Lütfi AYHAN
Allah’ın Bizi Sevmesinin Formülü
İslam’a göre dinimizin ana ve temel kaynağı Kur’an’dır. Dinimizle ilgili herhangi bir meseleyi anlamak için, aklımıza takılan bir süalin cevabını bulmak için ilk başvuracağımız kaynak Kelâm-ı Kadim’dir. Hadisler (Sünnet), Sahabe efendilerimizin görüşleri (icma), fukahanın (yetkin alimler) çıkarımları, örf, adet, gelenek ve akıl sonraki kaynaklardır. “Her mümin, her akıllı insan; her şeyin sahibi ve yaratıcısı olan, ilmine, gücüne ve kudretine sınır bulunmayan, Malik’ül-mülk, Erhamü’r-râhimîn, Kadir-i mutlak olan Allah’ın sevgisine mazhar olmayı ister. Rabbimiz kullarının bu dünyada huzurlu ve saadetli yaşamalarının, öbür alemde de sonsuza kadar cennete girip cemali seyretmelerinin yolunu yukarıda saydığımız kaynaklar aracılığı ile göstermiştir. Bu yolları her akıllı mümin arar ve bulur.
O’nsuz (sav) Geçen Her Mevsim Bize Hazandır
Bu yıl, hicrî takvime göre Peygamberimizin doğumunun 1500. Sene-i devriyesidir. Bu sebeple yıl boyunca sık sık Peygamberimizle ilgili yazılar yazmaya gayret edeceğim Bu yazımda Kuranda peygamberimiz ile ilgili ayetlerden bir kısmını buraya alarak bir kaçının tefsirini ulemanın görüşleri ile sizlerle paylaşacağım. İlk ayet başlıktaki soruya cevap olan ayettir.
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Âl-i İmrân, 31) Tefsire gerek var mı bilmiyorum. Net, açık bir ayet hükmü belli bir Allah sözü. “Ayeti birkaç kez dikkatle okuyup tefekkür edelim. ‘Allah, Peygambere uyanı sevecek’ buyruğu, ne kadar açık bir hüküm!” “Burada müphem olan nokta, ‘Peygambere uymak nasıl olur?’ sorusudur. Onu da sahabe efendilerimizin hayatlarından, sonraki ulemanın görüş ve eylemlerinden, Allah dostlarının söz ve uygulamalarından anlayabiliriz. O’nun (sav) konuşmaları, yemesi, içmesi, giyimi, en yakınlarından (eşleri, çocukları, sahabesi) en uzaktakilere ( başka dinden olanlar, düşmanları) tüm insanlar ile nasıl münasebetler kurmuş, onlarla savaş ve barış, hüzünlü ve neşeli hallerinde nasıl konuşmuş ve onlara nasıl davranmış … Bunları öğrenerek O’na uymanın teferruatını belleriz. İşte Son nebi, son peygamber, kendisine uyduğumuz zaman Allah tarafından sevileceğimiz müjdesine kavuşmanın yollarını gösteren bazı tavır ve davranışlar:
1-Peygamberimiz doğrudur dürüsttür asla yalan söylememiştir: Düşmanları bile ona Muhammed’ül emin demişlerdir. Buna en büyük misal can düşmanları bile kıymetli mallarını ona emanet derlerdi.
2- Peygamberimiz çok merhametliydi:
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de onun hakkında şöyle buyuruyor:
“Ey Muhammed! Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (21/Enbiyâ, 107.) Bu huyuna bir misal
Peygamberimiz (sav.) ilk Müslümanlardan olan Zeyd b. Hârise (ra.) ile birlikte Mekke’den ayrılarak Taif halkını İslam’a davet etmeye gitti. Taifliler İslam’ı kabul etmedikleri gibi Peygamberimizi (sav.) taşa tuttular, Zeyd, atılan taşlardan Peygamberimizi (sav.) korumak için vücudunu siper etti. Atılan taşlardan Peygamberimizin (sav.) ayakları yaralandı, kan içinde kaldı, yürüyemeyecek duruma geldi ve yol kenarında bir üzüm bağına sığındı.
Onun bu derece sıkıntıya düşmesi üzerine Yüce Allah Cebrail’i göndererek, dağlar meleğinin emrinde olduğunu ve ne dilerse onu bu meleğe emredebileceğini bildirdi. Bunun üzerine dağlara emreden Melek Peygamberimize (sav.) seslenerek selam verdi ve:
—Sen ne dilersen emrine hazırım, eğer şu iki dağın Mekkeliler üzerine çökerek birbirine kavuşmasını ve müşrikleri tamamıyla ezmesini istersen onu da emret, dedi.
Peygamberimiz (sav.) eğer isteseydi, kendisine acımasız bir şekilde saldıranlar ve onu kanlar içinde bırakanlar bir anda yok edilecekti. Fakat Peygamberimiz (sav.), çok üzüntülü olduğu durumda bile sevgi ve merhamet dolu kalbi onların cezalandırılmalarına razı olmamış ve Meleğe şöyle demişti:
—Hayır! Ben onu istemem, ben isterim ki Allah, bu müşriklerin soyundan yalnız Allah’a ibadet eden ve Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayan insanlar meydana çıkarsın. (Buhârî, “Bed’ul-halk”, 7.)
3- Peygamberimiz çok cömertti:
İslam tarihinde Peygamberimiz (sav.) bu ahlakına dair yüzlerce misal var. İşte onlardan birkaçı:
a-Kendisinden bir şey isteyen hiç kimseyi boş çevirmez, eline ne geçerse ihtiyacı olanlara dağıtır, “Ben ancak dağıtıcıyım, veren Allah’tır.” derdi. Bununla beraber dilenciliği sevmez, dilenenlere bundan kurtulmaları için çalışıp kazanmanın yollarını gösterirdi.
b- Bir gün peygamberimize bir parça kumaş hediye edilmiş, o da bunu kabul etmişti. Buna ihtiyacı da vardı. Yanında oturanlardan biri “Bu ne iyi kumaş” deyince, Peygamberimiz (sav.) kumaşı ona bıraktı.
c- “Peygamberimiz, üç gün peş peşe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu. Fakat yoksulları doyurup kendisi aç kalmayı tercih ederdi.” (Tirmizî, “Şemail, 43.)
d- Peygamberimiz alçak gönüllüydü:
Peygamberimiz (sav.) hem vakarlı hem de çok alçak gönüllü idi. Asla büyüklük taslamaz, bir yere gittiği zaman kendisine ayağa kalkılmasını ve elinin öpülmesini bile istemezdi. Bir defasında adamın biri elini öpmek isteyince Peygamberimiz (sav.) elini geri çekmişti. Bir meclise gittiği zaman boş bulduğu yere oturur, ayaklarını başkalarına karşı uzatmazdı.
Peygamberimiz (sav.) bazen ev işlerini bizzat kendisi görürdü, elbisesini kendisi yamar, odasını süpürür, çarşıya giderek lazım olan şeyleri satın alırdı. Hatta ayakkabıları söküldüğü ve yırtıldığı zaman onları kendisi tamir ederdi.
O, şöyle buyurmuştur:
“Kim Müslüman kardeşine alçak gönüllü davranırsa, Allah onu yükseltir. Kim kibirlenir, üstünlük taslarsa, Allah onu alçaltır.” (et-Terğîb ve’t-terhîb, III, 561, hadisi Taberânî rivayet etmiştir.)
Devam edeceğiz İnşallah
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.