Beyaz Adam Olmanın Yükü

 

 Bugün bir köy ziyaretimiz var. Onlara görülmek ve onlarla beraber olup evlerinde bir uygun yere oturarak ellerini tutmak çok önemli burada. Çoğu da ilk kez beyaz renkli bir Müslümanla yakın olacak belki... Yağmur mevsimi bitti ve her yer toz. 

Bize ilk ilginç haber, şehri çıkarken araca yakıt alınacak petrolün seçiminde oldu. Meğer bizim şoför da totale boykot uygulamaya karar vermiş. Bu gerçekten ilginç bir gelişme bu coğrafya açısından... .

Köyde rehberimizin ilk işareti camiye çok yakın bir ev... Ev sahibi bir Hristiyan... Adı Marsel...   Onların oturmak için kullandığı üzeri tozlu uzun ağaçlarından birisini çekip oturduk.  Başka bir şey de beklemedik. Hoş geldiniz girişinden sonra ona; “Biz komşuyuz. Bizim peygamberimiz (SAV) komşuluk hakkı için şöyle buyurmuştur” diyerek girdik söze... Adam İslam’a da çok yakın. Bir gün başka bir müjdeyi duymayı beklediğimizi de söyledik. O da düşüneceğini ifade etti.   

  Ama adamın başka bir ilginç yönünü de öğrendik. Bize rehberlik eden köyün imamı ilk gittiğinde daha lojman inşaatı bitmemiş ve bir süre bu adamın evinde kalmış ve onların sofrasından yemek yemiş...  Bu coğrafyada dinler arası ilişki için ilginç bir örnektir. 

whatsapp-image-2020-11-08-at-15-36-07-2.jpeg

                 İkinci durak köyün kahrını çeken başka bir Müslümanın evi... Biz eve varınca onlar da şaşırdılar. Hemen uzun tahtadan çakılmış bir oturağa oturdum. Beni ısrarla plastik sandalyeye oturtmak istedi. Şöyle dedi. “Sen beyazsın. Beyazlar buraya oturur. Şimdiye kadar hiçbir beyaz benim yanıma ve aynı yere oturmadı. Evime de gelmedi.” İsa bunu tercüme edince, ben hemen adama daha çok yaklaştım ve onu sol kolumla sıkıca kucakladım. “Şimdi nasıl oldu?” Diye sordum. Adam daha çok şaşırdı buna... Bazen renginizden sıkılırsınız, geç mi kaldım? diye hayıflanırsınız ya... İşte öyle bir an... Onunla kardeşliğimizi tekrar ilan ettik.  

Sonra da nabayı/ kralı ziyaret ettik. Naba, yaşlı ve civcivlerine bakım yapan bir adam. Anadolu’da bir söz vardır; “Yörük’ün yaşlısına deve otlattırırlarmış.” Burada da köyün kralına civciv bakımı düşmüş. Tozun içinde oturmuş. Biz de aynı şekilde bir köşeye oturduk. Kral Müslüman olmuş. Cuma namazlarına geliyor. Burada kral olmak böyle bir şey işte...

whatsapp-image-2020-11-08-at-15-36-07-1.jpeg

 Zekeriya isimli başka bir Müslümana selam verdik. Vaktimiz de dar olduğu için selam verip ayrılalım istedik. Ama kabul etmedi. “Gelin ve evimde bir dua edin” dedi. Buna hayır demek ayıp olacak. Gene tozun içinde bahçede bir yer bulup oturduk. Dua ettik. Konuştuk. Çok memnun oldu ve o da bize fıstık getireceğini söyledi. Buna gerek olmadığını söyledim. Adam kabul etmedi. “Siz buraya kadar bize ziyarete geldiniz de bir hediye vermeyelim mi?” Diye karşılık verdi. İnsanın cevap veremediği yerler buralar...

Arabamıza binip köyün 3 km. uzağındaki başka bir merkeze köyün eski imamına ziyarete gittik. Büyükçe bir dereyi geçtik. Yağmur mevsiminde burayı geçmek çok zordur. Bunun için o dönemlerde irtibat kesilir. Ama şimdi yollar rahat. Eski imam bizi büyük bir coşkuyla karşıladı. Evin arkasındaki gölgeliğe hasırlar geldi ve yere bağdaş kurup oturduk. Sanırım 5-6 defa tokalaştık. Bu töreni bana uygulamazlardı genelde ama... Bu defa bana da yaptılar. Her tokalaşma turunda aile, çoluk çocuk, anne baba gibi ayrı bir durum sorulur. Onlar için karşılıklı dua edilir. Yani bir ziyarette neredeyse ilk 5-10 dakika sadece giriş seremonisi olur.

Bolca dua ve teşekkürle söz başladı eski imam... “Biz eskiden bu köyde sadece yedi Müslüman yaşıyorduk. Nikâh, akika veya cenaze için en az yüz km. ilerden imam arardık. Bazen de bulamazdık. Ama şimdi her şey ayağımıza geldi. Köyde 7000 Müslüman oldu. (Bu sayı kesretten kinaye olmalı) Gözleri yaşararak dualarına devam etti. Neredeyse zor ayrıldık. Bize rehberlik yapan köy imamı da her hafta Cuma namazından sonra toplu olarak Türkiye için dua ettiklerini ilave ediyor. Haritada yerini bulamayacakları bir devlet ve millet için dua...

whatsapp-image-2020-11-08-at-15-36-07.jpeg

                Bize rehberlik eden köy imamının bize ikram ettiği mütevazı bir öğle yemeği yiyip son ziyaret için yola düştük. Yemekte bunların hariko adını verdiği küçük taneli kuru fasulye ve pirinç haşlaması vardı. Bunu yağ kullanmadan haşlıyorlar. Sıvı yağı da ayrıca üzerine koyarak yerler. Bu yemek çokça yağ konularak yenilir. Elbette de elle yenilir...  Ancak bizi düşünerek bugün kaşık da gelmişti.  Ama ben tabağıma yağ koymadan yedim. Yağsız olduğu için daha kolay yiyebildim. Yanında da mil unu ve şekerin karışımından yapılan Zomkom adında yerel bir içecek vardı. Ben zomkom içemediğimi çaktırmamaya çalıştım.  

                Köyün çıkışında başka bir Müslümanın evine uğradık. Dualarını duyması gereken yer duyuyor diye zikretmeye gerek yok sanırım.

Burası bir köy işte... Müslümanların diğer dinlere mensup komşularıyla iç içe yaşadığı bir yer...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.