Kazanmak Mı Kolay Kaybetmek Mi?

 

Bu soru, çocukluğumu dizleri dibinde geçirdiğim istiklal harbi gazisi büyük dedemin her zaman nasihat babında telaffuz ettiği bir sorusuydu. Gerçi o bunu daha çok para kazanmanın kolaylığı ve onu doğru harcamanın zorluğunu ifade için kullanırdı.

 Sonra baktım ki çalışıp kazanmak daha kolaymış. Bir Müslüman, gerek maddi gerekse manevi olarak birçok güzelliği çalışarak elde edebilirmiş.

İnsan bazı sevapları kazanmak arzusuyla dört elle işe sarılır, çalışır ve kazanır. Ayaklarıyla bir hayrın peşinde günlerce koşar, zor da olsa ona yetişir.  Gözleri kan çanağı olacak şekilde sabaha kadar okur ve ilmin hamisi olmayı başarır. Dili durmadan hakkı haykırır, konuşur, anlatır, karşı taraftakini ikna edecek onlarca delili sayar ve tebliğ etmenin hazzıyla gece yatağına uzanır.  Varlık sahibi bir Müslüman, paylaşmanın ve sahavetin tadıyla gecenin karanlığında fakir fukarayı ihya eder. Bazen bizzat hayatını feda etmesi gerekir ve çekinmeden onu da verir. Bunların hepsi de çok zordur. Lakin tüm bu zorluklarına rağmen yapılabilir. Azmedince yakalar bu uçan kuşu...

 Lakin bunların dışında en zor olanı; bu kazançlarını saklayabilmek ve torbanın altını delmemektir. Eliyle kazanır, ayağıyla toplar, gözüyle, kulağıyla, diliyle zoru başarır... Lakin çok küçük bir adımla kaybediverir.  Nasıl mı kaybeder? Kalbi ile kaybeder...

Bir Müslümanın bunca hayır hasenatı ve bin bir güçlük içerisinde kazanıp da kalbi ile kolay bir şekilde kaybedeceğini anlamakta zorluk çekebiliriz. O zaman size şu hadis-i şerifi aktarayım ve sonra daha iyi anlayalım bu konudaki sıkıntıyı...

Hz. Ebu Hureyre'den: "Resulullah (SAV) buyurdular ki: "kıyamet günü ilk çağrılacaklar, Kur'an-ı ezberleyen biri, Allah yolunda öldürülen biri ve bir de çok malı olan biridir.

Allah (cc) Kur'an okuyana: "Ben Resulüme inzal buyurduğum şeyi sana öğretmedim mi?" diye soracak. Adam: "Evet ya Rabbi!" diyecek. "Bildiklerinle ne amelde bulundun?" diye soracak. Adam: "Ben onu gündüz ve gece boyunca okurdum" diyecek. Allah (cc): "Yalan söylüyorsun!" diyecek. Melekler de ona: "Yalan söylüyorsun!" diye çıkışacaklar. Allah (cc)ona: "Bilakis sen, "Falanca Kur'an okuyor" densin diye okudun ve bu da söylendi" der.

Sonra, mal sahibi getirilir. Allah (cc): "Ben sana bolca mal vermedim mi? Hatta o kadar bol verdim ki, kimseye muhtaç olmadın?" der. Zengin adam, "Evet ya Rabbi" der. "Sana verdiğimle ne amelde bulundun?" diye sorar. Adam: "Sıla-i rahimde bulunur ve tasadduk ederdim" der. Allah (cc): "Bilakis sen: "Falanca cömerttir" desinler diye bunu yaptın ve bu da denildi" der.

Sonra Allah yolunda öldürülen getirilir. Allah (cc): "Niçin öldürüldün?" diye sorar. Adam: "Senin yolunda cihatla emrolundum. Ben de öldürülünceye kadar savaştım" der. Hakk Teâla ona: "Yalan söylüyorsun!" der. Ona melekler de: "Yalan söylüyorsun!" diye çıkışırlar. Allah(cc) ona tekrar: "Bilakis sen: "Falanca cesurdur" desinler diye düşündün ve bu da söylendi" buyurur.

 Sonra Resulullah (SAV) Ebu Hureyre'nin dizine vurup: "Ey Ebu Hureyre! Bu üç kimse, kıyamet günü, cehennemin, aleyhlerinde kabaracağı Allah'ın ilk üç mahlûkudur!" dedi." (Müslüm, Tirmizi,Nesai)

 İnsanoğlu bazen kalbindeki kibriyle kaybeder. Gariptir ama kibir çoğu zaman tevazu elbisesi giyinerek arz-ı endam eder. “Bir kısım kötü hasletlerim olabilir ama ben de kibir asla bulamazsınız(!). Zaten kibirlenmeyi de hiç sevmem...” cümlesi nasıl da tevazu libasının içindeki kibrin salına salına gelişi...  

Kalbin bu hastalığı, onca yorgunluk içinde bazen ucub olarak gösterir kendini ve bu şey yok eder tüm kazançları. Teheccüd vakti namaza kalkan genç; “keşke şu komşular da kalkıp bizim gibi teheccüd kılsalardı ya...” deyince diğeri uyanır. “Keşke sen de onlar gibi uyusaydın da bu sözleri söylemeseydin...”

Kalp bazen açık veya gizli başa kakarak onu gündeme taşıyarak kazançları heba edebilir. İnsan bazen şuyu hastalığına tutulur. Bir yandan gizliyormuş, kapatıyormuş, kimseye duyurmuyormuş gibi yapar. Tüm bu gizliyormuş gibi olan tavırların altından gizli, garip ve sistematik bir ilan ortaya çıkabilir. “Aman bu yaptığımı kimse duymasın sonra yanlış anlaşılır” diye başlayan cümlelerde akar gider elindeki kazanımlar.

 Ah bu insanın aceleci hali yok mu? Yaptığı hayır ve hasenatın karşılığını cennette alacağını bilir. Lakin o günü uzak bulunca hemen kullardan bir şeyler beklemeye başlar.  “Bunca yıldır ona yaptıklarımın karşılığında şunun bana yaptığına bak...” diye başlayan cümlenin sahibi asrısaadette yaşayan Hz. Ebubekir (RA) olsaydı; ayeti kerime ile uyarılırdı. Ancak bu uyarının ilk muhatabı o olsa da bizi de ilgilendiriyor.

Biz zor kazanıp, kolay kaybedenlerden olmayalım inşallah...

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum