Şeriat ve Tarikat Politikaya ve Ticarete Âlet Edilmemelidir

Mukaddesat mı dersiniz, kutsal değerler mi dersiniz, işte onlar kesinlikle süflî siyasete, kirli ticarete, pisleten para işlerine, şeytanî ihtiraslara, riyaset sevgisine âlet edilmemelidir.

Kutsal değerler nelerdir?

Yüce İslâm dinidir.

Allah'ın kitabı Kur'ân-ı Kerîm'dir.

Şeriattir.

Tarikattir.

Turuk-i aliye-i islâmiyye (Tarikatlar) holdinglere, marketlere, ticarethanelere, bezirganlık müesseselerine dönüştürülmemelidir.

Süflî politika kirletir.

Para kirlidir, o da kirletir.

Şeriat ve Tarikat kutsaldır, yücedir.Pis, kirli, necis paraya, ihtirasata, çeşitli şehevata âlet edilemez.

Mukaddesat sömürüsü ve bezirganlığı yapanlar karı satanlardan daha alçaktır.

Haram para saymaktan tesbih çekmeye vakit bulamayan sahtekârlar mutasavvıf değil şeytandır.

Dini imanı para olan kişiler gerçek Müslüman değildir.

İslâm dini, Kur'ân, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Şeriat, tarikat kutsaldır ve yücedir.

Bu mukaddes değerleri,

Lüks meskenler,

Lüks yazlıklar,

Lüks binitler,

Lüks eşya,

Lüks bir hayat,

Büyük servet sahibi olmak,

İnsanlara caka satmak,

Yeryüzünde gurur ve kibirle dolaşmak,

Nefs-i emmâresini tatmin etmek,

Riyasete, makama, mevkie ulaşmak,

Ve bunlara benzer dünya gurur ve oyalanmaları uğrunda âlet, istismar ve istihdam edenler haindir, merduttur, münafıktır, fasık ve facirdir, şerir ve şakîdir.

Onlar ihlassız, mürüvvetsiz, ahlâksız, faziletsiz, fütüvvetsiz haşarattır.

Bu haşaratın dine, imana, Kur'ân'a, Ümmet'e verdiği zararı harbî kâfirler veremez.

Müslümanlar!..

Bu adamlara kanmayınız... Bunların tuzaklarına düşmeyiniz... Bunların sizi aldatmasına fırsat vermeyiniz...

* (İkinci yazı)

Urfa'da bulunan altınlı paket

Urfa'da yaşları 13 olan iki çocuk akşam çarşıdan evlerine dönerken yolda bir poşet görmüşler, kenara itmek için tekme vurulan poşetin ağırlığı ve içinden çıkan madenî ses dikkatlerini çekmiş, almışlar, içinde paket halinde altın ziynet eşyası varmış. Eve getirmişler. Baba, 10 çocuğunu hamallık yaparak geçindiren fakir bir vatandaşmış. Bulunan paketi karakola götürmüş. İçindeki altınlar tesbit edilmiş. Camiden anons yapılmış.

Anonsu duyan 12 vatandaş bu paket bizim diye koşup müracaat etmiş. İçlerinden biri, paketin içindekilerini doğru dürüst tarif edince ona verilmiş.

16 bin 500 lira tutan altınlarına kavuşan vatandaş bulan çocuklara 50'şer lira harçlık vermiş.

Parayı karakola teslim eden hamal vatandaş: "Bizim boğazımızdan haram lokma geçmedi. Allah bundan sonra da geçirmesin" demiş.

Birinci dikkat: Hamallık yaparak geçinen doğru vatandaş altınlara tenezzül etmedi, karakola götürdü. Tebrikler.

İkinci dikkat: Polisler altınların sahibini buldular, ona geri verdiler.

Üçüncü dikkat: Camiden altın bulundu anonsu yapılınca 12 vatandaş "Altınlar bizimdir" diye karakola müracaat etti. Teessüfler.

Dördüncü dikkat: Altınları bulunan vatandaş çocuklara sadece 50'şer lira bahşiş verdi.

