Her Zengin Bir Değildir

Zengin vardır, servetinin kaynağı bellidir. Babadan dededen kalmıştır. Onlara da babalarından dedelerinden kalmıştır.

Servetini kendisi elde etmiş namuslu zenginler de vardır. Hesabı kitabı bellidir, ödediği vergi bellidir. Temiz ve şeffaf olarak inşaat yapmıştır, üretim yapmıştır, ticaret yapmış veya hizmet vermiştir. Bütün bunları hep temizlik ve şeffaflık içinde yapmıştır, pis (boklu) ihalelere girmemiştir, harama bulaşmamıştır. Cenab-ı Hak yürü kulum demiştir, zengin olmuştur.

Bir de türedi zenginler vardır:

Kısa zamanda her haltı yiyerek, her ahlaksızlığı ve kanunsuzluğu yaparak sıfırdan başlamış ve efsane çapında kara bir zengin olmuştur. Serveti necaset, nifak ve küfür kokmaktadır.

Bütün zenginleri aynı kefeye koymak doğru olmaz.

Namusuyla, şerefiyle ahlaklı ve faziletli bir şekilde helal yollardan para kazanan zengin ile haydut zengin elbette bir değildir.

Sevgili Peygamberimizin (Salat ve selam olsun ona) Ashabından Abdurrahman bin Avf radiyallahü anh hazretleri çok zengindi.

Bir gün Resulullah Efendimiz Allah yolunda infak etmek, sadaka vermek konusunda va'z ü nasihatta bulunmuştu. Dinleyenlerin içinde Abdurrahman hazretleri de vardı. Efendimiz konuşmasını bitirince yanına varmış "Yâ Resulullah!.. Haberciler müjdesini getirdiler 700 develik (bir rivayette bin) bir kervanım Medine'ye yaklaşıyormuş. Bu kervanı, develeriyle, onların üzerlerindeki mallarla size takdim ediyorum. Buyurun istediğiniz gibi Allah yolunda dağıtın" demişti.

Hazret-i Âişe (radiyallahu anha) annemiz anlatıyor: Kervan Medine'ye girince sanki yer yerinden oynamıştı. Yüzlerce devenin çıkardığı toz. Develerin höykürüşü, develerin feryadı, seyre gelen ahali, çocukların çığlıkları...

İşte Müslüman zengin budur.

Zengin Müslümanlar fakir Müslümanlardan daha fazla hayır yapabilir. Fakirler gibi namaz kılarlar, oruç tutarlar, zikrullah yaparlar; üstüne zekat verirler, sadaka verirler, mâlî ibadetler eda ederler.

Hazret-i Osman Zinnureyn Efendimiz de zengindi. Tebük seferi için o kadar çok yardım yapmıştı ki, Resulullah efendimiz o giderken ardından "Bundan sonra Osman'a Cehennem ateşi dokunmaz" buyurmuşlardı.

Gerek ailesinden intikal etmiş olsun, gerekse bizzat kendisi helalinden kazanmış olsun, Ümmet-i Muhammed'in hayırsever zenginleri gıbta edilecek kimselerdir. Yeter ki, sarfettikleri meblağlar Kur'ana, Sünnete, icmâ-i ümmete, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeye, hikmete uygun olarak yerli yerinde verilsin.

Bid'atçileri destekleyen zengin akıllı değildir.

Zekatını yerli yerine vermeyip de din sömürücülerine kaptıran zengin ahmaktır.

Servetlerinin bir kısmını akıllı ve firasetli bir şekilde Allah ve Resulullah yolunda güzelce harcayan zenginlere selam olsun.

Eline para geçince kuduran, pusulayı şaşıran, ne oldum delisi olan zenginde hayır yoktur.

Müslümanlar zenginler!.. Sizin pîriniz Aşere-i Mübeşşereden Abdurrahman ibn Avf radiyallahu anhtır. Hayır hasenat yaparken Resulullah Efendimizin bugünkü halifelerine, vekillerine, vârislerine akıl danışınız ki, paracıklarınız zamane farelerinin eline geçmesin.

Kara para zenginlerine gelince: Gösterişli umreleriniz sizi kurtarmaz. Siz haram yollarla Cehennem ateşi biriktiriyorsunuz.

* (İkinci yazı)

Alevî - Sünnî Kardeşliği ve Uzlaşması

1919 Yunan işgali sırasında basılmış, üç dilde dört sayfalık bir bildiri metni görmüştüm (Bende fotokopisi var). Türkçe (Arap harfleriyle), Fransızca, Rumca, "Şark-ı Karib Çerkesleri Te'min-i Hukuk Cemiyeti" (Yakın doğu Çerkeslerinin Haklarını Sağlama Derneği) yayınlamış. Konusu: Çerkezler Türklerden çok çekti, Yunan devleti himayesinde bir Çerkes devleti kurulsun...

Çerkeslerin hepsi de bu fikirde değildi.Millî mücadeleyi ilk başlatan Çerkes Edhem'dir. Bir kısım Çerkezler de Padişah'a, Saltanat ve Hilafet-i Osmaniyeye sâdık kalmışlardır.

Yunanlılar yenildikten sonra Ankara hükümeti nice Çerkez köyünü düzeltmiş, birtakım Çerkez erkekleri yargısız infazla yok edilmiş, kadın ve kızları kapanın elinde kalmıştır.

Bir grup Çerkezin ihanetini ve suçunu Çerkezlerin tamamının üzerine yıkmak, kıyımlar yapmak elbette adalete, hukuka, vatanseverliğe, insafa, hikmete (bilgeliğe), insanlığa (insan haklarına) uygun değildir.

Sadece suçlulara, âdil mahkemelerde, âdil kanunlarla, âdilane bir şekilde ceza verilebilir.

Anlattığım konularda hayli kitap vardır. Bunlardan birini bendeniz yayınlamıştım: "Çerkez Meselesi. M. Fetgerey Şoenu, Bedir yayınevi, Tel: 0 212/519 36 18)"

Ülkemizde genelleştirme çok yaygındır. Bir grup Kürdün yaptığı bütün Kürtlere mal edilir, yamanır. Bu yüzden binlerce Kürt köyü düzlenir, bağları bahçeleri harap edilir, halkı sürülür.

Bozuk ve sapık bir mezheblere bağlı Müslümanların yaptıkları bütün Müslümanlara, hattâ İslama mal edilir, bu yüzden bir sürü zulüm yapılır.

Alevîler ve Alevîlik konusunda da çok yanlış, çok vahim bir genelleştirme vardır.

Bütün Alevîlerin aynı inançlara, görüşlere, fikirlere sahip oldukları sanılıyor. Son derece yanlıştır bu. Alevîler homojen bir cemaat değildir. Bu husustaki bazı gerçekleri sıralamak isterim:

1. Alevîlik bir din değildir, bir kültür ve kimliktir.

2. Asıl ve gerçek Alevîlik, kaynağını İslam'dan alır. Alevî Kur'ana, Peygambere, Ehl-i Beyte, İslama iman etmiş kişidir. Alevî âhirete iman eder.

3. Alevîlerin bir kısmı namaz kılar, oruç tutar, hacca gider.

4. Az da olsa cuma namazı kılanları vardır.

5. Gerçek Alevîliğin çok sıkı ahlak ve fazilet kuralları vardır. Bunlara uymayanları, Dedeler düşkün ilan eder ve cemaatten uzaklaştırır.

6. Eline, diline, beline hakim olmak Alevîliğin temel prensiplerindendir.

7. Son yıllarda, Alevî olmayan bazıları "Alisiz Alevîlik" cereyanını çıkartmışlardır ki, böyle bir şeyin Alevîlikle ilgisi yoktur, bir aldatmacadır, bir saptırmadır.

8. Kendilerini Alevî ilan eden ve sanan bir grup "Biz Alevîyiz ama Müslüman değiliz" gibi deli saçması laflar etmektedir.

9. Ergenekon Derin Devlet Yahudileri, Alevîleri resmî ideolojinin askerleri, bozuk düzenin muhafız kuvveti haline getirmek için çalışmaktadır.

10. Türkiyeden İsraile göç etmiş bir takım Alevî Yahudiler sık sık ülkemize gelmekte, Hacıbektaşı Veli dergahında semah yapmaktadır. Bunlar gerçek Alevî değildir.

11. Alevîlerin, Dedeler tarafından yazılmış dinî kitapları vardır. Bunlar bir tür ilmihal mahiyetindedir. İçlerinde Alevî inançları, Alevîlerin ibadetleri, Alevî ahlakı gibi konular yer almaktadır.

Bundan on sene kadar Manisa'dan iki Alevî Dedesi ziyaretime gelmişler ve bendenizi, Alisiz ateist Alevîleri tenkit eden yazılarımdan dolayı tebrik etmişlerdi. İki adet de Alevî din ve ahlak kitabı hediye etmişlerdi.

İsrail Kürt ve Alevî konusunda sinsice çok çalışıyor.

Ergenekoncular, derin Devlet, resmî ideoloji, bozuk düzen bir kısım Alevîleri kullanıyor, istihdam ediyor.

17'nci, 18'inci asırlarda Osmanlı devletine iltica eden Yahudilerin bir kısmı Alevî ve Bektaşî postuna bürünmüştür. Hakikî ve gerçek Alevîleri tenzih ederek, bunlar hakkında ilmî araştırmalar yapılmasını teklif ediyorum.

Gerçek Alevîlerle Sünnîler arasında kardeşlik, uzlaşma, barışma olmasını samimî olarak istiyorum.

Ben bir Sünnî olarakSünnîlikten tâviz veremem. Buna hakkım ve yetkim yoktur. Alevîlerden de tâviz istemiyorum.Sadece kardeşlik, uzlaşma, iyi münasebetler olsun istiyorum.

Alisiz Alevîlik, "Biz Alevîyiz ama Müslüman değiliz" gibi söylemler üzerinde durulmasını istiyorum.

Ateist Alevîlik olmayacağını çok iyi biliyorum.

Alevîlerle Sünnîlerin birbirlerine kurt değil, melek olmalarını istiyorum.

Bunun için iki tarafın da dillerini tutmalarını istiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar