Öfkeli Hastane Müdürü

Bundan birkaç yıl önce yaşlı bir adam nüfus cüzdanını kaybetmiş. Yenisini almak üzere İstanbul’da bir nüfus müdürlüğüne gitmiş.

İkameti başka bir ilde bulunan ve kızının yanında misafir olarak bulunan adama nüfus müdürlüğündeki mühim bir yetkili, “Nüfus cüzdanınızı memleketinizde çıkaracaksınız” demiş. Yaşlı adam umutsuz bir şekilde oradan ayrılmak üzere iken bir vatandaş yardımcı olmak istemiş. Şefin masasını göstererek, “Şu beyefendiye durumunuzu anlatın, sizin işinizi halleder” demiş.

Yaşlı adam durumunu şefe anlatmış. Şef, adamı dinledikten sonra ailesi ve geçmişi ile ilgili birkaç teknik soru sormuş, sonra da yeni nüfus cüzdanını hazırlatıp vermiş.

Yaşlı adam yaşadığı bu garip uygulamayı her fırsatta çevresindekilere anlatmaya devam ediyor.

Özel bir sağlık sorunu sebebiyle diş tedavisi genel anestezi ile ameliyathane ortamında yapılabilen bir kızımıza Deniz Feneri Derneği, Bir Hayat Kurtar projesi kapsamında yardımcı olmak istiyor. Kızımız epilepsi tedavisi görmektedir. Annesi de hastadır ve ayakta tedavisi devam etmektedir. Anne özel bir kuruluşta çalışmaktadır. Ancak onun sosyal güvencesi özel diş tedavisini karşılamamaktadır.

Deniz Feneri, hasta kızın hikayesini internet sitesinden duyurarak tedaviye yetecek kadar bir kaynağı oluşturur.

Genç kız özel bir hastanede ameliyathaneye götürülmek üzeredir. Onun bu özel gününde bazı yakınları yanında bulunmakla birlikte, en yakın akrabalarından bir kısmı ortada görünmemektedir.

Kız dernekten tanıdığı bir idareciyi de ameliyat öncesinde yanında görmeyi ummuş, bu beklentisini annesine ve kendisi ile yakından ilgilenen Deniz Feneri gönüllüsüne ifade etmiştir.

Kızın, yanında görmeyi umduğu Deniz Feneri yetkilisinin o saatlerde önceden planlanmış işleri vardır. İdareci beklentiden haberdar olunca üzülür. Üzüntüsünü bir nebze azaltmak ve hasta kızı sevindirmek için ameliyat sonrası hastaneye gider.

Diş tedavisinin ilk adımı tamamlanan kız taburcu edilecektir. Ancak hesap ödenmeden kızın taburcu işlemleri başlatılmaz.

Deniz Feneri, kızın tedavisiyle ilgili ödemeyi yapmak için fatura istemektedir. Hastane görevlileri önce “Deniz Feneri’ne fatura kesemeyiz” derler.

Derneğin mali işler brimi görevlileri “Faturayı tedavisi yapılan kızın ya da annesinin adına da kesebilirsiniz” bilgisini verir.

Bu kez de hastane yetkilisi derneğe, “Önce ödemeyi yapsınlar sonra faturayı keselim” diye haber gönderir.

Bu konuşmalar, haberleşmeler devam ederken hastanedeki işi tamamlanmış ve saatlerdir yemek yiyememiş hasta kızımız her şeyden habersiz beklemektedir. Başında bulunan yakınları ise ortada kalmış, ne yapacaklarını bilememektedirler.

Hasta kızı ameliyat sonrası ziyarete giden Deniz Feneri yetkilisini karşısında gören bir hastane görevlisi, “Muhasebeye kadar gelir misiniz?” der, öne düşer ve giderler. Bir odaya girilir. Muhasebe görevlisi ile Deniz Feneri yetkilisi, esasen “olmayan bir sorunu” çözmek üzere konuşurken içeriye bir bey girer ve kendisi gelmeden önce yapılmış konuşmaları merak edip öğrenme zahmetine katlanmadan konuya müdahil olur.

Yüksek perdeden konuşan bey, Deniz Feneri’nden para gelmeden fatura kesemeyeceklerini söylemektedir. Dernek yetkilisi ona, “Siz hastaneniz için bir satın alma yaptığınızda fatura gelmeden ödeme yapıyor musunuz?” sorusunu yöneltir.

Öfkeli bey bu soruya cevap veremez. Hışımla odayı terk etmek üzereyken, “Böyle olacağını bilseydim, bu işe hiç girmezdik” der.

Dernek yetkilisi, şaşkınlık içerisinde, “Böyle olacağını derken ne anlatmak istiyorsunuz. Olan şey güzel bir şey. Dernek bir kızın tedavisine yardımcı oluyor. Siz ise işinizi yapıp karşılığını alıyorsunuz” der.

Odayı terk etmeden önce kendisinin “Hastane Müdürü” olduğunu söyleyen kişi, misafirine karşı sergilediği kaba tavırlarını sürdürerek kapıya doğru yürürken durup kendi personeline tembihte bulunmayı ihmal etmez, “Bugün bu kızla ilgili ödemenin yapıldığından haberdar olmak istiyorum!”

Hastanenin muhasebe görevlisi daha anlayışlıdır. Ortada bir sorunun olmadığını kısa sürede anlar. Fatura kesilir ve Deniz Feneri yetkilisine elden teslim edilir.

Kısa süre sonra da hastanenin hesabına Deniz Feneri’nden transfer gerçekleşir. Ödeme bilgisine ulaşan hastane görevlileri adeta rehin tuttukları hasta kız ve yakınlarını bırakırlar.

Bu hastaneni adını yazmayacağım. Zira maksadım üzüm yemek! Bağcıyla işim yok.

(Hastane müdürünü tayin eden bir yetkili ararsa, hadisenin meydana geldiği yerin kendi hastaneleri olup olmadığını söyleyebilirim.)

Çok sayıda şahidi de bulunan ve kısa bir süre önce yaşanmış olan bu hadiseyi ben ayrıca yorumlama ihtiyacı duymadan, üniversite yönetimlerinin bilgi ve dikkatine sunuyorum. Umarım, görevlendirdikleri “hastane müdürleri”nin hasta yakınlarına davranışlarını, Deniz Feneri gibi bir gönüllü kuruluşa ya da benzer üçüncü özel/tüzel kişiliklere karşı takındıkları tavırları mercek altına alırlar.

Aksi halde hastanelerine gelen hasta/müşteri sayısında büyük düşüşler yaşanacak, kayıpların haddi hesabı olmayacaktır.

Bir diş hekimi ağabeyimiz belki de bu tip olumsuz örneklerle sıkça karşılaştığı ve kanaat sahibi olduğu için, “işlerimiz dişlerimize, dişlerimiz işlerimize benziyor” demişti.

Bir değil, çok bildiği varmış meğer.

Allah ülkemizi, özel ve kamu kurumlarımızı bu öfkeli müdürün zihniyetinden korusun.

(Merak edenler için not: Kızımızın dişleriyle ilgili işlemler tamamlandı. Kızın annesi kendisine doldurtulan ankete yaşadığı sevimsiz hatırayı yazdı. Anket formu imha edilmediyse oradan da bakılabilir. Kızımızın tedavisi tamamlanmadan yazmadım bu gerçek hadiseyi. Ne olur ne olmaz, tedavisi tamamen ücretiyle yapılmış bile olsa hastamız öfkeli hastane müdürünün hışmına uğrayabilirdi!)

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum