Raif MEDETOĞLU

Raif MEDETOĞLU

" ŞERİAT NE DEMEK "

" ŞERİAT NE DEMEK "

İnsanı doğru yola sevk eden, terbiye eden ,hak dinin derin irfanından,ilminden,erdeminden istifade ettiren büyük ve geniş cadde olan , nur, aydınlık ve ışıktır...

Kur'an-ı Kerim ve Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın târif ettiği ve bildirdiği yol ve Allah (C.C.) tarafından Peygamber Aleyhisselâm vâsıtasiyle vaz' ve tebliğ olunan hükümleri içine alan İlâhî kanunların bütününü kendisinde toplayan ve gösteren halin gerçek yüzüdür.
Şeriat, aynı zamanda din mânâsına kullanılır ki, Allah'ın hükümlerini ,kanunlarını ve nizamlarını yani dine ait meselerde bilgi sahibi olmamızı sağlayan İslamiyetce makbul olan ve güzel ahlâkı , mükemmel münasebetleri İslam hukukunu bize öğreten bir mekteptir.

Bir hukuk sistemidir...

Şeriat;
insanlardan sudur eden kişinin kendi isteğiyle yaptığı işleri bir nizam ve bir intizam altına alıp sınırlarını belli eden kaidelerin hulâsası özüdür.

Veya devletin işlerini tanzim eden nizamların, düsturların, kanunların toplamıdır...

Şeriat ikidir ;

Birincisi:
İnsanın kendi küçük Âlemi olan insanın gerçekleştirdiği işler,ameller ve ahvâlini tanzim eden ve Allah'ın vasıflarını ve maksadını anlatan bildiğimiz şeriattır.

"İnsanı büyütsen büyük bir kainat, kâinatı küçültsen bir insan olur..."

Kısacası, kâinat her şeyiyle insana göre ayarlanmış, ona hitap eden, onun ihtiyaçlarına cevap veren “büyük insan”…

İnsan ise, kâinat sarayında yaşayan, her yönüyle onunla temas halinde bulunan ve ondaki çoğu özelliklerin küçük bir örneğini benliğinde taşıyan “küçük kâinat”…

Bunlardan birini diğerinden koparamaz, ayrı düşünemezsiniz

Evet şeriat'ın ikinci izahina geçiyoruz.

İkincisi :
Büyük İnsan olan şu evreni ,âlemin harekâtını ve içinde var olanları hususen semanın göğsünü galaksiler, gezegenler, yıldızlar ile süsleyen ay, güneş ve dünya'yı yaratan ,yeryüzünü dağı taşı ile şırıl şırıl akan nehirleri , okyanuslar, denizler bitki örtüsü ve âdeta canlıların yaşam sürmesi için düşünülen bu evreni ve dünyamızı tertip'le tanzim eden, Allah'ın istemesiyle vücuda gelen onun kanun ve hükümlerinin hayat bulduğu şeriat-i kübra-yı fıtriyedir ki, bazan yanlış olarak tabiat olarak isimlendirilir....

Başka bir ifadeyle" Şir'a, Şeria, Meşrea";

Yani lügatta bir ırmak veya herhangi bir su menbaından su içmek veya almak için girilen yol demektir.
Bunda, insanların hayat-ı ebediyeye ve saadet-i hakikiyeye ulaşması için Allah Teâlâ'nın vaz' u teklif ettiği hususi hükümlerin ve gidilen doğru müstakim yolu insanların tercihine bırakarak hür olmasını sağlamıştır ve bir yönüyle bu din demektir.

Şeriat din ekseninde ve lisânında;

Cenâb-ı Hakkın, kulları için vazetmiş olduğu, din dünyevi nizamların tesisi için gösterdiği bir yol ve anayasadır.
Bu itibarla şeriat:
Din ile müradif yoldaş olup, hem ahkâm-ı asliye denilen inanç ile ilgili meseleler'de hem İslam ahlakına uygun amel boyutuyla ibadet, ahlâk ve muâmelâtı ihtiva eder.

Şeriat, umumi geniş mânasıyla Peygamber-i Zişân tarafından tebliğ edilmiş kanun-u İlâhi demektir.
Şeriat kanunları denilince, bundan İlâhi kanunlar ve hükümlerin toplamı mânasını anlamak lâzımdır.
Ve bununla asıl Kur'an ve Hadislerin fikir birliğine açık bir şekilde dayandırılmış hükümler kasdedilmektedir.

Devlet ve uyruk, ideoljik saiklerle siyasetin ve politik olan her türlü beşerin nakıs bir surette ürettiği insanlığa hiç bir tarzda Saadet getirmediği hükümlerin icabına göre idare olunmasını görüyoruz ki huzur ve adalet tesis edilmemiştir.
Çünkü Allah'ın nurundan ibaret olan şeriat hükümleri ihmâl edilmiş ise kimse şu geçici yurt'ta mesut ve bahtiyar olmayı ummasın çünkü böyle bir numune yok....
Beşerin bütün işi, gerek devlet işi ve gerek başka işler olsun iyiliği ve kötülüğü âhirette kendisine aittir.
Yani iyi ise ecirli ve sevaplıdır, kötü ise cezaya çarptırılır.
Allah Elçisi (A.S.M.): "Ancak dünyadaki iyi ve kötü bütün amelleriniz âhirette size pay edilir diye buyuruyor.
Yani hayırlı ve faydalı işlerinizin mukabilinde size mükafat vardır.
kötü ise cezaya çarptırılırsınız !
Siyasi hükümlerde ise ancak dünyevi fayda ve maslahatlar gözönünde bulundurulur.
Siyasi kanunları koyanlar, ancak dünya hayatının dış görünüşünü görür ve bilirler.

Şeriatın maksadı ise, insanların hem dünya hem âhiret saâdetini tesis eder.
İşte bundan dolayı, bütün insanların gerek dünyevi ve gerek âhiret işlerinde şeriata uygun olarak yaşamalarını sağlamak ve bu faydalı yola sevketmek vâcibdir.

Bu vazife, kendilerine şeriat indirilmiş olan peygamberlere, onlardan sonra onların yerine geçenlere (devlet başkanlarına) yükletilmelidir...
Siyasetçi demek, akli delil ve hükümlere dayanarak dünya maslahat ve faidelerini elde eden, zarar ve ziyanları defetmeye sevk eden insan demektir.
Halifelik ise, umumiyetle âhiret fayda ve maslahatlarını gözönünde bulundurarak şeriat ile iş görmeğe sevkeder.

Şariat'e göre, dünya iş ve amellerinin hepsi de (sonucu bakımından) âhiretin nimetlerini netice verir..
Halifelik ise, dini korumak ve dünya siyasetini dine uygun olarak idare etmek hususunda şeriat sahibine vekillik etmek demektir.

Şimdi bu coğrafyada yüzyıllarca İslam'a ve seriat'e bayraktarlik yapan bu milletin evlatları nasıl bu hale geldi ?
Bu insanlar kimin eseri sizin anlayışınıza havale ediyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.