Terörle Mücadeleden Önce Fitneyle Mücadele

Meselenin vahametini anlatmak için şu ayeti kerimeyidikkatinize arz etmek isterim: “Fitne öldürmekten daha büyük bir suçtur.”(2.217) Zira fitnenin haddi, hududu, tarihive tarifi yoktur; sadece tahrifi vardır. Ayette, öldürmek yerine kullanılan ‘katl’ kelimesinin savaşla eş anlamlı olduğunu ve aynı cümlenin Bakara 191’de ‘daha şiddetli’ şekliyletekrarlandığını hatırlatmakta fayda var.

Terör ve fitne kelimeleri yıkıcı sonuçları itibariyle benzerlik gösterseler; hatta birbirlerinin yerine kullanılsalar da, kapsam itibariyle terör daha has, fitne daha geneldir. Terör fitneden sadece bir cüzdür. Fitne terörün sebebi ve onu besleyen kaynağıdır. Terör ise fitnenin ete kemiğe bürünmüş, can alıp, kan döken, vahşi bir türevidir. Terörde düşman, hedef ve yöntem bellidir; somut ve ortadadır. Fitne ise daha çok gizli, nifak kisvesinde, yakın ve bilindik çevreden gelmektedir.

Terim olarak fitne; imtihan, iyi veya kötü şeylerle deneme,manevi çöküntü, dinî, içtimaî ve siyasî kargaşa gibi geniş anlamlar ihtiva etmektedir. Arapça fetn (fütûn)’dan türetilmiş ve ‘altın, gümüş gibi değerli madenleri saflığını anlamak için ateşte eritmek’ manasına gelmektedir. Kelimenin en eski kullanımlarında; ‘derisini daha kolay yüzebilmek için kurbanı sıcak kuma gömmek’, kandırmak, gönlünü çelmek ve ‘pusu kurarak yol kesmek’ anlamları da vardır. Fitnenin, ‘inanç uğruna maruz kalınan ağır işkence’ anlamında yaygın olarak kullanıldığı da bilinmektedir.(İslam Ansiklopedisi Fitne)

Kelime Kur’an-ı Kerim’de otuz dört ayette fitne olarak, yirmi altı ayette de türevleri ile tekrarlanmaktadır. “(Ey inananlar!) Bir de öyle bir fitneden sakının (ve sakındırın) ki o(nun cezası) sadece zulmedenlere isabet etmekle kalmaz (bütün toplumu perişan eder). Biliniz ki Allah elbette cezası çok şiddetli olandır.”(8/25)

Fitne bahsi hadis kitaplarında da geniş yer almaktadır. İmam Nesei (830-916) hariç, Kütübü Sitte müelliflerinin hepsi kitaplarında ‘Kitabü’l-Fiten’ adıyla bölümler açmışlardır. Bu hadislerde fitne; İslâm ümmetinin birlik ve bütünlüğünü bozan komplo veya her türlü yıkıcı faaliyet olarak görülmektedir.Buhari’de yer alan bir hadiste Hz. Peygamberin, “Birtakım fitnelerin yağmur selleri gibi evlerinizin arasında aktığını görüyorum” dediği aktarılmaktadır.(Fiten 4).

İnsanlığın fitneyle tanışması Âdem ve Havva (aleyhim üs selam)’ın ölümsüzlük propagandasına inanmalarıyla başlar. Netice olarak çırılçıplak kalmalarına ve dünyaya sürülmelerine sebep olur. Fitne, Âdem (as)’in oğulları elinde teröre dönüşür ve kardeşkanı olarak bir nehir gibi, aktıkça büyüyerek günümüze kadar gelir.

Fitne kavramı Müslümanların ruhunda ürkütücü çağrışımlar yapmaktadır. Raşid halifelerin üçüncüsü Hz. Osman’ın şehid edilmesiyle başlayıp, Cemel Vak‘ası ve Sıffîn Savaşı ile devam eden hadiseler, gönül dünyamızda derin travmalara sebep olmuştur. Dinî ve siyasî alanda bugüne kadar kapanmayan kamplaşmalar, Sünni-Şii ayrımı o günlerden günümüze tevarüs etmiştir.

Mikdad İbnu'l-Esved (ra)’ den: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: Bahtiyar, fitneden kaçınan kimse ilebelalarla karşılaşınca sabreden kimsedir. Ne mutlu ona!"(E. Davud, Fiten 2)

Tarihimiz de ciddi kırılmalara sebep olan fitne örnekleriyle doludur. Bana göre Osmanoğulları’nın en büyük fitnesi, yukarıdaki olaylarla da endirekt alakalı olan Ankara Savaşı ve akabinde gelen fetret devridir. Bu olaydan büyük dersler çıkaran ve kısa süre sonra tahta oturan Fatih Sultan Mehmet Han şu tarihi kanunnameyi yayınlar: “Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katletmek münâsibdir. Ekseri ulemâ dahi tecviz etmiştir. Anınla âmil olalar” (A. Akgündüz Osmanlı Araştırmaları Vakfı)

Fitneni boyutlarıyla ilgili Ürdün kralı Abdullah hatıralarındababası Şerif Hüseyin’den naklen aktardığı şu ifadeler şayan-ı dikkattir: “Bence Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra meydana gelen olaylar, Kufe ve Mısırlıların Hz. Osman’a yaptıklarından sonra meydana gelenlere benzer. Hz. Osman nasıl fitneyle Müslümanlar arasındaki sınır idiyse, Abdülhamid de bu çağda insanlarla fitne arasındaki perdeydi. Bu perde yırtılınca fitneler ortaya çıktı. Eğer Arap isyanının bu şekilde sona ereceğini bilseydik hiçbir şekilde Osmanlı’ya isyana kalkışmazdık.”(M. Armağan Derin Tarih Dergisi)

Ülkemiz yaklaşık kırk üç yıldır PKK terör örgütüyle mücadele etmektedir. Bu uğurda kırk bin canımızı kaybettik. Terörün ülke ekonomisine doğrudan veya dolaylı verdiği zararı hesaplamaya imkân yok. Ticaretten tarıma, ulaştırmadan kalkınmaya, turizmden finansa, sosyal güvenlikten iş gücü kaybına, hâsılı ekonomik hayatın her alanını vurmaktadır. Bu konuda sağlıklı bir veride bulunmamaktadır. 2012 yılında Başbakanın telaffuz ettiği rakama göre terörün doğrudan bütçeye yansıması 350 milyar dolar. On yılda bu paranın nerelere ulaştığını varın siz hesaplayın. İki basit örnek vereceğim: 2008’de Aktütün karakoluna PKK tarafındanyapılan baskın sonucu İMKB % 8,62 değer kaybetmiştir. Gezi olaylarının sadece İMKB’ye bir haftalık zararı 60 milyar TL’dir.(B. Günçiçek, Terörün Ekonomik Etkileri)

15 Temmuz Fetö ihaneti fitne ve terör arasındaki girift ilişkiyi anlatmaya yarayan en açık örnektir. Elebaşı gülenin son yıllarda dini ve siyasi alanda açmış olduğu tahrifatlar fitnedir. Bunu taraftar toplamak ve güç devşirmek için yapmıştır. 17-25 Aralıkla başlayıp 15 Temmuza kadar devam eden süreç ise terördür. Fetö; teşkilat yapısı, ulusal ve uluslararasıbağlantıları, kullandıkları aparatlar ve hükmettiği güç bakımından henüz emsali görülmemiş, küresel çapta post modern bir terör örgütüdür.

Tarihteki büyük fitnelerin sosyolojik olarak enteresan bir tarafı vardır. Önemli kültürel ve siyasi atılımlar böyle bunalımların arkasından gelmiştir. İstanbul’un fethi fetretten 40 yıl sonra gerçekleşmiştir.

Fitne küçük bir dedikodu ile başlar, ulusal hatta uluslararası krizlere, algı operasyonlarına, manipülasyonlara kadar uzanır.Terörün fitneden beslendiğini belirtmiştik, fitneyi besleyen unsurlar da cehalet, taassup ve manevi körlüktür. Bataklığı kurutmak için, sahih kaynaklardan belenen, sağlıklı düşünen, araştıran, çözümleyen, sağduyu sahibi nesiller yetiştirmek elzemdir.

“İlerleme, kalkınma ve yükselmenin sonsuz değerli, vazgeçilmez şartı, her türlü ve çeşidi ile gerçek ilimdir. İlmin kaynağı ise hiç şüphe yok ki sağlıklı düşünme ve ilim zihniyetidir.” Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan

“Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir.” (8/39)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum