Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

Öğretmene Bin Lira

 

Geçen hafta Öğretmen kendini gerçekten çok değersiz hissetti.

Nerden mi biliyorum?

Çünkü öğretmenim. 

Öğretmen maaşlarının, yapılan zamlar karşısında her geçen gün dondurma gibi eridiği günler yaşıyoruz. 

Herkes biliyor ki “hayat zor”

Bir erkek öğretmen düşünün, eşi de çalışmıyorsa evini geçindirmesi için kaç takla atması gerekir? Evi kira ya da kredi borcu varsa hele. 

Maaşı yatmadan harcayan tek meslek grubu biziz sanırım, kartlarımız hep ekside. Biri borç istese “Elbette yardımcı olmak isterdim, ama şey, kem, küm…” diyen bir kesim. Oysa öğretmenin en son düşünmesi gereken “ay sonunu nasıl getireceğim?” sorusunun cevabı olmalı. Öğretmen ders programını, öğrencisine daha fazla nasıl faydalı olacağını düşünmeli. Değil bir hobiye kültür sanata dahi para ayırmaya korkan, ihtiyaçlarını bile alırken en az üç kez düşünmek zorunda kalan öğretmenler, son yıllarda sıkıntısını hep gündeme taşımasına rağmen olumlu bir yanıt alamamıştı.

Aldık mı şimdi? 

Eğitim Sitesi, Öğretmen Haber Sitesi, Öğretmenler Bilgi Sitesi

Öyle ki geçinmek adına hafta sonları kurs alan, belletmenlik yapan biraz daha ek gelir olsun da şu açığımı da kapatayım diyen birçok öğretmeni biliyoruz. 

Geçen hafta teklif edilen öneri ve karar bana İlkokul çocuklarını kandırma politikasına benziyor gibi geldi. “ Ödevlerini zamanında yapar ve başarılı olursan sana yıldız vereceğim.” 

Benzemiyor mu sizce de?

“Bak, on yıl çalıştın mı? Aferin… Haydi, sınava gir, geçersen sana her ay iki bin…”

Başkaları adına da fikrimi beyan etmiş oluyorum, affetsinler ama ben okuldan sonra ders çalışacak gücü ne zihinsel ne bedensel olarak kendimde bulamıyorum. 

Gerçekten yoruluyorum. Helalinden kazanmak uğruna bugüne dek hiç şikâyet etmeden, yetinerek, hatta suçu kendimde arayarak çocukları en önemli emanetler görerek çalıştım. 

Üstelik kadın öğretmen olarak bizim başka sorumluluklarımız da var. Bunların bir kısmını parayla yaptıracak durumu olan çok az bir kesim ve içinde inanın ben de çoğu arkadaşım da yok. 

Kendi çocuklarına bile yeterli zaman ve güç ayıramamanın vicdani rahatsızlığını yaşayan öğretmenlerin bu sınav için can atmadığını biliyorum. 

Yeterince sınavdan geçmiş, öğretmenliği sahada öğrenmiş, uzun yıllar bu meslekte olanların kaç kez hizmetiçi eğitim aldığı meçhul...Zaten değersiz hissettirilen mesleğinde canla başla çalışan ve önyargılı olanların sözlerine aldırış etmeden görevine sarılmış olan öğretmenler için bu müjde her ne kadar sevindirici olsa da... Nasrettin Hoca söylemi misali ya hiç öğretmenlik yapmamış ya da son aylarda hiç alışverişe çıkmamış. 

Şundan eminim ki tüm meslektaşlarım şartlar ne olursa olsun birbirine saygı duyuyor ve mesleğini zirvede tutmak için elinden geleni yapıyor. İnanın, tekrar meslek seçimi yapacak olsak hepimiz "Öğretmenlik" derdik.

Neden bahsediyorsun diye soran olabilir diye haberi şuraya hatırlatmak amaçlı bırakayım.

“10 yıl çalışan öğretmenlerimiz uzman olacak ve 1000 TL maaşlarında artış olacak. Uzman öğretmenlerimiz sınava girerek başöğretmen olabilecek. Bu durumda da maaşları 2 bin TL artacak" 

 

Hani filmlerde zam isteme sahneleri vardır: 

“Patron, maaşıma zam yapar mısınız?”

“Zam mı, neyine yetmiyor aldığın para?”

“...”

“Zam falan yok, haydi, işinin başına!”

“Ama patron…”

“Bak halen konuşuyor, vakit nakittir, haydi, oyalanma!”

 

Ne olursa olsun biz değerliyiz ve amacımızı asla unutmuyoruz.

 

 

Ne diyordum?

“Öğretmenim, canım benim, canım benim,

Seni ben pek çok pek çok severim.

Sen bir ana, sen bir baba,

Her şey oldun artık bana.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum