ABD'yi "Müslüman parası" kurtaracak

ABD-İslam dünyası arasındaki "yeni ilişki biçimi"nin ayrıntıları netleşiyor. Netleştikçe de, ilişkinin niteliğindeki köklü değişimler fark ediliyor. Barack Obama'nın, Beyaz Saray'a geçer geçmez adeta bir seferberlik havasında başlattığı, Türkiye ve Mısır konuşmalarıyla çerçevesini çizdiği İslam dünyasıyla yakınlaşma projesinin "barış" niyetlerinden çok ekonomik beklentilere göre biçimlendirildiğini, küresel ekonomik kriz yüzünden "dibe vuran" ülkelerin daha birkaç yıl önce "İslam-Müslüman-terör-tehdit" paranoyası yaşarken şimdi bu işbirliği için adeta yarıştığını görüyoruz.

George Bush'un son Ortadoğu turu, para talebi ve tehdit için yapılmıştı. Ekonomik sarsıntılar yüzünden ABD piyasasından kaçan fonları yöneten Körfez ülkelerine, "ya fonları tekrar bize yönlendirirsiniz ya da her şeyi başınıza yıkarım" diyen Bush, başarılı olamamıştı. Obama, farklı bir dil kullanarak aynı şeyi deniyor şimdi. Savaş yerine barış, tehdit yerine işbirliği, askeri seçenek yerine ekonomik projelerle ABD için çıkar yol aranıyor. Tehdit, şantaj, ambargo ve tecrit, ekonomik çöküş yaşayan ABD için hem teşvik edici bir yöntem değil hem de başarı şansı çok az. Küresel ölçekte güç kaymaları ABD'nin en güçlü ve geleneksel kozlarını elinden almış görünüyor.

Obama, uzun süredir hazırlıkları yapılan Girişimcilik Zirvesi için elli ülkeden 250 girişimciyi Pazartesi günü bir araya getirdi. Türkiye'den de ekonomi çevrelerinin katıldığı zirve, ABD ile İslam dünyası arasında yeni tür ekonomik ortaklıkların temellerini atmayı amaçlıyor. Her ne kadar "ortak ekonomik projeler" amaçlansa da bunun bizim dilimizdeki anlamı şu: ABD, İslam dünyasındaki biriken parayı istiyor. Bir zamanlar "yeşil sermaye" adı konularak küresel düzeyde tasfiye operasyonlarına konu olan bu birikim, krizden kurtulma arayışlarında üzerinde durulan önemli konulardan biri. ABD ve Müslüman ülkelerdeki ekonomi çevreleri ve kurumları bir araya getirilecek, ortak çatı oluşumlar şekillenecek.

Sadece birkaç yıl önce, Washington'dan aynı bölgelere bakışı hatırlayalım. Unutulacak kadar uzun bir zaman da geçmedi zaten. Saldırı ve talandan işbirliği ve ortaklık arayışlarına bu kadar kısa sürede geçiş gerçekten baş döndürücü. Neden acaba? Bu hız bile, krizin ABD ve Avrupa'yı nasıl sarstığına, "küresel sistemik kriz" ve "jeopolitik çözülme"nin "gücüne erişilemez ülkeleri" nasıl da dize getirdiğine dair çarpıcı bir örnek oluşturuyor. Artık Ortadoğu'dan, Türkiye'den, Güneydoğu Asya'dan yatırımcılar, girişimciler için ABD kapıları sonuna kadar açılacak, karşılıklı yatırımlar yönlendirilecek. Milyarlarca dolarlık bir piyasa oluşturulacak.

Bu dönüşüm, başarılı olursa, Washington'ın sadece "askeri seçenek"le dize getirmeye çalıştığı ancak fiyaskoyla sonuçlanan stratejilerinde köklü değişimler yaşanacak demektir. Birkaç yılda böylesine derin bir dönüşümün bize anlattığı çok şey var. 2010 yılının ikinci yarısında Avrupa'yı çarpması beklenen, ABD'yi sarsmaya devam eden krizin küresel politikalarda "asla değişmez" denilen, "yüz yıllık" denilen stratejileri nasıl da yerle bir ettiğini, bu gerçeğin dünya genelinde dramatik değişimlerin habercisi olduğunu, yeni aktörlerin sahneye çıkacağını, yıldızı parlayan ülkelerin etkisinin tahminlerin çok ötesine geçeceğini biliyoruz artık.

