Dr. Selahattin Semiz
Tacikistan Hatıraları

Tacikistan Hakkında
Tacikistan, Orta Asya’nın kalbinde yer alan, tarihî zenginlikleri ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken bir ülkedir. Dağlık coğrafyası ve antik İpek Yolu üzerindeki stratejik konumu sayesinde Tacikistan, yüzyıllar boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır.
Tacikistan Cumhuriyeti’nin coğrafyası, dağlıktır ve deniz seviyesinden yüksekliği 300 ila 7495 metre arasında değişmektedir. Orta Asya’nın en yüksek sıralarına ait dağlar, ülkenin toplam alanının% 93’ünü oluşturmaktadır. Kuzeyde Fergana vadisi, kuzeybatıda ve orta kısımlarda Türkmen, Zarafshon, Hisor ve Oloy sıradağları vardır. Güneydoğu etkileyici Pomir serisine sahiptir (en yüksek dağı, 7495 metre rakımlı Somoni Tepesi, dünyanın en yüksek zirvelerinden biridir); güneybatı Vakhsh, Hisor ve diğer vadilere sahiptir. Yüz ölçümü 143,100 km2 , Nüfus 9 milyon ,Para birimi somonidir.

Hatıralar-Dostlar-Arifler
Tacikistan’a ziyaretlerimiz İstanbul’da tanıştığımız Tacikistan’lı Seyyid Ali Şir kardeşimizin davetleri ile başladı. Kendisi hem öğretmen hemde bir çok spor dalında başarılı bir sporcu olan Seyyid Ali Şir’in ilginç bir hayat hikayesi var.
Seyyid bir aileden gelen ve Sovyet döneminde ateist-pozitivist bir eğitim alan Seyyid Ali Şir askerliğini Sovyet federasyonu içerisindeki Doğu Almanya’nın başkenti Berlin’deki bir Rus birliğinde yapar. Onun eğitimli ve başarılı bir sporcu olduğunu gören Rus komutan kendi yanına yardımcı/danışman gibi alır.
Konuşmalarında Müslümanları küçümseyen ve Seyyid Ali Şir’in aslında iyi bir hristiyan olacağını ifade eden komutana cevap vermekte kendi birikimi ve bilgisi yeterli olmadığı için çok zorlanır ve bu nedenle çok zor günler geçirir. Bazı geceler rüyasında Peygamber Efendimiz olduğunu zannettiği bir zatın kendisine teselli verdiğini ve komutanına cevap vermesi için bazı şeyler öğrettiğini görür.
Askeliğinin bitmesinden sonra rüyasında gördüğü zatı veya onun benzeri bir alimi aramaya koyulur. Yüze yakın alimle görüştüğünü ama hiç birisinde o manevi huzuru bulamadığını anlatır
Nihayet Özbekistan- Taşkentte Dr.Selman Ağabeyin bir arkadaşının evinde Rahmetli Mahmud Esad Coşan Hocaefendi’nin resmini görünce ‘İşte rüyamda gördüğüm bu zattı’ der ve artık aradığım alimi buldum diyerek Hocaefendi’nin manevi talebesi olur.
Daha sonra defalarca Türkiye’ye gelen ve samimi dostlar edinen Seyyid Ali Şir’in en çok sevdiği iki şey vardır; Ramazan ayının son on günü itikafa girmek ve silsile büyüklerimizin Eyüp sultan ve Süleymaniye’deki kabirlerini ziyaret ederek kabirlerin etrafının bakımını yapmak. Türkiye’de olduğu zamanlar genellikle bu bölgelerde bulabilirsiniz.
Hemen her sene Türkiye’ye gelen ve dostlarını ziyaret eden Seyyid Ali Şir’in ‘Biz geliyoruz ama Türkiye’den hiçbir dostumuz bizi ve Hocamız Yakup Çerhi Hazretlerini ziyarete gelmiyor’ diye sitem etmesi üzerine ‘Geleceğim İnşaallah’ diye söz vermiştim. 2021 ve 23 yıllarında hem düğüne katılmış hem de Tacikistan’ı ziyaret etmiş oldum.
Duşanbe’de Mevlana Yakub-u Çerhi Huzurunda

Duşanbe başkenti ve en büyük şehridir . Şubat 2023 itibarıyla Duşanbe’nin nüfusu 1.228.400’dü ve bu nüfusun büyük kısmı Taciklerden oluşuyor . Farsça’da Pazartesi anlamına gelen Duşanbe, Pazartesi günleri açık büyük bir çarşı olan Duşanbe-Bazar isminden alınmıştır.
Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de kabri ve dergahı bulunan Yakub Çerhi hazretleri Duşanbe’nin manevi büyüğüdür. Bölgede Mevlana Yakup hazretleri olarak biliniyor. Diğer Altın silsile mürşitlerinin makamlarına benzer dergahı ve mescidi geniş bir avlunun içerisinde çınar ağaçlarının gölgesinde havuzu ve kabristanlığı var. Ahşap direklerle yüksek tavanlı mescit ve mescitten ayrı olarak yapılmış tabanı geniş yukarıya doğru daralan yaklaşık 10 m yüksekliğinde minare çok özel ve bölgeye has bir manevi hava veriyor.
Dergahın mescidinden çıkınca kıbleyi arkanıza aldığınızda karşınıza gelen hazire kısmında Yakub-u Çerhi Hazretlerinin kabri ahşap direkler ve ahşap çatıda oymalar ile çevrili kare yapının ortasında bulunuyor.
Avluda asırlık çınar ağaçlarının dallarında kuşlar cıvıltıları ile adeta zikrederek dergahın manevi havasını tamamlıyorlar. Çınar ağaçlarının altında küçük havuz ve su şırıltısı dergahın gönlü ferahlatan yapısının bir parçası olmuş.

Mevlânâ Yâkup Çerhî Hazretleri, Afganistan’ın Kâbil yakınındaki Çerh kasabasında doğdu. Tacikistan’da Mevlana mahlası ile biliniyor, tanınıyor. Babası zâhid ve müttakî bir zât olup, komşuları, bir yetime âit kâseyle kendisine su ikram ettiklerinde, bu suyu kabûl etmeyecek kadar takvâ sahibiydi. Bu hâdiseyi nakleden Çerhî Hazretleri şöyle buyurur: “Yetim malını kullananlar, bundan hiçbir fayda sağlayamazlar!”
Bahaddin Nakşibend ve Alaaddin Attar hazretlerinden ilim ve feyz alan Yakub-u Çerhi , Ubeydullah Ahrar hazretlerini yerine halife olarak bırakmıştır. Nakşî silsilesinin büyük sîmâlarından Muhammed Zâhid Hazretleri, Derviş Muhammed Hazretleri, Hâcegî İmkenegî Hazretleri onun mübârek neslinden gelmişler.
Duşanbe yakınında bulunan Regari bölgesi denen yerde daha önce Arif-i Rivgeri hazretlerinin dergahının ve bir halifesinin bulunduğu için bu ismi aldığı söyleniyor. Fakat Sovyet döneminde Rigari ismi kominist bir yazar olan Dursun zade olarak değiştirilmiş.
Sovyet döneminde katı bir ateist-pozitivist eğitimden geçmişler. Yaşlılardan birisi ‘Biz gençken camiye giderdik, fakat yolda bizi gören öğretmenlerimiz ‘Astronot Yuri Gagarin asumana gitti de , tanrıyı göremedi siz camide mi göreceksiniz’ diye bizimle alay eder ve vaz geçirmeye çalışırdı. Şimdi bu öğretmenlerden birisi aramızda bizimle namaz kılıyor ve Hacca gitti ‘ dedi. Ülkede Sovyet döneminin baskıcı ortamı kısmen azalmış görünüyor.
Duşanbe’den sonra yakınında bulunan Dursunzade şehrine ve o vilayete bağlı kışlaklar olan Semerkand ve Baharistan köyulerine gittik. Türkiye’den misafirler geldiğini duyan insanlar sohbet etmek ve tanışmak için geliyorlar, sonra da her biri bir akşam yemeğe misafir olmamızı istiyorlardı. Zaten sofraları her daim hazır ve misafire açık.
Tacik-Özbek evleri bizim eski Anadolu evlerine benziyor. Bir metreden yüksek duvarlarla çevrilmiş geniş bir avlunun içerisinde geniş odalar şeklinde sıralanan bir dizi ev/oda öbeğinin ortasında Baba Evi bulunuyor. Çevredeki odalarda evlenen çocuklar yerleşiyor. Avlu girişine yakın olan geniş oda da ‘Mihman hane ‘ dedikleri misafir odası bulunuyor.
Mihman hane nin ortasında uzun bir sıra halinde diz seviyesinde alçak masalar ve çevresinde yer minderleri bulunuyor. Mihman hane’de misafirler için her zaman hazır taze meyve ve kuruyemişlerle dolu kaseler bulunuyor. Siz sohbet ederken kuruyemişler ve meyvelerden yerken biraz sonra ‘Şorba’ dedikleri bizdeki etli haşlamaya benzer yemek geliyor. Yanında büyük mantıya benzer ‘Samsa’ denilen börek geliyor. En sonunda da yeni pişirilmiş Özbek Pilavı ‘AŞ’ geliyor. Siz bu arada ikramlardan dolayı mest oluyor ve dolup taşma noktasına geliyorsunuz.

Tacik-Özbek kültürü bizim Anadolu yaşam kültürüne çok benziyor. Giyim tarzları yöresel cübbe ‘Çapan’ ve takke ‘Dubbi’ dedikleri tarzda giyiniyorlar. Hanımlar renkli kumaştan yapılmış uzun entari ve başlarında bizde ‘çeçik ‘ tabir edile yarım örtü giyiyorlar. Seküler -laiklik uygulamaları nedeniyle şehirlerde toplumsal alanlarda hanımların tesettürlü olmaları yasakmış. Bazı camilerinde kapalı olduğunu gördüm. Kuveyt’in sponsor olduğu büyük cami henüz tamamlanmıştı. Tacikistan’da yeni yapılan en büyük ve güzel camiinin bu olduğunu söylediler.

Misafire ve büyüklere çok saygılılar. ‘Mihman Ata’dan yeğdir’ yani misafire ihtiyarlardan daha çok hürmet edilmelidir sözü gereği olarak en başa Mihman olan kişi onun yanına da ‘aksakal’ tabir edilen yaşlı ve güngörmüş kişiler oturuyor. Meclise her gelen kişi selamdan sonra kısa bir dua yapıyorlar. Kısa bir dua ayeti ve peşinden de yöresel olarak ‘Dinçlik, ber kararlık, hatır cemlik, sağlık, afiyet bolsun Amin ‘ diye dua ediyorlar.

‘Toy’ dedikleri düğünleri de evlerinin avlusunda yapılıyor. Avluya kurulan ocaklarda pişen Özbek Pilavı ‘Aş’ lar yer sofralarında, kısa masalarda sabah namazından 1 saat sonra ikram edilmeye başlıyor. Sohbetler, karşılıklı hal hatır sormalar ikramlar ile birlikte hikmetli sözler içeren musiki ortamı şenlendiriyor. Yöreye has uzun borazan benzeri çalgıları ve tuşlu org benzeri çalgıları var. Kadınlar perde ile ayrılmış bahçe içerisindeki ayrı bir bölümde yemek yiyor ve eğleniyorlar. Damat ve gelinin yöresel kıyafetleri var ve evin büyüğü düğün öncesi özel misafirlere ekmek paylaştırıyor, bereket olduğuna

Tacikistan’da Dostlarla pamuk tarlasında

Tacikistan’da Seyyid Ali Şir’in evinin önünde düğün davetlileri misafirler ile
Tacikistan dünyanın tavanı olarak bilinen Pamir dağları ile çevrilidir. Dağlar ülkenin yaklaşık yüzde 90’ını kaplıyor ve bu da ülkedeki diğer alanları tarım için uygun hale getiriyor. Dağlık alan dışındaki ova ve vadilerde çiftçiler yüksek değerli ihraç kalitesinde Üzüm, pamuk, meyve, tütün, sebze ve çilek yetiştirmektedir. Semerkand ve Baharistan kışlaklarında da pamuk ve üzüm bolca yetiştirilmektedir. Aynı zamanda hayvancılıkta önemli gelir kaynaklarından birisidir.
Dursunzade şehrinin yamaçlarında çok geniş bir alanda çeşitli cinslerde ihraç kalitesinde üzüm yetiştiriliyor. Üzüm bağı sahiplerinden birisi Hacı bey diye bilinen İslami hassasiyetlere sahip, akrabasını da koruyup kollayan, üzüm bağlarında çalışan işçilerine iyi davrana bir amcayla tanıştık. Bize bağlarında yetişen üzüm çeşitlerinden ikram ederken, ‘Elde fırsat var iken hayır ve hasenat yapacaksın, fırsat gittikten sonra kimseden bir şey beklemeyin. ‘ dedi. Cumhurbaşkanı İmam Ali Rahmanov’ûn da bahçesini ziyarete geldiğini, yabancı devlet adamlarını da davet ettiğini ve üzümlerini çok beğendiğini söyledi. Bize de Türkiye’ye dönerken götürmek üzere kasalarla üzüm ikram etti. Neyse ki havaalanında bu üzümleri uygun paketlere koyup getirebildik.
Türkiye’de bir doktor ağabeyimizin sözünü üzüm yetiştiricisi Hacı Bey ve diğer dostlara da hatırlattım. ‘Müslümanların daha çok üzüm tüketmesi gerekiyor çünkü hem üzüm beynin ihtiyacı olan glikozu en hızlı sağlayan besindir, bizim kafamızın daha iyi çalışması gerekir. Hem de başkalarının üzümden şarap yapıp içmelerine engel olmuş olurlar. ‘
Tacikistan’dan kısa zamanda kaynaştığımız yüzlerce güzel dost ve güzel hatıralar bırakarak ayrıldık. Adeta yıllardır tanışıyormuş dost, akraba imiş gibi kaynaştığımız güzel insanlar tanımış olduk. Türkistan’ın doğu ucunda, Pamir dağlarının eteklerinde Mümin, Salih, güzel ahlak sahibi dostlarla buluşmak hem hal olmak insana çok ayrı bir duygu veriyor. Gezdiğim yerlerde gördüğüm güzellikler kadar tanıdığım güzel insanları da anlatmaya gayret ediyorum.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.