Prof. Dr. Yakup CİVELEK

Prof. Dr. Yakup CİVELEK

Tanıklık, Hafıza ve Liderlik Arasında 15 Temmuz’un Sosyo-Kültürel Anatomisi: Ahmet Çıtlakoğlu’nun Perspektifinden

Tanıklık, Hafıza ve Liderlik Arasında 15 Temmuz’un Sosyo-Kültürel Anatomisi: Ahmet Çıtlakoğlu’nunPerspektifinden

Giriş: Hafızanın Kurgusu ve Kıymeti – Şahitliğin Ağırlığıve Tarihsel Sorumluluğu

Tarih yalnızca bir zaman çizgisi, yalnızca olup biteni kaydetmek değildir, aynı zamanda anlam, aidiyet ve hafıza meselesidir. Aynı şekilde tarih, toplumsal hafızanın nasıl şekilleneceğine dair bir mücadeledir. Her kriz, her felaket, yaşanan her kötülük yeni bir hatırlama biçimi oluşturur; bun mukabil her direniş, her mücadele, her karşı koyuş, yeni bir anlatı yeni bir hikaye geliştirir. Kriz anlarında bir milletin verdiği refleks, onun kimliğini, yönelimini ve değer sistemini açığa çıkarır. Türkiye’nin yakın tarihinde 15 Temmuz 2016 gecesi, böylesi bir eşik olarak kayıtlara geçmiştir. Bu olay, klasik bir askeri kalkışmanın ötesinde; bir halk hareketinin, liderliğe bağlılığın ve özgürlük bilincinin birleştiği bir varoluş ânı olarak kayıtlara geçmiştir. Ancak bu olay, yalnızca siyasal değil; aynı zamanda kültürel, sosyolojik ve bireysel yönleriyle de çok boyutlu biçimde ele alınmalıdır.

Bu bağlamda Giresunlu duayen araştırmacı-yazar Ahmet Çıtlakoğlu, yaşının getirdiği yüksek olgunluk ve bir ömürlük entelektüel birikiminin etkisiyle 15 Temmuz’a dair özgün ve dikkat çekici bir perspektif geliştirmiştir. Onun yaklaşımı, hem akademik anlamda hem de insani vicdan bağlamında değerlidir. Çünkü o, 15 Temmuz’u sadece bir “hain bir darbe girişimi” ya da “halkın ülkesini ve vatanını başarılı savunma” olarak değil, toplumsal hafızanın kurucu anı olarak görür.

Ahmet Çıtlakoğlu’nun Vefa ve Hafıza Odaklı Modeli

Vefa ve Sosyal Teşvik: Geçmişi Korumak, Geleceği İnşa Etmektir

Duayen yazar Ahmet Çıtlakoğlu beyefendi, bireylerin 15 Temmuz gecesi ortaya koyduğu kahramanlık örneklerinin kayıtlara geçmeyişini büyük bir toplumsal eksiklik olarak değerlenmekte ve meydanlara inen halkın gösterdiği cesaret, sadece bir “halk refleksi” değil; bilinçli, kararlı ve inanç dolu bir halk iradesi olduğunu ifade etmektedir. 15 Temmuz gecesinin değerlendirmesinde “meydanlarda bulunan, o gece sokağa inen binlerce insanın bireysel tanıklığı, isimleri,yüzleri ve kim olduklarının” gözlerden kaçan bir noktaya olduğuna dikkat çeken duayen gazeteci, bu insanların çoğunun, bazılarınca yalnızca bir "kalabalığın parçası" gibi görüldüğünü, resmi kayıtlarda yer almadığı ve hatırlanmadığını ifade etmekte ve bu yanlştan dönülmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır: Çıtlakoğlu bey, şu soruyu ısrarla gündeme getimektedir:

“15 Temmuz gecesi meydanlara inen (fotoğraf karelerinde tespiti mümkün olan) bu güzide halkımızın isimleri, kayıtları acaba kayıt altına alınmış mıdır? Şayet alınmamışsa, alınmamış olması büyük bir nakîse olmaz mı?”

Bu soru, aslında bir çağrıdır. Zira o geceyi yaşayan insanlar, salt bireyler değil; bir milletin hafızasına şekil veren yaşayan şahitlerdir. Bu bireylerin kayda geçirilmemesi, bir hafıza boşluğu yaratmakla kalmaz; aynı zamanda gelecekte benzer durumlarda halk refleksini zayıflatabilir.

Bu soru, yalnızca idari bir eksiklik değil; toplumsal vefa duygusunun sınavı olarak da görülmelidir. Zira her toplumsal kalkışma, sadece liderin cesaretiyle değil, o cesarete inanan halkın gövdesiyle ve varlığıyla mümkün olur.

Sadece bugünün değil; geleceğin de 15 Temmuz’a nasıl bakacağını belirleyecek bir teklifte bulunan Çıtlakoğlu, bu noktada kurumsal şu öneriyi sunmaktadır:

“15 Temmuz gecesi meydanlarda çıkıp video ve fotoğrafkayıtları olanlar İletişim Başkanlığına veya bulundukları yerlerde mülki amirlere bildirilsin diye bir karar çıkartılamaz mı?”

Bu öneri, klasik arşivleme mantığının ötesinde, halkın bellekteki yerini kurumsal olarak da tanıma çabasıdır. Zira tarihe yalnızca üst düzey aktörler değil, “adı bilinmeyen kahramanlar” da yön verir. Ve bu kahramanların unutulması, gelecekte benzer reflekslerin ortaya çıkmasını engelleyebilir.

Halkın Kahramanlığı ve Adil Tanınma Hakkı

Ahmet Çıtlakoğlu’nun en çarpıcı vurgularından biri, o gece sokağa ilk inen halkın; yani darbenin bastırıldığı an anlaşılmadan evvel refleks gösteren insanların tanınma hakkıdır:

“Darbenin bastırılmasında özellikle gecenin ilk saatlerinde meydanlara inen aziz halkımızın payı büyüktür. Peki, bu halkımız sadece sözle kuru bir teşekkür değil, bazı teşvikleri de hak etmiyor mu?”

Bu sorunun altını çizmek, aynı zamanda adaletin sosyolojik boyutunu hatırlamaktır. Siyaset, yalnızca kararlarla değil; halkın gönlünü adil şekilde tanımakla, onların hatırasını yaşatmakla da yürütülmelidir.

Sonuç: Hafıza İnşası, Liderlik ve Bireyin Ahlaki Şahitliği

Ahmet Çıtlakoğlu’nun yaşından ve köklü tecrübesinden süzülen bu model, 15 Temmuz’un yalnızca siyasi değil, sosyolojik ve ahlaki bir okumasını da mümkün kılar. Giresun’un dağlarından İstanbul’un meydanlarına uzanan bu ses, aslında Anadolu’nun vicdanıdır. O ses, yalnızca “ne oldu”yu değil, “nasıl hatırlanmalı”yı da sorgular.

15 Temmuz, Çıtlakoğlu’nun işaret ettiği gibi, sadece bastırılan bir darbe değil; aynı zamanda kurulması gereken bir hafıza düzenidir. Bu düzenin içinde liderlik, kurumsal refleks, halkın direnişi ve her bireyin tekil tanıklığı, yerli yerince yer bulmalıdır. Aksi takdirde, tarih yalnızca kazanımların değil; ihmallerin de yükünü taşıyacaktır.

15 Temmuz gecesi, modern Türkiye’nin siyasi tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu geceyi anlamak için yalnızca siyasi analizler değil; toplumsal hafıza, bireysel tanıklık ve kültürel refleksler de dikkate alınmalıdır.

Ahmet Çıplakoğlu’nun vefa odaklı hafıza yaklaşımı sonucuortaya çıkan çerçeve şudur:

• Halk, darbenin fiili olarak bastırılmasında kilit roldedir.

• Liderlik, kolektif hareketin yönünü belirleyen temel motivasyon kaynağıdır.

• Kurumsal duruş, darbenin kaderini belirleyen stratejik etkendir.

• Ve tüm bunların unutulmaması için kolektif hafızanın bilimsel, ahlaki ve kültürel olarak inşa edilmesi elzemdir.

Bu nedenle, geçmişle yüzleşme sadece hataları hatırlamakla değil; kahramanlıkları kurumsallaştırmakla da mümkündür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum