Her İyilik Sadakadır

Büyük bir tehlikeyi zarar görmeden ya da az bir sıkıntı ile atlatsak, “Verilmiş sadakamız varmış” deriz.

Bir yardım kuruluşunun gönüllüsü, ihtiyaç sahiplerinin hayatını kolaylaştırmada rol alırken kendi hayatında meydana gelen büyük değişimi şöyle anlatıyordu: “Eşim ve ben ev sahibi olmayı hayal bile edemezdik. Yardım işlerinde gönüllü olarak çalışırken o kadar çok dua aldık ki, hayatımız değişti. Ben dini vecibelerimi yerine getirme konusunda çok zayıftım. O yönümü geliştirdim. Beş vakit namazımı kılan bir kişi haline geldim, çok şükür. Ev sahibi olmayı hayal bile edemezken şimdi kendi evimizde oturuyoruz, ikinci dükkânı açtık, arabamız var. Yıllarca esnaflık yapan ve piyasa tecrübesi olan bir kişi olarak yaşadığımız olağanüstü iyileşmeyi izah etmekten acizim. Tek izahım, aldığımız duaların bereketidir.”

Başkalarının hayatını kolaylaştırmak için gösterilen her çaba, hayatımıza iç huzuru olarak döner. Yüreklerine sevinç konulan insanların mutluluğundan pay alırız.

Bu işlere hiç girişmemiş olanların abartılı bulabileceği bu yaklaşımın ne derece isabetli olduğunu, kısa süreli bir tecrübe ile pekala anlayabiliriz.

Çoğunu Kütub-u Sitte’den seçtiğim yardımla ilgili bir demet hadis-i şerifi dikkatinize sunmak istiyorum.

Bu vesileyle Kütub-u Sitte’ye büyük emek vermiş Merhum Prof. Dr. İbrahim CANAN’ı ve o hadislerin günümüze kadar gelmesinde katkısı bulunan bütün ravileri ve âlimleri de rahmetle anıyorum.

“Her birinizin her bir eklemi (ve kemiği) için bir sadaka gerekir. Binaenaleyh her tesbih sadakadır, her hamd sadakadır, her tehlil sadakadır, her tekbir sadakadır. İyiliği tavsiye etmek sadakadır, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kulun kuşluk vakti kılacağı iki rek’at namaz bütün bunları karşılar.” 

“İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adâletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır.” (Buhârî, Sulh 11, Cihâd 72, 128; Müslim, Zekât 56)

“Gerçek şu ki, her insanın vücudunda 360 eklem (ve kemik) bulunmaktadır. Kim bu eklem sayısı kadar Allahü ekber, elhamdülillah, lâ ilâhe illallah der, Allah’tan bağışlanma diler, insanların yolu üzerinden taş, diken veya kemik gibi şeyleri kaldırır, iyiliği emreder veya kötülükten sakındırırsa, o günü kendisini cehennemden uzaklaştırmış olarak geçirir.” (Müslim, Zekât 54)(Müslim, Müsâfirîn 84, Zekât 56)

 …

Bir hadiste: "Her ma'ruf (iyi kabul edilen) sadakadır” buyurulmuş.

Şu halde: Pek değişik hayırlar "sadaka" olarak tanıtılmıştır: “İki kişi arasında adalet yapman sadakadır. Bir kimseye hayvanına binmede veya yükünü üzerine koymada yardım etmen sadakadır. Güzel bir söz sadakadır. Namaza giderken attığın her adım sadakadır. Yoldan eza veren şeyi kaldırman sadakadır."

"...Her bir tesbih sadakadır, her bir tekbir sadakadır, her bir tahmîd sadakadır, her bir tehlil sadakadır. Emr-i bi'l-ma'ruf sadakadır, nehy-i ani'l-münker sadakadır."

Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sadaka vermede acele edin. Çünkü belâ sadakanın önüne geçemez."[Rezîn tahriç etmiştir. (Câmi'u's-Sagîr şerhi Feyzu'l-Kâdir'de mevcuttur) 3, 195).]

İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) minberde, sadakadan ve dilenmeye tevessül etmemekten bahsettiği sırada:

"Üstteki el, alttaki elden hayırlıdır!" buyurdu. "Üstteki" infak eden, "alttaki" de dilenen demektir." [Buharî, Zekât 18; Müslim, Zekât 94, (1033); Muvatta, Sadaka 8, (2, 998); Ebu Dâvud, Zekât 28, (1648); Nesâî, Zekât 52, (5, 61).]

Hz. Cerir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a üstü başı yok, ayakları çıplak, sadece kaplan postu gibi çizgili bedevi peştamalı -veya abalarına- sarınmış, kılıçları boyunlarında asılı oldukları halde hepsi de Mudarlı olan bir grup geldi. Onların bu fakir ve sefil halini görmekten Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yüzü değişti. Odasına girdi, tekrar geri geldi. Hz. Bilâl'e ezan okumasını söyledi. O da ezan okudu, sonra ikamet getirdi. Namaz kılındı.

Aleyhissalatu vesselam namazdan sonra cemaate hitabetti ve:

"Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratıp, ondan zevcesini halk eden ve ikisinden de pek çok erkek ve kadın var eden Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'ın ve akrabanın haklarına riayetsizlikten de sakının. Allah şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir" (Nisâ, 1) ayetini okudu.

Bundan sonra Haşir sûresindeki şu âyeti okudu:

"Ey insanlar, Allah'tan korkun. Herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah işlediklerinizden haberdardır" (Haşr 18). Resulullah sözüne devamla: "Kişi dinarından, dirheminden, giyeceğinden, bir sa' buğdayından, bir sa' hurmasından tasaddukta bulunsun. Hiçbir şeyi olmayan, yarım hurma da olsa mutlaka bir bağışta bulunmaya gayret etsin" buyurdu. Derken Ensâr'dan bir zât, nerdeyse taşıyamayacağı kadar ağır bir bohça ile geldi. Sonra halk sökün ediverdi (herkes bir şey getirmeye başladı). Öyle ki, az sonra biri yiyecek, diğeri giyecek maddesinden müteşekkil iki yığının meydana geldiğini gördüm.

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) memnun kalmıştı, yüzünün yaldızlanmış gibi parladığını gördüm. Şöyle buyurdular:

"İslam'da kim bir hayırlı yol açarsa, ona bu hayrın ecri ile, kendisinden sonra o hayrı işleyenlerin ecrinin bir misli verilir.Bu, onların ecrinden hiçbir şey eksiltmez de. Kim de İslâm'da kötü bir yol açarsa, ona bunun günahı ile, kendinden sonra onu işleyenlerin günahı da verilir. Bu da onların günahından hiçbir eksilmeye sebep olmaz." [Müslim, Zekât 69, (1017); Nesâî, Zekât 64, (5, 75-76).]

Bir rivayette de: "Sizden kim, bir yarım hurma ile de olsa ateşten korunabilirse, bunu yapsın"buyurmuştur." [Buharî, Zekât 10, 9, Menâkıb 25, Edeb 34, Rikâk 49, 51, Tevhîd 24, 36; Müslim, Zekât 66-67, (1016); Nesâî, 63, (5, 74-75).

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Temiz şeylerinden kim ne tasadduk ederse -ki Allah sadece temizi kabul eder- Rahmân onu sağ eliyle alır -ki O'nun her iki eli de sağdır- bu sadaka bir tek hurma bile olsa, O, Rahmân'ın avucunda dağdan daha iri oluncaya kadar büyür, tıpkı sizin bir tayı veya bir boduğu büyütmeniz gibi (O da sadakanızı büyütür)." [Buharî, Zekat 8; Müslim, Zekât 63]

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sadaka Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölümü bertaraf eder." (Tirmizî, Zekât 28)

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kulların sabaha erdiği her günde iki melek semadan iner ve bunlardan biri şöyle dua eder: "Ey İlahımız! İnfak edene halef (devam) ver." Diğeri de şöyle dua eder:

"Ey İlahımız! Cimriye de telef ver." [Buharî, Zekât 28; Müslim, Zekât 57]

Bir başka rivayette: "Allah Tealâ Hazretleri şöyle der: "Ey Âdemoğlu Sen infak et, ben de sana infak edeyim" şeklinde gelmiştir.

İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü, annem vefat etti. Ben onun için tasaddukta bulunsam ona faydası olur mu?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam:

"Evet!" deyince, adam:

"Benim bir meyveliğim var. Sizi şâhid kılıyorum, onu annem için tasadduk ediyorum!"dedi." [Buharî, Vesâyâ 15, 20, 26, Ebu Dâvud, Vesâyâ 15, (2882); Tirmizî, Zekât 33, (669); Nesâî, Vesâyâ 8, (6, 252, 253).]

Sa'd İbnu Ubâde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, annem vefat etti, (onun adına) yapacağım sadakanın hangisi efdaldir?"

"Su!" buyurdular. Bu cevap üzerine Sa'd bir kuyu kazdı ve "Bu kuyu Sa'd'ın annesi için" dedi." [Ebu Dâvud, Zekât 42, (1679, 1680, 1681); Nesâî, Vesâyâ 9, (6, 254, 255).]

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Âdemoğlu, malım malım deyip duruyor. Ey âdemoğlu! Yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin veya sadaka olarak verip sevap kazanmak üzere önden gönderdiğinden başka malın mı var ki?”  (Müslim, Zühd 3-4.)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Sadaka kesinlikle malı eksiltmez, bir kul elini sadaka vermek için uzattığında, o sadaka sâilin eline geçmeden evvel, muhakkak Allah Teâlâ’nın eline konulmuş olur…”(Ali el-Müttakî, VI, 377/16134; Taberânî, Kebîr,IX, 109)

Yazımızı iki ayet-i kerime ile noktalayalım.

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Dünya hayatının durumu, ancak gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insan ve hayvanların yediği bitkiler o su sayesinde gürleşip birbirine girmiştir. Yeryüzü zinetini takınıp süslendiği ve halkının da onun üzerinde kendilerini güçlü sandığı bir sırada, geceleyin veya gündüzün emrimiz o yere gelir de, bir gün önce hiçbir güzellik ve süsü yokmuş gibi, onu kökünden biçilmiş duruma getiririz; işte böylece iyi düşünen bir topluluğa âyetleri bir bir açıklıyoruz.” (Yûnus, 24)

"Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardır." (Zariyat 19)

 

gumuslale@gmail.com

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum