvenlik ekibim şu anda var olan İran politikamızı gözden geçiriyor. Nerede yapıcı bir diyalog oluşturabileceğimizi, nerede doğrudan bağlantıya geçebileceğimize bakıyorlar. Gelecek aylarda politikamızı yeni bir yöne götürecek, masada karşılıklı oturabileceğimiz, yüz yüze diplomatik görüşmelere başlayabileceğimiz olasılıklara bakıyor olacağız.”

Obama'nın bu sözleri, Washington'ın -Dabılyu Bush'un “şer ekseni” ülkeleri arasında saydığı- Tahran'a yaklaşımını ters yüz ediyor.

ABD, otuz yıldır “düşman” diye niteleyerek hedef tahtasına yerleştirdiği, İkinci Bush döneminde ise çok arzuladığı halde bir türlü savaş açamadığı İran'a yönelik bildik politikalarını temelden sorguluyor, değiştirme sinyali veriyor.

Mahmud Ahmedinecad'ın değişimden bahseden bu adıma olumlu cevabı gecikmedi; gerçek değişimin “taktiksel olmaması gerektiğini” hatırlatarak “Karşılıklı saygıya dayalı görüşmelere hazırız” diye konuştu, İran lideri…

*

ABD-İran ilişkilerinde son otuz yıl itibarıyla bambaşka bir sayfa açılabileceğine yönelik kuvvetli işaretlerin ortaya çıkmış olması, bölgede olup bitenleri mütemadiyen ABD tezleri bağlamında izah eden analizlerin çöpe gittiğini gösteriyor.

Uluslar arası ilişkilerin ve bölgedeki siyasetin yerleşik kalıplarını yıkan işbu noktaya gelinmesinde, en kritik rolü oynayan ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayalım.

ABD'nin Türkiye'yi kaybetmesiyle başlayan tarihi sürecin İran-ABD ilişkilerini birebir olarak etkilediği, bundan sonra da etkilemeye devam edeceği bir gerçektir.

Washington, Bush döneminde İran'a olası müdahaleyi sürekli gündemde tutmuş; gelgelelim, böyle bir harekatta -destek almak şöyle dursun- Ankara'yı karşısında bulacağını görmüştür.

*

ABD ile İran arasında dolaylı gizli görüşmelerin yapıldığını yaklaşık bir yıl önce bu sütunda okumuştunuz.

İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın (1979 İran Devrimi'nden sonra) ilk kez Bağdat'ı ziyaret ettiği esnada ABD Genelkurmay Başkanı da Irak'ın başkentinde idi.

Bu iki ziyaretin dışında, siyasi görüşmeler yapmak üzere Bağdat'a gelen bir ABD heyeti de İran heyeti ile Irak'ın aracılığıyla görüşmüştü. O görüşmede, ABD İran'dan Irak, Afganistan ve Pakistan konusunda destek talep etmişti. ABD, İran'a karşı savaş kartını oynadığı bir zaman diliminde Tahran yönetiminden yardım ister hale gelmişti!

2007 Aralık ayı başında ise ABD istihbaratının İran'ın nükleer programının barışçıl olduğuna ilişkin raporu Beyaz Saray'ın İran'la ilgili tezlerine darbe vurmuştu.

*

Şimdilerde, Obama İran'la doğrudan diyalog kurmaktan bahsederek “açılım” sinyali veriyor.

İsrail için de kötü bir haberdir, bu…

ABD, bölgedeki gelişmeleri artık istediği istikamette yönlendiremiyor, belirleyemiyor.

Davos'taki “tarihi rest” ise Türkiye'nin Ortadoğu'daki lokomotif rolünü tescil etmiştir.

Gazze Katliamı ve devamındaki gelişmeler, İsrail-ABD tandeminin bölgedeki pozisyonunu fevkalade zorlaştırmıştır.

Türkiye, Ortadoğu'daki halklar nezdinde ve birçok ülkenin de yönetimleri üzerinde hiçbir dönemde olmadığı kadar etkili bir konuma yükselmiş durumdadır.

Öyle bir noktaya gelindi ki…

İsrail ve ABD'nin, bölgede Türkiye'nin hızla gelişen bu rolünü geriletmek veya sınırlayabilmek maksadıyla attığı her kirli adım ters tepiyor.


Önceki ve Sonraki Yazılar