Beşinci dikkat: Bu hadise haram yiyicilere ibret olur mu? Olmaz!..

* (Üçüncü yazı)

Bir mezhepsize

Hezeyannameni okudum, kahkaha ile güldüm. Dört fıkıh mezhebi bölücülüktür. Mezhepler puttur... gibi lâflar ediyorsun. Aklınca bütün Müslümanları mezhepsizlikte birleştirmek istiyorsun.

Sana soruyorum:

1. Dört fıkıh mezhebi usûlde, temelde, esasta birdir. Bunlar kalkar, mezhepsizlik yayılırsa dört değil, dört bin, hattâ mezhepsiz Müslümanlar sayısınca bid'at mezhebi çıkacaktır. Senin birleşme, birleştirme dediğin bu mudur?

2. Telfik-i mezahibten bahs ediyorsun. Böyle bir şey dini oyuncak etmek olmaz mı? Bir hakim hem Türk, hem Rus, hem Portekiz, hem Paraguay, hem Fiji Adaları ceza kanunlarına göre hüküm verebilir mi?

3. İlâhî kelâm olan Arapça Kur'ân ile kul kelâmı olan tercüme ve meâlleri bir tutuyorsun. Sende kuş kadar akıl yok.

4. Kur'ân "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" buyuruyor. Sen ise, Kur'ân'ı anlamakta, yorumlamakta, ondan hüküm çıkarmakta cahillerle âlimlerin bir olduğunu, herkesin eline rastgele bir meal alarak kutsal kitabı anlayabileceğini iddia ediyorsun. Maşaallah bu yaşta bu zekâ akıllara seza.

Hezeyanların, mantıksızlıkların, tutarsızlıkların o kadar çok ki, bunların hepsini sıralayıp, herbiri hakkında birer sayfa reddiye yazılmak gerekse kocaman bir kitap olur.

Sana tavsiye ediyorum: Bu saçmalıkları bırak, dört mezhepten birini bütünüyle kabul et. Müslümanlığı hayatına onun hükümleriyle uygula ve fitne fesat çıkartmaktan, Müslümanları bölmekten vaz geç. Böyle yaparsan senin için hayırlı olur.

Selâmlar.

* (Dördüncü yazı)

Deli Dumrul gibi

Daracık sokaklarda eskiden bir sıra otomobil park yapıyordu. Şimdi iki sıra. Hem sağda hem solda. Bu durumda ters istikametten gelen arabalardan biri geri geri gidip ötekine yol vermek zorunda kalıyor.

İstanbul'un trafiği tıkanmıştır. Böyle giderse bir iki sene sonra iyice kilitlenecektir.

Belediyelerin tahsildarları cadde kenarlarında park yapan otomobillerden para topluyor. Her yerde binlerce tahsildar var. Deli Dumrul gibi. Geçenden bir akçe, geçmeyenden iki akçe baç alıyorlar...

Belediyelerin vazifelerinden biri de trafiği tanzim etmektir. Maşaallah o tarakta bezleri yok.

İstanbul'un batış ve çöküş sebepleri şunlar olacaktır:

1. Nüfusun korkunç, anormal şekilde artması.

2. Her yerin çürük, çoğu kaçak yapılarla dolması.

3. Trafik izdihamının dayanılmaz hale gelmesi.

4. Kırsal kesim, varoş, bedevilik, taşra kültürünün şehre hakim olması.

* (Beşinci yazı)

Ben gericiyim

Bendeniz şunların geri gelmesini istiyorum:

1. Medenî şehir kültürünün.

2. İyi komşuluk münasebetlerinin.

3. Nezaketin, kibarlığın, zarafetin.

4. Güvenin.

5. İç barış ve uzlaşmanın.

6. Büyüklere hürmetin, küçüklere şefkatin.

7.İffet ve hayânın.

8. İnsanlığın, vicdanın, insafın, adaletin.

9.Haram yemezliğin.

10. Kanaatin.

11. Millî yazımızla okur yazarlığın.

12. Millî mimarînin.

Eskiden mevcut olan bunların tekrar gelmesini istemek gericilikse bendeniz gericiyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar