Sebahattin BİLGİÇ

Sebahattin BİLGİÇ

HOCA EFENDİ.6

4 Şubat 2001 sabahı hafta sonu yatılı kurs düzenlediğimiz çocukların başında kalırken saat 04.00 sularında Bayram Abi gelerek beni uyandırdı. Ağlamaklıydı. Hayırdır dediğimde ‘Hocamız Avustralya’da trafik kazasında vefat etmiş’!!! Bir an donup kaldığımı hatırlıyorum. ‘İnna lillahi ve inna ileyhi raciun’.

Gönüllere ateş düştü, haneleri hüzün kapladı, gözlerden yaşlar aktı, artık gemiler sığınacak limandan yoksun kalacak. Hocam diyerek çare arayanlar yasta! Ağızların tadını kaçıran ölüm bu sefer bütün alemleri öksüz bıraktı. Ta Avustralya’da meydana gelen elim kaza! her yerde meydana geldi. Ateş sadece düştüğü yeri yakmadı…

İsveç’ten ayrılmadan önceki günlerinde Rahmetli Hocamız birkaç sabah hep mehdiden ve deccal’den bahsettiler. Hatta bu konularla ilgili hadisi şerifleri araştırmamızı istediler. Ve konuşmaları esnasında ‘bana bundan altı yıl önce bir gece rüyamda bu gece mehdi doğdu’ dediler. Arkasından şu cümleyi de eklediler. ‘Ama yatmadan önce hiç bu konuyla ilgili bir konuşma v.s de olmamıştı’ deyip; bir süreliğine bizim mahallede misafir kalan Kulu’lu Mehmet Amca’ ya dönüp ‘Mehdiyi sen ve ben göremeyiz ama bunlar görecekler’dediler. Nitekim kısa bir süre sonra hem Mehmet Amca, hem de Hocamız Rahmet-i Rahman’a yürüdü.

Arafe günü ayrılmadan önce itikaftan çıkıp, itikaf yaptığım mescide gelerek ‘Allah kabul etsin’ deyip yanağımı okşamışlardı. Öpmeğe doyamadığımız o yumuşacık şefkatli ele artık dokunamayacak mıyız ?

Her gelişinde evlerimizi şenlendirdiğimiz, Mevlana’nın Şems-i Tebrizi’yi karşıladığı gibi;
O geliyor O
Yollara sular dökün,
Bahçelere müjdeler edin,
Bahar kokuları geliyor,
O geliyor ,O
Ay parçamız, sevgilimiz, yarimiz geliyor…
Diye şiirler söylediğimiz, Allah için sevdiğimiz, sevilmeyi arzuladığımız Hocamız…
Artık hocamız bu fani dünyanın çilelerini çekmeyecek. Gurbette dolaşmayacak. Farkında olduğumuz ve olamadığımız sıkıntılarından dolayı yüzlerinde alaca oluşmayacak. O gitti, Onu daha çok sevenler kendi yanlarına aldılar.

Uzun yıllardır buluşamayan sevenleriyse, onun sonsuzluğa demir alan gemisine el sallamak için buluştular. Binler on binlerle buluştu, on binler on binlerle paylaştı hüznünü. On binler Mübarek Kabe örtüsüyle örtülmüş tabutunu taşımaya koştu. Uzun bir yürüyüş oluşturdular gönüller sultanıyla beraber Fatihten ta Eyüp’e kadar. Vakur bir sesleniş vardı yürüyüşlerinde güneşi balçıkla sıvamak isteyenlere karşı ama yüzlerde derin bir mahcubiyet de vardı, hocalarının yanında olamamışlardı, takip edememişlerdi, ah! şimdi hayatta olsaydı… Onu Fatih Camiinin Haziresinde hocalarının yanına layık görmediler ama Alemlerin Sultanının Eyüp’teki Sultanı onu komşu eyledi.

Allah makamını ali etsin, çok sevdiği Efendimize yoldaş etsin. Bizleri de hocamıza komşu etsin.

O, o kadar sünnet-i seniyye aşığıydı ki okudukları hadisi şeriflerdeki tavsiyeleri sanki daha ilk defa öğreniyormuş gibi heyecanla tatbik ederler, cemaatine de aynı şevkle nasihat ederlerdi. Ben hocamızın zamanını boşa geçirmediğinin şahidiyim. Ama son gelişlerinde o kadar çok gayretliydi ki vefatlarından sonra bu gayretini vefatlarının kendilerine malum olduğuna yordum.

Ölmeden ölümü tadanlar, kendileri için değil başkaları için yaşayanlar, elbette irşad etmeye devam ederler. Nitekim Hocamız her gün sesiyle ve eserleriyle on binlerce mü’mine irşad etmeğe devam ediyor. Merhum Hocamız da inşallah hayırla yad edilmeye devam edecektir. Hayatlarında göstermiş oldukları vefa, kendileri içinde gösterilecektir.

 


 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum