‘Tanırım, iyi çocuklar’

Dünkü siyasi partilerin grup toplantıları mezradaki derebeyi kavgalarını andırır gibiydi. Sövüp sayma, hakaret gırlaydı ama Hürmüz Boğazı ve çevremizdeki olağanüstü gelişmeler, Avrupa’daki ekonomik süreç gündemde değildi. Şikâyetlerin silinip süpürüleceği, heyecan verici somut bir değişim rüzgârından da eser yoktu.

***

Toplantıları içim sıkılarak izlerken günün Türkiye’deki gelişmelerinin bir bilançosunu da çıkardım. Medya çok öne çıkarmadı ama Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın “tanırım, iyi çocuklardır” dediği, Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş’in, ‘adam öldürmek’, ‘çete kurmak’ ve ‘adam öldürmeye teşebbüs’ suçlarından yargılandıkları ve haklarında 39 yıl 5 ay 10’ar gün hapis cezası istenen dava sonuçlandı. 12 Eylül Darbesi’nin sorumluları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için hazırlanan iddianame de mahkemece kabul edildi. 12 Eylül rejimi, anayasası, altı yüz kilit yasası, genelgeleri ile devlet yapılanmasını şekillendirmeye devam ediyor olsa da Evren ve Şahinkaya’nın mahkemece yargılanmaları kesinleşti. Başbakan Erdoğan’ın, tutuklanan Genelkurmay eski Başkanı Başbuğ için “kendisi 2 yıl Genelkurmay Başkanı olarak beraber çalıştığımız mesai arkadaşımdır. Burada tutuksuz yargılanma yolu her zaman söylediğim tezimdir, olması her zamanki arzumuzdur. Bu noktada sürecin süratle neticelenmesi şahsımın ve partimin arzusudur” demesinin hemen ardından İkinci Ergenekon Davası tutuksuz sanığı Orgeneral Hurşit Tolon da tutuklandı.

***

Günü izlediğimde, aklıma yeniden, ‘yargıdaki askeriyeye yönelik bu hareketlilik köklü yapısal reformlara dönüşüyor mu’ sorusu geldi.

O zaman da AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in, 1 Eylül’de Radikal Gazetesi’nden Ömer Şahin’e açıkladığı, “uygulama değişir, mevzuat aynı kalır ve sonunda başlangıç noktasına geri döneriz” endişesini büyük ölçüde giderecek asker-sivil ilişkilerini kapsayan köklü bir içeriğe sahip 15 maddelik planını anımsadım. Hüseyin Çelik, haberin ardından bazı düzeltmeler yapmış ve planın ‘kişisel görüşlerini’ içerdiğini, ancak bu maddelerin hayata geçirilmesinin ‘ileri demokrasi’ için de gerekli olduğunu düşündüğünü söylemişti. Çelik’in kamuoyunda tartışılmasını istediği reform planındaki 15 madde şöyleydi:

‘1- Genelkurmayın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması.

2- 35’inci maddenin kaldırılması.

3- Jandarmanın yapısı, konumu ve görev tanımı.

4- Profesyonel orduya geçiş.

5- Askerlik süresinin kısaltılması.

6- Zorunlu askerlik.

7- TSK’da verilen askeri eğitim.

8- Okullardaki Milli Güvenlik dersleri.

9- Kaç ordu komutanlığı olacağı, bunların nerelerde bulunacağı.

10- Mustafa Muğlalı gibi isimlerin kışlalardan silinmesi.

11- Askere dayak, kötü muamele sıfırlanmalı.

12- Milli günlerde tanklı, toplu görüntülere son verilmeli.

13- Askeri harcamalar şeffaflaşmalı.

14- OYAK’ın varlığı ve işlevi gözden geçirilmeli.

15- TSK’da ‘verimlilik, etkinlik ve tutumluluk’ prensibi uygulanmalı.’

***

Mustafa Muğlalı ismi kışladan silindi ama listedeki yapısal konularda pek değişen bir şey olmadı.

“Şikeyi suç olmaktan çıkarmak ya da kendi maaşlarını gece yarısı artırmakta iş birliği yapan siyasal partiler grup toplantılarında birbirlerine bağırıp çağıracaklarına, Hüseyin Çelik’in reform listesini ivedi olarak hayata geçirseler ya” diye düşündüm.

Türkiye’nin değişim talebi çok yüksek. 14’üncü gününde hala aydınlatılmayan Uludere Katliamı’na da, köklü ve radikal reformların savsaklanmasına da kimsenin artık tahammülü yok. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in listesini bile yok sayan bir ataletten nasıl bir reformculuk, değişim, dönüşüm çıkacak? AB süreciyle birlikte uyum yasaları da terk edildiğinden, reformculuk epeydir komada...

Reformculuğun şike ve maaşlar kadar ilgi uyandırmadığı siyaset, değişim iradesi kaybolunca da mezradaki derebeyi kavgalarından öte bir noktaya gitmiyor... 

Önceki ve Sonraki Yazılar