Felsefe İlmin Anası, Dinin Kızıdır

Felsefe İlmin Anası, Dinin Kızıdır

İnsan Allahın en mükemmel tasarımı ve kâinatın en gelişmiş, hâkim varlığıdır. İnsanı böyle eşsiz kılan, sahip olduğu uzuvlarının en kıymetlisi, beynidir. Düşünmek ise beynin yegâne amelesidir. Bundan naşi insanın varlık sebebi ve en değerli ürünü fikirleridir.

İnsanı diğer canlılarlardan ayıran iki özelliğinden biri düşünme, diğeri konuşmadır. Arapçada; “el insanu hayvan-unnatık” diye felsefi bir tabir vardır. İnsan konuşan bir canlı (hayvan)’dır, denir. Hayvan; hayatiyet özelliği devam eden canlı varlık manasına gelmektedir. Yunus Emre’nin “ölen hayvan imiş âşıklar ölmez” deyişinde olduğu gibi. Natık iselügatte; fikir ederek düşünen, idrak eden, söyleyen, konuşan, beyan eden anlamında kullanılmaktadır. Aslında konuşmak düşüncenin kelimelere dönüşmüş halidir. Arapça kökenlinutuk ise her ikisini de içinde mezceden bir kelimedir. Zira Arapçada salt konuşmak manasına kullanılan tekellüm, tehaddüs, tahkiye ve tekavvul gibi birçok kelime mevcuttur.

Düşünmeyi meslek haline getirmiş disipline felsefe denmektedir. Felsefeyi düşünce sanatı olarak da tarif etmişler. Aslı Yunanca philo-sophia, bilgelik sevgisi anlamında bir terkiptir. Arapçaya felsefe olarak geçen kelime, Türkçeye de hikmet arayışı manasında aynen aktarılmıştır.

İslam filozofları felsefe dinin kızı, ilmin anasıdır derler. Bütün bilimler felsefenin alt kolları iken zamanla gelişerek müstakilleşmişlerdir. Din, amaç açısından felsefeyle örtüştüğü için büyük bir motivasyon kaynağıdır. Bundan dolayı bazı ukalalar dinle felsefeyi karıştırma, çoğunlukla da çatıştırma yoluna gitmişlerdir. İnsan hikmetten bir kırıntı kaptığı zaman, kendini (hakim) filozof zannedermiş. Din kesin bir kabulü, imanı icap ettirirken, felsefe sorgulama yöntemini yeğlemektedir. Ancak imanın en makbulü de bilim ve felsefenin süzgecinden geçerek ulaşılan yakin ve ikrardır.

Bizim kuşak maalesef felsefeye biraz mesafeli yetiştirildi, tabi felsefeciler de ekseriyetle dine karşı konumlandırıldı. Oysa ‘hikmet’ bizim yitiğimizdir.(Hadis) “İnsan Kullanım El Kitabı”, “Kullanım Kılavuzu” Kur’an-ı Kerim bizi her fırsatta düşünmeye, tefekkür etmeye, aklımızı kullanmaya yönlendirmektedir. Geçmiş kavimlerden örnekler vererek, yeryüzünü gezmemizi emrederek, yerin ve göklerin yaratılışını, ay ve güneşin bir takvimle dönüşünü, örümceği, karıncayı, arıyı, deveyi işaret ederek olup biteni anlamaya çalışmaya teşvik etmektedir.

Aynı şekilde Hz İbrahim’in tevhid yolculuğu, yıldızları, ayı, güneşi takip ederek Allaha ulaşması(6/76-80), babası Azer ve Nemrutla münazaraları(21/51-67), ‘bana nasıl yarattığını göster, kalbim tatmin olmak istiyor’ demesi(2/260), keza Hz Musa’nın ‘bana kendini göster’(7/143) demesi, Kur’an’ın biziaraştırmaya, sorgulamaya ve düşünmeye yönlendiren ser levha tablolardır.

“(İnsanlar) o devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yerin nasıl yayılıp döşendiğine (ibretle) bakmazlar mı?” (88/17-20)

Bu ayette geçen tezekkür gibi, degişik ayetlerde tefekkür, tedebbür ve teakkul terimleri doğrudan düşünmek yerine kullanılmıştır.

“Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün ‘birbiri ardınca gelip gitmesinde’ (ve uzayıp kısalmasında) akl-ı selîm sahipleri için (Allah’ın birliğine ve kudretine ait ibret verici) deliller vardır. (İşte) o (akl-ı selîmsahibi) kimseler ayaktayken, otururken, yan taraflarına yaslanarak yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler (ve derler ki:) “Ey Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın.”(3/190-191)

Ayette geçen akl-ı selîm, günahlarla veya tevhidi bozan şeylerle kirlenmemiş, vahiyle birleşen, buna göre düşünebilen, nefsin esiri olmayan akıl anlamında kullanılmaktadır.(Feyz-ülFurkan)

“Yıldızların dahi seyir hattını bilen insan kendi fikir dünyasında seyir edemiyor” Muhammed İkbal

Ebedi önder ve örneğimiz Hz Muhammed (sav) “tefekkür gibi ibadet yoktur” buyuruyor.(Beyhaki) Başka hadislerde “bir saatlik düşünmenin (tefekkür) bir yıllık ibadetten kıymetli”olduğu müjdelenmektedir. Zira islamda ilk yaratılan şey bahsinden en meşhur kavl; “Allahın ilk yarattığı şey akıldır” (Hadis, M. Acluni, M. El Kari vd.)

İlk çağ filozoflarından Pisagor; “düşünce tembelliği ölümle aynı cinstendir” derken, Tıp literatüründeki beyin ölümü teşhisini ta o zaman koymuştur. Yeniçağ filozoflarından Descartes’ın; “düşünüyorum o halde varım” (Cogito, ergosum1637) sözü onun en anlamlı tercümesi sayılır.

Düşünce ile düşünmenin arasına bir virgül koymak gerekir. Düşünce efkardır, bunalım ve kaos getirir. Sağlam bir altyapı ve akl-ı selim ile yapılan sağlıklı, analitik düşünmek ise nurdur, aydınlık ve inşirah getirir.

O halde; bir kitap okudum hayatım değişti diyerek, felsefe okuyup yoldan çıkanları nereye koyalım diyebilirsiniz. İnsan ancak aradığını bulur ve bulanlar ancak arayanlardır.

Düşünme ve özellikle sağlıklı düşünme konusunda Ufka Yolculuk Yarışması için Dr. Yasin Ramazan tarafından hazırlanan ve Server Yayınları tarafından neşredilen kitabı ilgililerine öneririm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum