Şahidiz ya Rab... Şahidiz ya Rab... Şahidiz ya Rab...

Yüz kere, bin kere, milyon kere şahidiz ya Rab. O bizler için müşfik bir lider oldu. O bizler için "Hayat iman ve cihattan ibarettir" sözüyle cihadı emreden, Emri bil maruf ve nehyi anil münker'i hatırlatan bir lider oldu. Şahidiz ya Rab! O mü'minlerin birliği için, dirliği için ömrü boyunca çalıştı, didindi. Yüzlerce kez ayağına çelme takılmasına rağmen, Mü'minlerin ikbali için yeniden ayağa kalktı. Gerek etrafındakileri, gerekse İslam coğrafyasını toparladı. Şahidiz ya Rab! O bizler için müşfik bir baba misali gecesine gündüzüne katarak çalıştı. "Dicle kenarında bir koyunu kurt kapsa adli İlahi onu gelip Ömer'den sorar diye korkarım" buyuran Hz. Ömer (ra)'ın adaletindeki sır gibi, dünyanın tüm yetim coğrafyalarındaki Müslümanların aynı çatı altında toplanması için çalıştı. Dünyayı kuşatan emperyalizmin ahtapot kollarında ezilen Müslümanların gözyaşlarının dindirilmesi, küresel zalimlerin ve zalimliğin yok olması için mücadele etti. Şahidiz ya Rab! O sıdk ile çalıştı. O vecd ile çalıştı. O zühd ile çalıştı. Şahidiz ya Rab! Türkiye'de hakim paradigmanın kaynakları çarçur etme yarışına girdiği bir çağda, "Yapalım" idealini bizlere aşıladı. O bizlere çalışırsak başarabileceğimizin, tevekkül edersek Allah'ın inayetiyle nasıl muzaffer olabileceğimizi öğretti.

O, "Yol onun varlık onun gerisi hep Angarya

Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya" dizelerindeki Mü'min ve şuurlu bir gençliğin topyekün ayağa kalkması, şahlanması, her birinin Fatih Sultan Mehmet makamına erişmesi için uğraştı.

Şahidiz ya Rab...

Biz Ondan razıyız.... Sen de Razı ol ya Rab!

Hava kül rengi bulutlarla kapanık. Dondurucu ve ayaz. Fatih'e doğru çıkmak için Akdeniz Caddesi'nde yürüyoruz. Yürüyoruz demek biraz fazla. İnsan seli arasında, yolunu kaybetmiş bir damla gibi sağa sola yalpalayarak gidiyoruz. Ömrü hayatımızda böylesine bir kalabalığa asla şahit olmamıştık. İnsanların yüzüne bakıyoruz.... Bir hüzün dalgası herkesin suratında. İçin için ağlayanları görüyoruz. Kendi aralarında sohbet eden ve Hocamızla ilgili anılarını tazeleyenleri duyuyoruz. Türkiye'nin her köşesinden Erzurum'dan, Sivas'tan, Tokat'tan, Antalya'dan gelmişler.

Her birisinin kaşkolunda Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın fotoğrafları var.

Röportaj yapmak için yanına yaklaştığımız her insan, "Hocamın değerini sağken anlayamadık. Umarız bundan sonra birileri daha iyi kavrar" diye konuşuyor. "O dünya lideriydi. O ümmetin lideriydi. O sadece Türkiye'de Milli Görüş'ün değil, tüm ümmetin başıydı, lideriydi" diyorlar.

Akdeniz Caddesi'nin başında insan kümesinin içinde öğle ve cenaze namazını bekliyoruz. Hiç kimse halinden şikayetçi olmadan saatlerce bekliyor. Saatler öğle ezanına yaklaştıkça, caddenin öbür ucundan itibaren bir insan selinin yukarıya doğru hareket etmek için beklediğini gözlemliyoruz. Sanki insanlar, hep birlikte Hocam'a biraz daha yakın olabilmek için Fatih Camii'ne akın etmek için mücadele ediyor. Liderlerine son bir kez dokunabilmek için Fatih Camii'nin alanına akıp kavuşmaya çalışıyorlar.

Ezan vakti... Namaz ve cenaze namazı....

Allah'u Ekber....

Allahu Ekber

Allah'u Ekber

Şahidiz ya Rab.... Helal ediyoruz.... Helal ediyoruz.... Helal ediyoruz....

Ağlayanlar, gözyaşlarını tutmak için mücadele edenler, sürekli Kur'an okuyanlar, dua edenler. İnsanlar, "Yetim" kalmanın üzüntüsünü yaşıyorlar. Sadece onlar mı, tüm yetim coğrafyalar da yetim kaldı bugün.

"Hocam senin sağlığında kıymetini bilemedik" şeklinde bir pankart dikkatimizi çekiyor. "İman varsa imkan da vardır" şeklindeki Hocamızın bir sözü dikkatimizi çekiyor. İnsanlar namaz sonrasında sel olup akıyorlar Vatan caddesine doğru. Tekbirler getiriliyor... Salavatlar çekiliyor.

Ömer Muhtar filminin son sahnesinde ilginç bir kare vardır. İtalyanlar tarafından asılan Ömer Muhtar'ın gözlüğü yere düşer. İzleyiciler içinden küçük bir çocuk, herkesten gizli olarak gözlüğe doğru yaklaşır, alır ve gözüne koyar... Artık dünyaya bu gözle bakmaktadır. İdealin bundan daha güzel anlatıldığı bir kare var mıdır acaba?

Ölüm hak... İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Kuşak kuşak bir sonraki nesle sizin gözlüğünüzle bakacak bir ideal bırakabiliyor musunuz? İşte, hayatın gayesi budur. "Hayat iman ve cihattan ibarettir" demişti Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan. Hayat, boş bir ideal değil... "Siz başıboş yaratıldığınızı mı zannediyorsunuz?" buyuruyor Allah (c.c.).

Hayatı öğretti Hoca'mız bize, hayatımızın boş bir gaye olmadığını öğretti. Hayatın cihat olduğunu öğretti. Sürekli çalışmak, başarmak için mücadele etmek, tevekkül etmek nedir bizlere öğretti. Hiçbir zaman boş idealler peşinde koşmamamız gerektiğini, hayatımıza yön ve ufuk verecek Milli Görüş gibi bir değerin varlığını öğretti bize. "Ebu Eyyüb-el Ensari"nin ahir yaşında "İstanbul elbette fethedilecektir, O'nu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, O'nun askerleri ne güzel askerlerdir" Peygamberi düsturuyla İstanbul'un surlarına dayanmasındaki sırrı öğretti bizlere.

Milli Görüş'ün işte bu çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet'in idealindeki gizli sır olduğunu öğretti. Gemileri karadan yürütebilmemiz gerektiğindeki mücadele azmini, surlara tırmanan Ulubatlı Hasan'ın şehadet şerbeti içerken içindeki bulunduğu ruh halini anlattı bizlere.

Bir çiçekle bahar olmaz denilir... Ama, Hocamız bir çiçekle nasıl bahar olunacağını öğretti. Baharı beklemek için sabretmemiz gerektiğini, siyasi mücadelesinde dişiyle tırnağıyla kazıyarak iktidar mücadelesinin nasıl verileceğini öğretti. O hiç gelmeyecek denilen bir baharın Konya semalarında açan çiçeğiydi.

Siyaset nasıl yapılır, bu ülkenin kıt kaynaklarını sömürenlerin elinden bu ülke nasıl geleceğe taşınır, Müslümanlar hakim paradigmanın prangasından nasıl kurtuluru gösterdi bizlere. Bugün siyaset çıkınında bir şeyler olan, kendisini muhafazakar olarak tanımlayanların hepsinin siyaset okuluydu Milli Görüş sıraları.

Hocamız hiçbir zaman gelecek ile ilgili endişeler yaşamadı. Hocamız hiçbir zaman yılmadı. Her hal ve şart altında mücadelesine devam etti. Bir seçim öncesinde kendisine "Kaç milletvekiliyle meclise girmeyi düşünüyorsunuz?" diye bir soru sorulmuştu. "Aksi sabit olmadıktan sonra tüm milletvekilleri bizimdir!!" diyecek kadar ufku ve mücadele azmi genişti.

Türkiye'nin kıt kaynaklarını yabancılara peşkeş çeken, ülkenin sanayi devrimini bir türlü gerçekleştirmeyenlere karşı durdu. Anadolu'yu karış karış dolaşarak, her vilayette önemli bir sanayi hamlesinin temelini attı. Bu sanayi hamleleri gerçekleştirebilmiş olsaydı, belki de Türkiye, şu an 2023 vizyonu diye ortaya atılan hayallere 40 sene öncesinden ulaşabilmiş olacaktı.

O şefkatin adıydı... O merhametin adıydı.... O nezaketin adıydı.

O Türkiye'nin ve dünyanın yetiştirdiği en büyük devlet ve siyaset adamıydı....

İnna lillahi ve inna ileyhi raciun...

Allah (c.c) O'nu rahmetiyle kuşatsın.... Mekanını cennet eylesin....

Geride kalan tüm Müslümanların ve yetim coğrafyaların başı sağolsun....

Önceki ve Sonraki Yazılar