“İSTANBUL’U FETHETTİM LAKİN BİR GÖNLÜ FETHEDEMEDİM

Bu yazımda; Türk Tarihinin zirvesi Çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet Han’a “Konstantiniyye’ye girdim ama bu gönül ademinin sarayına giremedim. Devletler, imparatorluklar fethettim; nice kapılar açtım ama bu kapıyı açamadım…” dedirten bir gönül Sultanından, bir hemşerimizden bahsedeceğim.

BU DİZİLERİN KADRİ SONRALARI BİLENECEK

TRT son yıllarda yayınladığı dizilerle Türk ve İslam kültürüne önemli katkılar sağlıyor. TRT’nin tarihi dizilerinde “Tasavvufi İslam anlayışı” diye de adlandırılan Selçuklu- Osmanlı kültürü öne çıkarılıyor. Bu dizilerde bu yaklaşıma temel teşkil eden önemli kişi ve kurumlar güzel bir şekilde tanıtılıp işleniyor.

(Mesela, Mevlâna, Arabi, Ebul Vefa, Aziz Mahmut Hüda’i, Yunus Emre, Feridüddin Attar, Şeyh Edebali, Harakani, Hacı Bayramı Veli… ” bunlardan bazılarıdır.

Bu kişilerin ve bu anlayışın tanıtıldığı ve öne çıkarıldığı ve ‘Aşkın Yolculuğu’ adı ile tesmiye edilen yapımlardan Taptuk Emre, Hacı bayram-ı veli, Aziz Mahmut Hüdai ilk akla gelenlerdir. Bunlardan başka Osmanlıyı, Selçukluyu, Harzemşahları anlatan dizilerde de yine tasavvufun önemli şahsiyetleri öne çıkarılmaktadır. Mesela Alparslan/ Büyük Selçuklu, Melikşah, Selahaddin Eyyubi, Mehmet Fetihler Sultanı…Dizileri bunlardan bazılarıdır.)

“ŞEYHİN POSTUYLA HAKANIN TAHTI AYRI OLMALI”

TRT bu Ramazan’da da Vefa Sultan adını verdiği bir dizi ile bu geleneği devam ettirdi. Bu dizi öncekilere göre daha profesyonel, daha güzel ve daha etkili idi. Başrolü oynayan sanatçının (Ege Şaşmaz)masum yüzü bu role iyi uymuş. Dizi, izleyicileri Fetihten hemen sonraki İstanbul’a götürdü. Bilinenin veya beklenenin aksine fetihten sonra Başkent İstanbul Türkler için çok cazip bir yerleşim yeri olmamıştır. İlk yıllarda. Nüfusu 50 binden az olan bu şehre Türkler pek yerleşmek istememişlerdir. Vefa Hazretleri bu konuda halka öncülük yapmıştır.

İstanbul’un manevi sultanlarından Muslihuddin Mustafa’nın (Vefa Sultan) ilme adanmış hayatını anlatan bu dizi dönemin sosyal ve kültürel yapısını etkileyici bir atmosferle ekrana taşıdı. Tarihi dokusuyla ve tarihi kıyafetleri ile dikkat çeken dizide seyirciye sadece Konstantiniyye’nin fethi değil aynı zamanda insanın içsel arayışı da pek güzel anlatıldı. İyi ve yetkin bir Müderris olan Muslihuddin Mustafa’nın (Ebul vefa) hakikati aramak için çıktığı yolda tasavvuf menziline varışı güzelce anlatıldı. Tıpkı Gazzali, tıpkı Hüdai, tıpkı Mevlâna gibi hem medrese ilimlerinde hem de dünyevi bilimlerde yetkin olan bu kişilerin Tasavvuf limanına demir atmaları çok kayda değer bir neticedir.

EBU’l- VEFA DA HEMŞERİMİZMİŞ

İstanbul’un maddi- manevi imarında büyük rol oynayan bu büyük sultan meğer Konyalı imiş. Bir Konyalı olarak bunu öğrenmekten hem çok mutlu oldum hem de utandım. Utancımın sebebi böyle büyük bir gönül sultanı ile ilgili çok az bir bilgiye sahip olmamdır. İstanbul’un İslamlaşmasında büyük bir role sahip olan, İstanbul’da bir semte adını veren, Fatih Sultan Mehmet Han gibi Türk ve İslam tarihinin zirve ismini birkaç kez kapısından geri çeviren bu büyük zatı bu kadar geç tanımak vefasızlıktan(gafletten) başka ne olabilir.

Şiirlerinde mahlas olarak kullandığı “Vefâ” lakabını annesinin adı olan Vefâ’dan aldığı söylenir. Konya Meram’da adına bir cami yaptırılmıştır. Tarihi kaynaklar O’nun zâhir ve bâtın ilimlerine vâkıf olduğunu bazı kaynaklara göre müçtehit seviyesine yükseldiğini kaydederler. Mûsiki, astronomi gibi ilimlerde de başarılı olan Muslihuddin Mustafa, şeyhinin işaretiyle Zeyniyye tarikatına intisap eder. Şeyhi Abdüllâtîf el-Kudsî’dir.

Hacca gitmek için Antalya’dan bindiği gemi korsanlar tarafından kaçırılıp Rodos adasına götürülen hazret esir edilir. Esaretten O’nu Karamanoğlu İbrâhim Bey kurtarır. Daha sonraki hayatında yolu İstanbul’a düşer. Fâtih Sultan Mehmed, kendisine büyük ilgi gösterip yardımlar yapar ve adına nisbetle “Vefâ” diye anılacak semtte bir cami ile çifte hamam da yaptırır.

“HARAM LOKMAYI YUTMA İNSANLARA KİN TUTMA”

Muslihuddin Mustafa, Sert görünmesine rağmen çok alçak gönüllü, hoşsohbet, nükteli ve hikmetli konuşan bir mürşittir. Büyük ve meşhur ilim ve devlet adamları mürit olmuştur. O dönemlerde Medrese ile Tekke arasında ciddi, seviyeli ilmi tartışmalar çokça olmuştur. Ardında çokça eser bırakmıştır. Onunla ilgili menkıbeler ve şiirleri pek kıymetli ve çok değerledir:

“Evvel tevhidi zikret,

sonra cürmünü fikret

Var yoluna doğru git,

Derviş olayım dersen.

.

Her yere ayak basma,

İhsandan elin kesme

Çok söze kulak asma,

Derviş olayım dersen.

.

Rüyaya yalan katma,

Elden söz alıp satma

Vakt-i seherde yatma,

Derviş olayım dersen.

.

Hak söze inad etme

Refiksiz yola gitme

Eyvallahı terk etme,

Derviş olayım dersen.

.

Gaflet ile çalışma,

Çok gezmeye alışma

Hiçbir şeye ilişme,

Derviş olayım dersen.

.

Şeyhinde kusur görme,

Meclisinde çok durma

Nafile yere yorma,

Derviş olayım dersen.

.

Haram lokmayı yutma,

HİÇ kimseye kin tutma

Şeyh Vefa’yı unutma,

Derviş olayım dersen.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum