Neşir edilen her kitap, zaman ilerledikçe eskimeye veya köhnemeye mahkûm olduğu herkesçe malumdur. Nasıl ki bin yıl önce yazılmış olan bir fizik veya matematik gibi ilmi bir eser; zaman ilerledikçe, bilim geliştikçe veya yeni keşifler ortaya çıktıkça, tazeliğini ve güncelliğini yitirir. Her geçen asır, eskimesini ve köhnemesini daha da ziyadeleştirir. Fakat öyle bir kitap düşünün ki zaman onu eskitemiyor, aksine tazeliğini daha da ziyadeleştiriyor. Bilimin gelişmesi, yeni keşiflerin ortaya çıkması onu daha da parlatıyor ve icazını daha da kuvvetlendiriyor. İşte Kur’an, zamana mahkûm olmayan, asırların geçmesi tazeliğine halal getirmeyen mukaddes bir kitaptır. Bu durum da akıllara, zaman ihtiyarladıkça Kur’an gençleşiyor sözünü getiriyor. Yazmış olduğumuz yazılarımızın ekseriyetinde bu konuya temas etmeye çalıştık. Kur’an ayetlerinden örnekler gösterdik. Nasıl ki ipler birleşe birleşe bir sağlam halat meydana getirir. İşte bu ayetlerin umumu da bize -halat misal- bariz bir hakikati göstermektedir. Evet, bir ayete daha değinecek olursak;

(Biz, gökyüzünü korunmuş bir tavan gibi yaptık.)

Bu ayette açık bir şekilde gökyüzünün korunmuş bir tavan olduğundan bahsetmektedir. Gökyüzünün korunmuş tavan gibi olması şüphesiz atmosferin varlığına bariz bir işarettir. Atmosfer ise dünyayı çepeçevre kuşatan, çeşitli gazlardan oluşmuş, 10 bin km ye varan kalınlıkta ve taştan daha sert bir gaz okyanusudur.

Dünyayı kuşatan bu gaz okyanusu acaba dünyayı nasıl korumaktadır?

Bugün bilimin çok aşikar bir şekilde ispat ettiği gibi atmosfer; dünyayı, meteor ve gök taşlarına, güneşin zararlı ışınlarına ve uzayın dondurucu soğuğuna karşı korumaktadır.

Ayrıca atmosfer olmasaydı: gündüz 110 derece, akşam – 184 derece hava olurdu ve hayat biterdi.

İşte dünyadaki hayatı mümkün kılan atmosfer, dünyayı koruyan bir tavan gibidir.

Kur’an, daha insanların atmosferin varlığından habersizken bu hadiseyi haber vermesi, onun mucizelerinden biridir. Evet, zaman ihtiyarladıkça Kur’an gençleşiyor…