Evet, doğru; "ABD Müslüman parası istiyor." Ama gerçek bununla sınırlı değil. Dünyayı değiştiren sadece ABD ve Batı değil artık. "Karşı konulmaz ateş gücünden para dilenmeye uzanan süreci" iyi izleyelim. "Zorlayıcı etki" üzerine düşünelim. Aynı zirvenin gelecek yıl Türkiye'de yapılacak olması bu "nitelik değişimi"nin en iyi örneklerinden biri olacak.

 

 

 

 

İsrail'den Türkiye'ye silah ambargosu mu?

Jane's Defense Weekly, İsrail'in Türkiye'ye silah ambargosu başlatabileceğini iddia etti. Öyleyse, iki ülke arasında hemen hemen ayda bir yaşanan gerilimlere bir yenisini eklenecek demektir. Ancak, Türkiye ve İsrail'in çıkarlarının örtüşmediği artık bir gerçek. Yakın ve orta gelecekte de örtüşmeyecek.

Türk-İsrail ekseninin mimarları ve yerli uygulayıcıları, milyar dolarlık projeleri ihalesiz İsrail'e vermişler, bu ülkenin vergilerini kendilerine "iktidar" bahşedenlere akıtmışlardı. 'Eksen'in iç iktidar kavgaları, siyasi ve ideolojik hedefleri bu ülkeye 28 Şubat'ı yaşattı. Ancak yolsuzluk boyutu hâlâ gizliliğini koruyor.

Bütün bu anlaşmaların açıklanabilir bir gerekçesi vardı; askeri teknoloji transferi... Bu mantıklı (!) gerekçe, "eksen"e karşı duranlar için bile ikna ediciydi. Ama dünya değişti, bölge değişti, Türkiye değişti. Siyasi, ideolojik ortaklık çöktü. Küresel eksen kayması Türkiye'nin de pozisyonunu değiştirdi. Nitekim askeri teknoloji transferi açıklaması da etkisini yitirdi. Benzer teknolojiler artık bir çok adresten alınabiliyor. İsrail silah endüstrisini ayağa kaldıran bu "teknoloji transferi" hikayesinin de sonuna gelindi.

Suriye ve Türkiye'nin düzenlediği ortak askeri tatbikat üzerine paniğe kapılan İsrail'in "Türkiye'nin gücünü kabullenmek"ten başka yapabileceği hiçbir şey kalmadı!

 

Nuh'un Gemisi?

Türk ve Hong Kong'lu bilim adamlarının, Nuh'un gemisini Ağrı Dağ'ında bulduklarına dair açıklamaları şüphesiz bu haftanın en heyecan verici gelişmesi oldu. Nedense duyurunun yapıldığı basın toplantısı Türkiye'de, Ağrı'da değil de Hong Kong'da yapılmıştı! Dünya genelinde nasıl bir heyecan dalgası yayıldığını söylemeye gerek yok. 15 kişilik araştırmacı grup, 3 bin 800 metre yükseklikte, 12 metre boyunda, 5 metre yüksekliğinde bir ahşap yapı bulduklarını, içine girdiklerini, yapıdan alınan ahşap parçalarının 4 bin 800 yıllık olduğu, bunun da Nuh Tufanı'nın tarihiyle uyuştuğunu savundu.

South China Morning Post gazetesine göre Hong Kong'lu The Evangelical Media, Noah's Ark Ministry International ve Türk bilim adamlarından oluşan grup, "gemiden" aldıkları bazı objeleri de basına tanıttı. Geminin yerinin gizli tutulduğu, yakında kazılara başlanacağı duyuruldu.

Nuh'un; 12 metre boyunda bir "gemi"ye bu kadar canlıyı nasıl sığdırdığı ayrı bir konu ancak açıklama, Ağrı Dağı'na ve bölgeye yoğun bir turizm patlamasına yol açacağını şimdiden söyleyebiliriz. Hong Kong'lu grubun, aşırı muhafazakar Evangelist Hristiyan kuruluşlar olan "Media Evangelism" ve "Uluslararası Nuh'un Gemisi Birliği"ne (Noah's Ark Ministry International) mensup oldukları belirtiliyor. Türkiye'de gazetelerin dün manşetten verdiği (Vatan) olayla ilgili iyibilgi.com çok daha dikkat çekici bir ihtimale işaret etmiş! Araştırmada desteği bulunan "The New Media Evangelism Limited" şirketinin, Hong-Kong'da "Nuh'un Gemisi" temalı ticari bir lunaparkın yatırımcıları arasında olmasına.. Bakalım bu heyecan dalgasının ardından neler gelecek!

Önceki ve Sonraki Yazılar