Yasaklı günün düşündürdükleri

Bugün sandık başına gidiliyor, ama sandığın başına neden gidildiğiyle ilgili bilgi vermek de konuya ilişkin yorum yapmak da yasak... Yüksek Seçim Kurulu (YSK) dünden başlayarak bugün uygulanacak kapsamlı yasakları uzun uzun açıkladı: Propaganda yasak... Saat 18.00'a kadar TV kanallarının oylamayı etkileyecek haber ve yorum yayınlamaları yasak... 18.00 ilâ yayın yasaklarının kalkacağı 21.00 arasında yalnızca YSK bildirileri yayımlanabilecek...

Yasaklı bir günde işlenmeye değer iki konuya değinmekte yarar var. İlki şu: Tuhaf bir ortamda, sanki ayıp bir iş yapıyormuşuz gibi icra ediliyor seçimler bizde... İkincisi de en az ilki kadar önemli: Seçim kampanyaları sırasında, gazeteler ve TV kanalları, okurlarını resmen aldatıyorlar...

Yıllardan beri kimseler "Acaba bu yasakların sebebi ne ola?" diye sormadığı ve uygulamaya itiraz etmediği için en koyu yasaklar halen devam edip gidiyor. Sahi neden uygulanıyor bu yasaklar? Taraflar propagandalarını oy kullanılacak günün arefesinde durduruyor, gazeteler o gün oylamayı etkileyecek haber ve yorum yayımlayamıyor, TV kanalları siyasetten uzak duruyor da, neden?

Bunun tek bir cevabı var: 'Seçmen' de denilen oy kullanacak vatandaşın etkilenebileceği düşünüldüğü için...

Nasip oldu, pek çok demokratik ülkede seçim veya referandum izledim; hemen hepsinde propaganda ve oy vereni etkileme çabaları sandık başına gidildiği gün de sürüyordu. Sadece ABD'de, Almanya'da, İngiltere'de değil, sözgelimi komşumuz Yunanistan'da bile tam bir propaganda günü olarak geçiyor oy kullanılan gün.

Oy verenlerin kanaatlerini etkileme süreci sandık başına kadar sürüyor başka ülkelerde; seçmen sandığa doğru ilerlerken partilerin bayraklarını görüyor, taraftarların sloganlarını dinliyor...

Propaganda yasağının gazete ve televizyon kanallarını da kapsayacak genişlikte uygulanmasının zararları da olabiliyor. Geçmişte yasaklara uyularak atılmış masum görüntülü kasıtlı manşetler yüzünden oylar iptal edilmişti de, o manşetlerle mağdur edilen partiler ve adaylar yasaklar yüzünden vatandaşı yanlışa düşmemeleri için uyaramamışlardı.

Uyarıyı yapabilecekler siyasi kimlikli kişilerdi; onların ekrana çıkmaları yasaktı da ondan...

Seçimleri ve halkoylamasını bir tür angarya saydığımız devirlerin mirası olan yasakların bugün hiçbir yararı olduğunu sanmıyorum. Ülkeyi yönetecekleri seçtiğimiz ya da kendimizle ilgili önemli kararlar hakkında tavır belirlediğimiz günleri yasaklarla karartmak yerine bir bayram şenliği havasında geçirmek herhalde daha uygun olur.

İkinci konu biraz bizimle ilgili: Bu halkoylaması öncesinde medyanın neredeyse ortasından ikiye bölündüğü bir kez daha görüldü; ancak her gazete, TV kanalı veya bunların bağlı olduğu medya grubu kendisini tartışmaların dışındaymış gibi gösterme derdine düştü. Okurlarının bildiğini okurlarından saklayan bir anlayış herhalde dürüstlükle bağdaşmaz.

Niçin Batı'daki örnekleri izleyerek neden yana olduğumuzu açık seçik ilân etmiyoruz ki? Sahtekârlık okurların aleyhine çalışıyor.

Oylanacak pakete olumlu/olumsuz bakan gazeteler ve kanallar bu tavırlarını henüz kampanyalar devam ederken duyurdukları taktirde, sandık başına gidilen güne kadar yapacakları yayınların tarafgirliğine de okurlarını hazırlamış olurlar. Bizde kendisini tarafsızmış gibi göstererek 'taraflı' yayın yapıldığı için okurlar aldatılmış oluyor.

Artık bundan da vazgeçmek ve tutulan tarafı önceden ilân etmek gerekiyor.

Halkoylamasının içeriğiyle ilgili yayın yapılamayan bir günü uygulamadaki yanlışlara işaret etme vesilesi saydım. Umarım gelecek seçimde veya halkoylamasında daha dürüst gazeteler çıkarırız; sandıkların başı da neşelenir.

Önceki ve Sonraki Yazılar