Muammer YALÇIN

Muammer YALÇIN

AHLAKIN SAVAŞINI VERMEYENLER, SAVAŞIN AHLAKIYLA YAŞAMAYA MECBUR OLURLAR

Toplumlar, varlıklarını yalnızca toprakla, orduyla ya da para gücüyle sürdürmezler; onları ayakta tutan asıl unsur ahlaktır. Ahlak, bir milletin görünmez savunma hattıdır. Bu hattı korumak, silahlı bir cephe savaşından çok daha zordur; çünkü bu savaş, dış düşmanla değil, insanın kendi hırsları, korkuları ve menfaatleriyle verilir. Ahlakın savaşını vermeyenler, gün gelir savaşın ahlakıyla yaşamaya mecbur kalır. O zaman hak, hukuk, vicdan değil; güç, korku ve çıkar hüküm sürer.

Ahlakın Zayıfladığı Yerde Düzen Çöker

Ahlak zayıfladığında düzen de çözülür. Adaletin yerini çıkarcılık, dürüstlüğün yerini yalan, liyakatin yerini torpil alır. İnsanlar haklarını mahkemede değil, parayla veya kuvvetle aramaya başlar. Devletin adaleti sağlamakta yetersiz kaldığı noktada, mafya, çete, terör gibi yapılar 'adalet dağıtıcı' rolüne soyunur. Bu, bir ülkenin en derin çöküş anıdır: Devletin otoritesi, halkın güveni, bireyin vicdanı birer birer yıkılır. Artık baş bozulmuştur.

Ahlaki Çözülme, Dış Tehlikeyi Çağırır

Devletin zaafı, dış güçlerin iştahını kabartır. Ahlaken çökmüş bir toplum, dışarıdan gelen baskıya karşı direnemez. Çünkü manevî bağları kopmuş, çıkar ilişkilerine dayalı bir toplumda 'vatan' duygusu bile zayıflar. Böylece içeriden çürüyen yapı, dışarıdan gelen bir darbeyle yıkılır. Bu yıkımın adı çoğu kez savaştır.

Savaşın Ahlakı: İnsanlığın Çöküşü

Savaş başladığında artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. İnsanlar, dün 'kabul edilemez' dedikleri kötülükleri, bugün 'savaşın gereği' diye meşrulaştırmaya başlar. İşgal altındaki bir ülke yalnızca bağımsızlığını değil, insanlığını da kaybeder. “Savaş kuralları” denilen acımasızlıklar, yağma, tecavüz, gasp ve ihanet gibi ahlaksızlıkları hayatın normali haline getirir. Savaş bittiğinde bile o toplumun ruhundaki yara kolay kolay kapanmaz; bazen bir neslin tüm ömrü, o ahlaki enkazı temizlemeye yetmez.

Ahlak Savaşı: Görünmeyen Cephe

Bugün barış içinde yaşadığını sanan her millet aslında görünmez bir savaşın içindedir: ahlak savaşı. Bu savaş, kalemin kılıçtan keskin olduğu, vicdanın sipere dönüştüğü bir mücadeledir. Bu savaşı kaybeden toplum, ne kadar güçlü olursa olsun, kendi elleriyle kendi yıkımını hazırlar.

Sonuç

Bir ülkenin gerçek savunma hattı sınırlarında değil, insanının vicdanında başlar. O vicdan diri tutulmadıkça hiçbir ordu, hiçbir yasa o ülkeyi koruyamaz. Ahlakın savaşını vermeyenler, sonunda savaşın ahlakıyla yaşamaya mahkûm olurlar. Ve o savaşta kazanan yoktur — sadece insanlık kaybeder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum