Dev silah pazarını PKK'mı yönetiyor?

"Türkiye'de satılan ruhsatsız silah sayısı ruhsatlı olanın 10 katına çıktı. Irak'ta 50-100 dolara satılan silahlar Türkiye'de 400 dolara satılıyor" diyen Sarsılmaz Silah'ın Yönetim Kurulu Başkanı Latif Aral Aliş'e göre, ülke içindeki ruhsatsız silah piyasası Irak'tan besleniyor.

Müthiş bir piyasa, dev bir sektör. Bu piyasanın başıboş bırakıldığını mı sanıyorsunuz? Irak'a gidip gelenlerin üç beş silah alıp Türkiye'de sattığını, piyasanın bu şekilde geliştiğini mi sanıyorsunuz!

Yüz binlerce silahın satıldığı sektörü kimlerin yönettiğine dair bugüne kadar Türkiye içinde hiçbir tartışmaya tanık olmadım. Böylesine büyük paraların döndüğü piyasanın kimsenin dikkatini çekmediğini, bu alana birilerinin yatırım yapmadığını düşünebilir miyiz?

Ya da söz konusu piyasayı yönetenlerin sadece "ticari" beklentilerle hareket ettiğine, olayın siyasi, güvenlik ve terör bağlantılarının olmadığına inanabilir miyiz... Çünkü, 2004 yılından bu yana, bu yönde endişelerimizi artıran ve yüreğimizi yakan o kadar çok şey yaşadık ki...

Dün bu köşede, ABD'den gelen silahların önce karaborsaya verildiğine oradan da PKK'ya iletildiğine dair bilgi ile bugün anlatmaya çalıştığımız dev sektör arasında bir bağlantı olmaması düşünülemez. Bu yüzden, Irak-Türkiye silah trafiğinin tüm detaylarıyla soruşturulması gerekiyor.

Aslında biz buna yıllardır dikkat çekmeye çalıştık. PKK'yı ABD'nin silahlandırdığına dair 2007 yılında yaşanan tartışmalardan çok daha önce, K. Irak'tan Anadolu şehirlerine yönelen sevkiyatlara hep dikkat çektik. 2005 yılında "PKK'ya silah" ve Türkiye'de bazı çevreleri silahlandırmaya yönelik girişimlere dair önemli bilgiler aktarmıştık burada. Üç yıl önce, konuyla ilgili itiraflar, istihbarat raporları ortaya konuldu, en yetkili ağızlardan açıklamalar/suçlamalar yapıldı ama hiçbir şey çözüme kavuşturulamadı. Aynı dönemde K. Irak'tan Mersin ve Anadolu içlerine kadar sevkiyatlar devam ediyordu.

Kirli ilişkilerin, on milyarlarca dolarlık sektörün, istihbarat-mafya dayanışmasının, Bağdat'tan Washington'a ve Türkiye'ye uzanan bağlantıların, büyük yolsuzluk/kaçakçılık operasyonlarının, dev silah ticaretinin mahiyeti hiçbir zaman anlaşılamadı, kimse de bunun üzerine gitmedi, gidemedi.

Herkes susuyorsa, ya korkuyordur ya da çok geniş çevrelerin bundan çıkarı vardır.

Bazı şeylere beraber göz atalım:

Son yıllarda, Türkiye'de işlenen cinayetlerin hemen hepsinde ABD silahları kullanıldı. Danıştay saldırısında, Hırant Dink cinayetinde, Rahip Santoro cinayetinde Amerikan silahları kullanıldı. Yani bu trafiğin sattığı ya da verdiği silahlar kullanıldı.

Yakalanan ve öldürülen PKK'lıların elinde Amerikan silahları bulundu. Washington'ın Irak'a gönderdiği 125 bin 163 tabancadan, şu meşhur Glock'lardan kaçı Türkiye'de bilen var mı? Sadece 2006'da 13 bin 180 Glock kayboldu! Yine sadece 2004-2005 arası Irak'ta 190 bin silah kayboldu! Bunlardan 50 bin tanesi Glock tabanca.

Düşünün; bir yılda 190 bin silah kayıplara karışıyor. İşgalin başladığı 2003 yılından bu yana kaç yüz bin silah "kayboldu" tahmin edebilir misiniz?

Peki nereye gitti bu silahlar? Irak'ta kayboldu, hala Irak'ta mı?

Hayır... Çok büyük bir kısmı Türkiye'ye getirildi. Bazıları cinayetlerde kullanıldı. Silahların hangi güçler tarafından kimlere ulaştırıldığına dair devletin elinde ne kadar bilgi var bilmiyoruz ama yüz binlerce silahın bireysel kaçakçılık kategorisinde değerlendirilmesi tam bir saçmalık.

Çünkü bu bir kaçakçılık hikayesi değil. Bu, Türkiye'yi tehdit eden, çok farklı çevrelerin ortak olduğu dev bir trafik.

Bu trafiği kimler yönetiyor? Soru bu. PKK mı? Avrupa başkentlerine PKK'ya lojistik destek yüzünden baskı yaparken, içerideki bu trafikten PKK ne kadar pay alıyor, hiç soruyor muyuz? ABD'li güvenlik şirketlerinin örgüte silah desteği verdiği artık biliniyor. Büyük saldırılarda destek olduğu da...

Önceki ve Sonraki Yazılar