Teslime Gülsen NURDOĞAN
İlmin Başı Nedir
TDK ilmin tanımını şöyle yapmış: “Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.”
İslam’da ilim ise Allah’ın bir sıfatı yani özelliğidir. Zira Allahu Teala peygamberlerinin lisanıyla kendini tanıtmıştır. Son peygamberi hatemen nebî Efendimiz Muhammedi Mustafa Aleyhisselam hadisi şeriflerinde Allah’ın sıfatlarını da sayar. “Allah’ın 99 ismi vardır. Kim bunları sayar ezberlerse cennete girer.” İsimden maksat ise Allah’ın özellikleridir. Buradaki 99 rakamı için İslam alimleri çokluk bildirir demişlerdir. Yoksa matematikteki 99 rakamı değildir. Allah’ın sayısı bizim sayımıza benzemez. Kur’an’ı layıkıyla okuyup anlayanlar bilirler ki Allah’ın sayısız isimleri vardır. İsim; sıfat, özellik manasına gelir. Bu isimleri alimlerimiz inceleyip kitaplar yazmışlardır. Alimlerden kastım Kur’an ehli, peygamber ehli alimlerdir. Yoksa Kur’an ve sünnetten bîhaber olan sözde ilim sahipleri bu isim ve sıfatlarla saçmalarlar. Allah cc. böyle yapanları Kur’an’da uyarmıştır. Hatta Kur’an ve sünneti bilmekte yetmez Kur’an ve sünnete göre yaşamak gerekir. Hakiki bilgi böylelerinin kalbine iner. Bu Allah’ın bir lütfudur. Kalpleri en iyi bilen Allah olduğu için onu kimin kalbine ilka edeceğini de Rabbimiz bilir. O edepli ve temiz kalpli kullarını sever. Dili gibi kalbi de dürüst kullarını sever. Mahlukatını sırf kendisinden ötürü seven kulunu sever Allah. Böylelerinin kalbi kuş kalbi gibidir. Hiç kimsenin kötülüğünü istemezler. Kızgınlıkları nefislerinden değildir. Onların da kalbine kötülük gelir, insandır çünkü. Ama bu kötülükten hemen Allah’a tevbe ederler. Çünkü bilirler. İşte o bilgi ilmin temelidir. Bugün bahsedilecek ilmin başı, önce Allah’ı bilmektir. Allah’ı bilen insana nasibince bütün ilim kapıları açılabilir. Bu Allah’ın yetkisindedir. Onu dilediğine verir. O hükmüne kimseyi ortak etmez. Bize düşen onun verdiğine razı olmaktır. Onun sevdiklerini sevmektir. İtaat budur. Senin beğenmediğin birini Allah beğenmiştir belki. Allah’ın beğendiğini bizim kerih görmemiz şeytani bir şeydir. Şeytan da Adem’i beğenmedi. Babamız Adem’i beğenmedi. Halbu ki kendisini de onu da Allah yarattı. Kendisine düşen Allah’ın emrine tabi olmaktı. Allah bizi korusun, nefsimize, şeytana uydurmasın. Hiç kimseyi beğenmemezlik etmeyelim. Sabredelim. Kötülük yapıyorsa size değil kendisine yapıyordur. Size bize sabretmek düşer, hor görmek değil. Sabretmekte Allah’ın yardımı sayesindeyse ki öyle- Allah hepimize yardım etsin. Her şeyimizi Allah verdi. Boyumuzu, tipimizi, aklımızı, tahsilimizi, makam ve mevkîmizi. Her şeyimizi Allah verdi. Canımızı dahi O yaratmadı mı? Hiç birimiz yok idik, O bizi yarattı. Annelerimizin karnında büyüttü, bebek olarak çıkardı. Bizi besletti, büyüttü. Her şeyimiz Ondan. Hiç yoktun bir zamanlar şimdi varsın. Bir anne ve baba verdi. Sonra büyüttü bazılarımıza eş verdi. Bazılarımıza çocuklar verdi. Verdi de verdi. Her şeyimizi O verdi. Biz de Onunuz.
Öyleyse havamız kime?
Çalımımız kime?
Övünmemiz kime?
Lütfen sahibimizi unutmayalım. Unutursak şaşırırız.
Allahım sen de bizi unutma!
Kusurlarımıza bakma!
İnsanız hata yapabiliyoruz.
Unutabiliyoruz.
Şımarabiliyoruz.
Lütfen Rabbim affet. Her daim affet!
Zaten Allah biliyor ki insan nankördür. Hiç yaratan Allah yarattığını bilmez mi?
Bilir. Her halimizi bilir. Hücrelerimizde gizlenen niyetlerimizi bilir. Ama yeter ki kul olduğunu hatırla. Ona sığın. Affetmeyeceği hiçbir günah yoktur. Yeter ki Ona yönel ve bağışlanmayı dile.
Diyorum ya Mehmed Zahid Kotku’nun Cennet Yolları kitabını okumaya devam ediyorum. İlim bahsindeyim. Benim gönlüm bu ilimle ilgili hadisleri görünce mest oluyor. Hele de Zahid Hoca öyle güzel ve yumuşak bir lisanla anlatıyor ki! Kim okusa o öğütleri heybesini toplar ilim öğrenmeye gider diyorum. Artık ilim öğrenmek için diyar diyar gezmeye gerek yok. Sadece altın gibi bir gönül lazım ve saf bir niyet. Tabi bütün bunları Rabbimizin ihsan etmesi gerekiyor. O, kime ne vereceğini bilir. Herkesin yeteneğini, niyetini bilen odur. Mesela şöyle bir hadisi şerif var; Bazıları imrenir o hadislere ama bir türlü öğrenemez. O hadisi şerifin gereğini yerine getirememekten dolayı mahzun olur. Buna gıpta derler. Allah o kullarını da sever. Bir de Allah, alimleri sevenleri de sever. Kişi alim değildir ama alimleri sever. Şöyle buyurmuştur güzeller güzeli Efendimiz. “Ya öğrenen ol, ya öğreten ya da bunları sevenlerden ol. Sakın dördüncüsü olma helak olursun.”
Bir de şöyle buyurmuştur Allah'ın Rasülü; Hikmetin başı Allah korkusudur.
Korktun mu şimdi?
Korktun. Demekki herkesin ilmin içinde bulunması gerekiyor.
Şehadet bile ilim gerektiriyor. Bilmeyince Allah’a nasıl iman etsin insan?
İman etmek için de ilim gerekiyor. Bu ilme tevhid ilmi diyenler de olmuş, akaid diyenler de. Yani inanmak ilmine.
Allah’a nasıl inanmalıyız?
Önce buradan başlamak gerekiyor.
Ben aslında yazmaya başlarken konu başlığına İlim ve hilim diye yazmıştım. Başka bir şey yazacaktım, bunları yazdım. Nasip olursa bir sonraki yazım ilim ve hilim olsun inşallah. Söz vermekte çok tehlikeli. Bazen sözünü tutamıyor insan. Allahım sen bize yardım et. Müsaade ette yazayım kurban olduğum. Rahmetli Es’ad hocamın sözleri böyle durumlarda hep aklıma geliyor. Anlatayım.
Hocamız küçük çocukken zannederim dedesiyle tarlaya çapa yapmaya gitmiş. Biliyorsunuz Rahmetullahi Aleyh Mahmud Es’ad Coşan Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Ahmetçe köyündenmiş. Bu arada keşke bir tur düzenlense de Ahmetçe’ye gitsek. O mübarek güzel alimin doğduğu o köyün toprağına dokunsak…
Neyse yarım kaldı, devam edeyim. İşte hocamız dedesiyle sabahtan tarlaya gelmişler. Çapa yapıyorlar. Çapa ot dövmek yani kazmayla bitkinin etrafında biten otları ayıklarsınız buna çapa yapmak denir. Şimdi traktörler de yapıyor bu işi ama kazmayla çapa yapmak her zaman mümkündür. Küçücük bahçenize traktör girdirecek haliniz yok. Rahmetli hocamız küçük ya, belki 5-6 yaşındadır. Dedesi onu iş öğrensin diye götürmüştür belki. Ya da yoldaş diye götürmüştür. Hocamızın canı sıkılmış. Dedeciğim eve gidelim demiş. Dedesi de demiş ki; Olur mu evladım sonra bize ne derler; Yarım işli çapa dişli derler demiş. Ben de korktum diyor. Gözümde kocaman dişler canlandı korktum diyor. Rabbimiz yarım işli etmesin. Güzel işlerimizi güzel güzel tamamlayalım.
Yarabbi bu yazıyı okuyanın gönlüne ilim sevgisi akıt. Benim için dua ettir. Yarabbi bizlerden razı ol. Alimlerimizden hocalarımızdan razı ol. Bizi de alimlerin yanında haşreyle! Amin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.