Mehmet Y. ULUTAŞ

Mehmet Y. ULUTAŞ

Denge Şart!

638 yılında Amr bin As komutasındaki İslam ordusu Kudüs’ü kuşatmıştı. Şehir savaşmadan teslim olmayı kabul etmiş ve fakat şehrin anahtarını sadece halifeye teslim edeceklerini şart koşmuşlardı. Hazreti Ömer de şehri teslim almak için kölesiyle birlikte Kudüs’e doğru yola koyulmuştu. Kölesiyle dönüşümlü olarak biniyordu deveye ve Kudüs’e girişte sıra kölenindi. Kudüs halkı devenin üzerindeki kölenin ve şehre girerken bu iki kişilik ekibe dahil olan Peygamberimizin (SAV) amcası Hazreti Abbas’tan birisinin halife olduğunu zannettiler. Üzerindeki urbasında 17 yama ve çamur lekeleri olan Hz. Ömer’in halife olduğunu hiç mi hiç düşünmediler. Ve Hz. Ömer anlı şanlı bir halife olarak değil, tevazu sahibi bir insan olarak şehre girdi, ve tüm o insanların gönlünü fethetti.

İmam Gazali 11. yüzyılda Şam’daki Emevi Camii’nde çok kıymetli eserlerini kaleme alırken bazen ara veriyor ve caminin yerlerini süpürüyordu. Böylece büyük ilim sahibi olarak nefsinin ona pompaladığı egoyu tevazu silahıyla engelliyor, kendisine Allah’ın indindeki yerini hatırlatıyor, ve nefsini dengeliyordu. Geçenlerde çok ünlü eski futbolcu Mesut Özil’in Üsküdar'daki tarihi Şemsi Ahmet Paşa Camii’ni süpürürken görüntüleri ortaya çıkmıştı. Sanırım Mesut da İmam Gazali gibi dengeli bir hayat yaşamak istiyor.

Geçenlerde sohbet ettiğim üst düzey bir siyasetçi dostum da aynı dengeden bahsetti. Çevresinde ona bütün gün “Başkanım, Başkanım” diyen insanların çok olduğunu ve bir süre sonra insan olma vasfıyla ister istemez nefsinin kabarabildiğini söyledi. Ama evine gidip de yemek yapma, bulaşık ve çamaşır yıkama gibi sıradan ev işleri ile meşgul olunca gündüz kabaran egosunun sönümlendiğini, hayatına bu şekilde bir dengenin geldiğini, ve bunun da şart olduğunu anlattı.

“Allah insanı gördüğü günden geri düşürmesin” denir ve çok doğru bir sözdür bu. Ama şan, şöhret, rütbe, para, servet bizleri çok çabuk değiştiriverir ve havaya gireriz. Hepimizin hayatında olmuştur böyle hissettiğimiz zamanlar.

İşte bu zamanlarda dengeyi kaybetmemek adına fakirleri, hastaları, muhtaç olanları, ve dertli insanları düşünmemiz ve kabaran egomuzu patlatmamız gerekiyor. Çünkü şan, şöhret, rütbe, para, ve servet çoğu zaman gelip geçicidir. Bunlar kaybedildiği zaman nefs (ego) bunu kabullenmek istemez ve melankoli hali başlar. Bu halden çıkış ise çok zordur.

İşbu yüzden nefsani arzuları törpülemek, ihtiyaç sahiplerini düşünmek, halimize şükretmek, hastaları ziyaret etmek, kabristanlara gidip ölümü hatırlamak, belki de hiç tanımadığımız insanlara maddi ve manevi katkılarda bulunmak, ve en önemlisi Allah’ın bir kulu olduğumuzu unutmamak lazım.

İş ve özel hayat dengesini tutturmak da şart. İş saatlerinde işimize odaklanırken sair zamanlarda sevdiklerimize yeterli ve kaliteli zaman ayırmamız, arkadaşlarımızla birlikte güzel vakitler geçirmemiz, yeterince uyumamız, iyi beslenmemiz, ve spor yapmamız da şart.

İşte tüm bunlar hayatımıza denge getirecektir. Dengesi olmayan hayat ise çekilmez olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum