Raif MEDETOĞLU

Raif MEDETOĞLU

Liyakat

Toplumların yükselişi, insanlığın değer skalasında müstesna bir yere sahip olan liyakat kavramının doğru anlaşılması ve hayata geçirilmesiyle mümkündür.
Liyakat, sadece bir göreve uygunluk değil; fazilet bakımından hünerli, meziyet sahibi, yaptığı işin hakkını veren kıymetli insan olma hâlidir. İslam medeniyetinde makamın değil, makama değer katan insanın kıymeti vardır. Bu yüzden liyakat, bir toplumu ayakta tutan görünmez ama en güçlü sütunlardan biridir.


Kur’an’ın Rehberliğinde Liyakat

Kur’an-ı Kerim’de liyakat ilkesi, en açık şekilde şu ayette ifade edilir:

“Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.”
(Nisâ 58)


Bu ayet, müfessirlerin ortak açıklamalarına göre yalnızca bir yönetim ilkesi değil, bir medeniyeti inşaa emridir.
Taberî’ye göre burada kastedilen “emanet” yalnızca mal değildir; makam, yönetim, aile sorumlulukları, ilim, yetki ve toplumun tüm yükümlülükleridir.

Elmalılı Hamdi Yazır “emaneti ehline vermek” ifadesini şöyle açıklar:
“Görev ehil, emin ve meziyet sahibi olana verilmelidir. Ehil olmayana makam vermek bir zulümdür.”

Kurtubî ise ayeti hem yöneticilere hem halka hitap eden bir ilke olarak yorumlar:
“Yönetici emaneti ehline vermekle, halk ise ehil olmayanı seçmemekle sorumludur.”


Kur’an’daki Liyakat Örneği: Hz. Yusuf’un Duruşu

Liyakatın Kur’an’da en somut örneklerinden biri, Hz. Yusuf’un yöneticiliğe talip olurken kullandığı ifadedir:

“Beni ülkenin hazinelerine memur et. Çünkü ben çok iyi korurum ve bilirim.”
(Yusuf 55)


Tefsirlerde bu ayet, liyakatin iki temel unsurunu ortaya koyar:
✔ “Hafîz”: güvenilirlik, emaneti koruma gücü
✔ “Alîm”: bilgi ve beceri sahibi olma

Yani Kur’an’a göre bir göreve talip olmak değil; ehil olmadan talip olmak problem olarak görülmüştür.

Resûlullah’ın (sav) Uyarıları: Liyakat Kaybolduğunda…

Efendimiz (sav) liyakatin ihlali üzerine çok çarpıcı uyarılarda bulunmuştur:

“Emanet ehil olmayana verildiğinde kıyameti bekleyin.” (Buhârî)

Bu hadis, toplumların çöküş nedenlerinden birini özetler:

Ehil olmayan yöneticiler,

Bilgisiz söz sahipleri,

Meziyetsiz insanların makam işgal etmesi…


Başka bir hadisinde ise Peygamberimiz (sav) liyakatin ahlaki yönüne işaret eder:
“Sizin en hayırlınız, emaneti en güzel taşıyanınızdır.”
Emanetin yükünü taşıyabilenler; dürüst, çalışkan, adil ve Allah’tan korkan kimselerdir.

Risale-i Nur’un Penceresinden Liyakat

Bediüzzaman Said Nursî, liyakati; adalet, ehliyet ve sadakat üçlüsü üzerine kurar.
Onun şu tespiti, bugünün dünyasına adeta bir manifestodur:

“Makam ehil olmayana verilirse zulüm ve tahrip meydana gelir.”

Risale-i Nur’da liyakat, yalnızca yönetim kademesi için değil, insanın kendi nefsiyle olan mücadelesi için de önemlidir.
Çünkü;
“İnsanın en büyük düşmanı kendi nefsidir.”
Nefsine söz geçiremeyen bir insanın topluma düzen vermesi beklenemez.

Bediüzzaman’ın gençlere yönelik uyarısı da liyakatin iç disiplini üzerine kuruludur:
“Ey gençlik! Günah seni cehennem hapsine attığı gibi, dünyevî hapsin çeşitlerine de atabilir.”


Liyakat Kaybolursa Ne Olur?

Tarih bize gösteriyor ki liyakatin kaybolduğu toplumlarda:

Adalet zayıflar, torpil güçlenir.

İşler ehline verilmediği için bereket kaçar.

İnsanlar arasındaki güven tükenir.

Gençlerin umudu söner.

Ehliyet yerine sadakatsizliğin ödüllendirildiği bir düzen oluşur.


Efendimizin “kıyameti bekleyin” uyarısı, aslında bir toplumsal çözülme tablosudur.

Gençlere Liyakat Çağrısı

Bugünün gençleri bu ülkenin ve ümmetin geleceğidir. Bu sebeple gençliğe düşen görev, yalnızca bir makama talip olmak değil; önce kendisini liyakatli kılmaktır.

Bilgiyle donanmak

Fazilet sahibi olmak

Emek ve adalet merkezli yaşamak

Emanete sahip çıkmak

Ahlak ve disiplin kazanmak

Gayret, üretkenlik ve dürüstlükle yürümek


Çünkü liyakat, sadece maddi bir kariyer hedefi değil; bir iman ve şahsiyet inşasıdır.


Sonuç olarak ; Liyakat Güçlü bir Medeniyet İnşa Eder

Bugün yeniden dirilişe, huzura, berekete ve adalete kavuşmak için; kurumlarımızda, ailelerimizde, şehirlerimizde ve toplumun her alanında liyakati merkeze almak zorundayız.

Çünkü:
Liyakat, emaneti taşıyabilen gönüllerin işidir.
Liyakat varsa adalet vardır.
Adalet varsa huzur vardır.
Huzur varsa toplum yükselir.

Ve nihayet:
Liyakat, bir makama değil; Allah’a karşı sorumluluğumuza verilen bir cevaptır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum