Sebahattin BİLGİÇ

Sebahattin BİLGİÇ

Danışmentlere Doğru

Geçtiğimiz hafta sonu Bulgar sınırına, buranın tabiriyle balkan köylerine tur yapmayı planladık. Gidiş ve dönüş mesafesi yaklaşık yüz kilometreyi buluyor. Varmayı düşündüğümüz en son köy Vaysal. Hemen hemen on köyden geçeceğiz bu turumuzda.

Tur planlaması ekibimiz tarafından yapılıp Yeşilbis Whatsapp gurubundan duyuruldu. Tur süresince 42 rakımdan 508 rakıma çıkılacak. Antrenmansız ve iyi bir bisiklet olmadan bu tura katılmak herkesin gözünün keseceği bir tur değil elbet. Hava tahminleri günü % 70 yağmurlu gösterse de yağmurda sürmenin maceralı olacağını düşünerek tura çıkmaya karar veriyoruz.

Bugünkü turda beş demir atlıyız. Bilal Bey sabahleyin bir sebepten katılamayacağını yazınca sürüşte rekabet olamayacağı hüznünü yaşıyoruz bir an. Ferit Bey peşinen galibiyetini daha çıkışta erkenden ilan ediveriyor.

Edirne’den çıkış yapıp Lalapaşa istikametine doğru hafif çiseleme ile pedallamaya başlıyoruz. Hava son derece kapalı olduğundan görünürlüğümüzü sağlamak amacıyla herkes arka ışıklarını sinyalli bir şekilde yakıyor. Bisiklette görünür olmak, kapalı havalarda çok daha önem arz ediyor.

Bugün yolumuzun üzerinde çok köy mevcut. Biz bunların bir bölümüne uğrayacağız, bir bölümünün ise kenarından geçeceğiz. Hasanağa, Hıdırağa, Küçükdöllük köylerinin kenarından geçip, sıradaki Kayapa Köyüne dönüşte uğramak üzere yolumuza devam ediyoruz.

Şimdi Lalapaşa ilçesine bağlı önemli bir yerleşim yeri olan Sinanköy’ündeyiz. Sinanköy iki tepe arasında kurulmuş, hemen kenarından bir derenin aktığı güzel, şirin bir köy. Dereden karşıya geçtiğinizde köylülerin kale diye tabir ettikleri Traklardan kalma büyük tarihi bir alan mevcut. Tepenin eteklerini ve üzerine çıkıp tüm alanı gezdiğinizde hem birçok tarihi kalıntılara, kilise ve Traklar tarafından kullanılmış yaşam alanlarına rastlayabiliyorsunuz. Yine bütün bir alanın define avcıları tarafından da talanını görmeniz mümkün. Konuştuğumuz köylüler tarihi alandaki kazı işlemlerinin tamamlanıp bölgenin turizme açılmasını arzu ediyor. Ekipçe bir bahar gününde köye tekrar gelip tepenin zirvesinden hem manzarayı seyretmeyi hem de baharın güzelliğini yaşamayı arzu edip köyden ayrılıyoruz.

foto1.jpg

Lalapaşa ilçesi ismini Lala Şahin Paşadan alıyor. Lala Şahin Paşa Osmanlının kuruluş yıllarının en önemli paşalarından. Şahin Paşa Orhan Bey Tarafından oğlu I. Murad’a Lala olarak görevlendirilmiş. Balkanlarda fetihten fethe koşan Şahin Paşa Sultan Murat Hüdavendigar’la önce Edirne’yi fethetmiş sonrasında da İskeçe’yi, Serez’i, Selanik’i, Filibe’yi, Eski Zağra’yı ve Sofya’yı fethetmiş. Sırpsındığı Muharebesinde az bir kuvvetle ani bir gece baskınıyla karşı tarafı perişan etmiş ve Rumeli’nin yurt edinilmesinin önünü açmış. Osmanlının ilk beylerbeyliği Rumeli beylerbeyliği ve ilk beylerbeyi de Lala Şahin Paşa. Şahin Paşa Bursa’da doğmuş ama Murat Hüdavendigar’ın Sultanlığından sonra ömrü at sırtında hep balkanlarda geçmiş. Nitekim bir sefer halinde iken Bulgaristan’da Kazanlık bölgesinde vefat etmiş. Bugün ismi Edirne’nin küçük bir ilçesi Lalapaşa’da, Edirne Merkezde İsminin verildiği bir cami ve okulda ve yine Yunanistan’da Paşamıza atfedilen meşhur Şahin köyünde yaşatılıyor. Şahin Paşanın kabri Bursa Kemalpaşa’da bulunuyor, ilçede ise vakfiyeleri mevcut. Lalapaşa ilçe merkezinden pedallayarak geçerken, bu güzel toprakları bize emanet bırakan Lala Şahin Paşaya Hacı İl Bey’e, Gazi Evronos Beye ve tüm komutanlara minnetlerimizi dile getirip Fatihalar göndermeyi ihmal etmiyoruz.

foto-2.jpegfoto-3.jpeg

İlçeden itibaren önümüzde Vaysal Köyüne kadar uzun rampa var. Gözümüze ilişen tarlaların ya ekildiğini yada ekilmek üzere hazırlandığını görüyoruz. Bölgede geceleyin çok yağmur yağdığından tarlalarda çalışan köylülere rastlayamıyoruz. Turun başında Ferit Bey liderliğini ilan etmişti ama Taner Bey tur başından buyana hep önde giderek Ferit Beyin saltanatını sallıyor. Daha önceki Bulgaristan ve Yunanistan turlarımızdan da performansına şahit olduğumuz Taner Bey ekibimizin öncülerinden olmayı garantilemiş durumda.

Turumuzun bu kısımlarında hava iyice kapalı olmasına rağmen yağmur yok fakat çıktığımız dağın bu yamacı oldukça sisli. Görüş mesafesi elli metreye kadar düşüyor. Önümüzde Hacı Danışment köyü var. Eski ismi Çöke olan köy Osmanlı döneminde bölgenin merkezi ve nahiye konumunda, hemen çıkışında bulunan zirvesinde ise Muhiddin Babayı barındırıyor. Dağın eteklerinde yöre halkının anlattığına göre Muhiddin Babanın oğullarının kurduğu Hacıdanışmend, Süleymandanışmend ve Sarıdanışmend olmak üzere üç köy bulunuyor. Biz önce Hacıdanışmente uğruyoruz. Köy meydanındaki kahve herhalde günlerden Pazar olması nedeniyle oldukça kalabalık. Selam verip Vaysal’a doğru devam ediyoruz.

foto-4.jpegfoto-4-5.jpeg

Köy turlarımızda en tehlikeli durum köpeklerin saldırısına uğramak. Sanki köyün bütün köpekleri çıkışta toplanmış bize saldırmak üzere çete oluşturmuş. Neyse ki bir köylünün köpekleri yatıştırması üzerine bu saldırıdan kurtulmuş oluyoruz.

Köyün çıkışında Muhiddin Baba tepesine doğru kıvrılan yolda sisler içinde giderken tüm bölge halkı tarafından bilinen ve hürmet edilen hazrete fatihalarımızı gönderiyoruz. Türbe bugün askeri alan içinde bulunduğundan özel izin alınarak ziyaret edilebiliyor. Muhiddin Babanın hayatı hakkında kaynaklarda kesin bilgiler olmamakla beraber sözlü kültürde birçok mankıbesi anlatılır. Aydın tarafından üç oğlu ile nahiye merkezi Çöke ( Hacıdanışment) ye yerleştiği, Kalenderi, Bektaşi geleneğinden bir ehli tasavvuf olduğu, divan oluşturacak kadar şiirleri bulunduğu bilinmektedir. Hazretin XVI. Yüz yılın başlarında vefat ettiği tahmin ediliyor. Dağın zirvesinde etrafımızı kaplayan sisin mistik havasında durup ekibe Muhiddin Abdalın şiirlerinden birkaç bölüm okuyorum.

siir.jpg

Dağın zirvesinden aşağı salındığımızda sis kalkıveriyor. Şimdi yolun iki yanını saran büyük meşe ağaçlarının muhteşem orman kokan bol oksijenini teneffüs ede ede bayır aşağı yol alıyoruz. Yolun kenarında Dolmenlerden kalma mezarı görünce durup, buradan Dolmenler de geçmiş, “hey gidi koca dünya, bizi bizden alan dünya” diye hayıflanıyoruz.

foto-5.jpeg

Tabi meşe ormanının içinde Vaysal göletine ve piknik alanına da uğramadan geçmek olmaz. Gölet,yolun hemen kenarında çok büyük olmasa da çok kişinin piknik yaptığı bir cazibe merkezi. Seneler önce valilikçe piknik alnı olarak güzelce düzenlenmiş, ama halkımız her zamanki gibi çöp konteynırlarını tercih etmemiş, çöplerini etrafa savuşturmuş. Yol boyunca fazlaca gördüğümüz kenarlara atılmış içki şişeleri ve kutuları burada daha da bol olarak her tarafta görülüyor. Üzülmemek elde değil.

foto-6.jpeg

Vaysal Köyü Bulgaristan sınırında tam bir balkan köyü. Burada rakım 508 ve hem manzarası güzel hem de oksijeni bol bir köy. Köylüler hayvancılık ve çiftçilikle geçimlerini sağlıyor. Neredeyse herkesin Edirne ile bir bağlantısı mevcut. Köye girdiğimizde kahvelerin kalabalık, meydanda otomobillerin bol olduğunu görüp şaşırıyoruz. Öğreniyoruz ki köylüler bugün bebek mevlidi için toplanmış.

foto-7.jpeg

Kahvede soba gayet güzel yanıyor. Sobada ısınmayı özlemişiz. Şöyle sobaya doğru ellerimi uzatıp bir süre nostalji yapıyorum. Bir masaya yerleşip çaylarımızı söylediğimizde Taner Beyin sürpriziyle karşılaşıyoruz. Taner Bey maharetini göstermiş kendi elleriyle hem zengin içerikli mercimek ekmeği ve hem de ekşi maya ekmek yapmış. Tabi ilaveten zeytini, peyniri, domatesi ve biberiyle bol malzeme de var. Masaya Zekeriya Beyin malzemeleri de konunca değmeyin keyfimize. Doğrusu mercimek ekmeğini ilk defa tadıyoruz. Taner Beyi gayet başarılı buluyor, yüzümüzü kızartıp tekrarını istiyoruz.

Geriye dönüş hazırlığına başlamak lazım, zira zaman bir hayli ilerledi. Dönüş güzergahımızı biraz daha uzatarak pedallayacağız. Demir atlarımıza binip ikinci danışment köyü olan Süleymandanışment köyünün yolunu tutuyoruz. İlk planımız Ömeroba üzerinden pedallamaktı, lakin aradaki yolun asfalt olmaması nedeniyle stabilize yolun çamur olabileceği endişesi güzergah değişikliğine gitmemize neden oluyor. Sekiz km lik mesafeyi, artık sararmış yapraklarıyla çok güzel sanatsal manzaralar sunan ağaçların arasında tadını çıkararak sürüyoruz. Bulutların arasından ışıklarını gönderen güneş, sararan yapraklara ayrı bir güzellik katıyor.

Danışmend danışılan kişi, bilgin kişi anlamlarına geliyor. Muhiddin Babanın evlatları babaları gibi sözü dinlenen, danışılmaya layık ulu kişiler olmalılar ki asırlardır adlarıyla yaşayan köyler varlıklarını devam ettiriyor.

Ayrıca bizim medeniyetimizde danışmend medreselerde icazet alma noktasına gelen öğrenciler için özel bir statü anlamına da gelmekte. Medresede özel oda sahibi olan danışmendler, gelecek için ilmiye sınıfına hazırlanan bir sistemin içinde yetiştiriliyordu.

Süleymandanışment köyünden sonra yolumuzu Sarıdanışmente çeviriyoruz. Köy bu bölgedeki Osmanlıdan kalma birkaç eserden birine sahip. Köyde on altıncı yüzyıldan kalma olduğu tahmin edilen bir minare var. Camisi maalesef ayakta kalamamış. Muhtar Turan Bey’le yaptığımız görüşmede köyün kuruluşunun Muhiddin Babanın oğluna atfedildiği bilgisini ediniyoruz tekrar. Muhtar Beyden minarenin eski fotoğrafını da ediniyoruz. Ayrıca eski mezar taşları da köyün geçmişine dair bizde ilgi uyandırıyor.

foto-8.jpegfoto-9.jpegfoto-10.jpg

Şimdi menzilimiz Taşlımüsellim köyü. Sarıdanışmentden çıktığımız andan itibaren kendimizi il özel idaresince yapılmış çok güzel sıcak asfalt bir yolda buluyoruz. Fakat biraz gidince yine on kadar akbaş cinsi olduğunu tahmin ettiğim köpek sürüsünün saldırısına uğruyoruz. Bu tip saldırılar için yanımızda köpek kovucu bulunduruyoruz. Hemen ekibi birleştiriyor ve duruyoruz. Cemal Bey aparatı çalıştırınca köpekler yaklaşamayıp havlayarak uzaklaşıyor.

foto-11.jpeg

Trakya’da, hatta Anadolu’da birçok müsellim isimli köy var. Taşlımüsellim, Çerkezmüsellim, Kızılcamüsellim, Büyükmüsellim, Saçlımüsellim vb. Müsellimler, Osmanlı Devletinin ilk dönemlerinde, pek çok görevi yerine getiren, harp zamanlarında ordunun geçeceği yolları temizlemek, köprüleri tamir etmek ve yol açmak gibi hizmetlerle de mükellef askeri birimler idiler. Buna karşılık barış zamanlarında bütün vergilerden muaf sayılıyorlardı. Köyden geçerken bilgi alabileceğimiz kimdeye rastlayamadığımız için yolumuza devam ediyoruz.

Vaysal Köyünden buyana çayı özledik. Ortakçı Köyünde değerli Süleyman Abi’nin kahvesinde çay ikmali yapmak üzere Taşlımüsellim’den ayrılyoruz. Yolumuz üzerindeki Kavaklı Köyünden geçip Süleyman Abinin kahvede hem dinlenmek hem de özlediğimiz çayını içmek üzere mola veriyoruz. Hava bu dakikalarda biraz serinledi ve serin havada çayın lezzeti daha da bir başka oluyor.

foto-12.jpeg

Dönüş yolunda rüzgar karşımızdan esiyor ve hızını arttırmaya başlıyor. Neyseki Edirne’ye çok yolumuz kalmadı. Kayapa Köyünü geçip anayola çıkıyoruz şimdi. Arkadaşlarla Hıdırağa köyündeki Osmanlı su kemerlerini bir başka zamanda tekrar ziyaret etme planı yapıp, Edirnenin en namlı Hasanağa (Kara Bayır) bayırına tırmanmaya başlıyoruz. Edirne’ye ulaştığımızda Cemal Bey bugün toplamda 4.50 dk sürüş yaptığımızı ve 95.9 km yol gittiğimizi söylüyor. Balkan Köylerine düzenlediğmiz “hazan turu” gayet güzel, eğlenceli ve yeni yerler gördüğümüz bir tur oldu. Şimdi bir sonraki turda buluşmak üzere vedalaşma vakti…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum