Muammer YALÇIN
AKLIN YÖNÜ: NEDEN EN PARLAK ZİHİNLER SOSYAL VE DİN BİLİMLERİNE YÖNELMELİ?
Muammer Yalçın
Giriş
Toplumlarımızın geleceği üzerine düşünürken, genellikle kalkınmanın anahtarı olarak teknolojik ilerlemeyi, mühendislik dehasını ve ekonomik büyümeyi işaret ederiz. En parlak ve yetenekli zihinlerimizi, doğal olarak, bu somut ve maddi getirisi yüksek alanlara yönlendirmeye teşvik ederiz. Ancak bu stratejik odaklanma, beraberinde ağır ve göz ardı edilen bir bedeli getirmiştir: Ülkemizdeki en keskin zekâların, bir milleti millet yapan temel dinamikler olan Sosyal Bilimler ve Din İlimleri alanlarından neredeyse tamamen çekilmesi. Bu alanlar, ne yazık ki bir boşluk içerisinde kalmıştır (Giddens, 2014). Oysaki bir toplumu çağlar boyunca geleceğe taşıyan, ona kimliğini veren, geçmişle olan bağlarını kuran ve nihayetinde onu kültürel sömürüye karşı koruyan esas yapı, bu ihmal edilen ilim dallarının ürettiği irfan ve derinliktir. Bu makale, zeki beyinlerin bu hayati alanlara yönelmemesinin yarattığı toplumsal erozyonu incelemekte; bu ihmalin bir milletin gelenek, görenek ve kültür/irfan yoksunu bir yapıya dönüşmesine, dolayısıyla başka (Batı) toplumlarının sömürüsüne açık hale gelmesine yol açan zorunlu bir sonuç olduğunu tartışmaktadır. Aklın Yönü, sadece nesnelere değil, insanın ve toplumun anlamına da yönelmek zorundadır.
A. Temel Sorun: Zekânın Yanlış Yönlendirilmesi
Bu topraklarda yetişen zeki beyinlerin büyük bir kısmının sosyal ve din ilimlerinden uzaklaşması, rastgele bir tercih değil, genellikle sosyo-ekonomik ve algısal koşulların bir sonucudur.
Ekonomik Getiri ve Prestij Faktörü
Modern toplum, başarıyı genellikle ölçülebilir ve somut çıktılarla (yüksek teknoloji ürünleri, sermaye birikimi) ilişkilendirir. Bu bağlamda, Mühendislik, Tıp ve Yönetim gibi alanlar, genç ve yetenekli zihinlere doğrudan ve hızlı ekonomik getiri ile birlikte yüksek sosyal saygınlık vaat eder (Weber, 2015). Sosyal bilimler ve din ilimleri ise, çıktıları dolaylı, uzun vadeli ve manevi olduğu için, toplum nezdinde "karşılığı az olan emek" gibi algılanır. En parlak zekâlar, akademik yetkinliklerinin hızla paraya ve güce dönüştüğü alanlara yönelme eğilimi gösterirler.
Pozitif Bilimlerin Değerini Aşırı Vurgulama Tuzağı
Ülkenin kalkınması için öncelikle teknolojik bağımsızlığın ve ekonomik gücün sağlanması gerektiği argümanı geçerlidir; ancak bu, toplumsal tutkalın göz ardı edilmesi anlamına gelmemelidir (Durkheim, 2017). Toplumun bütünlüğünü, ahlakını ve kimliğini kaybetmesi durumunda, üretilen hiçbir teknoloji veya biriken hiçbir sermaye kalıcı refahı sağlayamaz. Pozitif bilimler ile sosyal bilimlerin rakip değil, tamamlayıcı disiplinler olduğu gerçeği unutulur. Bir toplumun zekâsını sadece nesnel dünyaya yöneltmesi, kendi iç dünyasını karanlıkta bırakması demektir.
B. Sosyal ve Din İlimlerinin Temel Rolü: Kimlik ve Bağ
Eğer teknoloji, bir milletin gövdesini ve kas gücünü temsil ediyorsa; sosyal bilimler ve din ilimleri, o milletin bilincini, ruhunu ve kolektif hafızasını temsil eder. Bu alanların gücü, bir toplumu bir arada tutan manevi bağların inşasında yatar.
Geçmişle Bağ Kurmak ve Toplumsal Hafızayı Canlı Tutmak
Sosyal bilimler (özellikle Tarih, Antropoloji) bir milleti kökleriyle ve binlerce yıllık mirasıyla bağlayan yegâne köprülerdir. En zeki zihinler tarafından analiz edilen bu miras, günümüz sorunlarına ışık tutan canlı bir toplumsal hafızaya dönüşür. Gelenek ve görenekler, sadece tekrar edilen eylemler değil, geçmiş nesillerin bilgelik damıtma süreçleridir. Bu süreçleri anlamlandıracak, onları güncel hayatın etik ve felsefi çerçevesine oturtacak derinlikli çalışmalar, ancak yetkin sosyal bilimciler ve din ilimleri uzmanları tarafından yapılabilir. Onlar olmadan, gelenekler yabancılaşır, irfan ise kaybolur.
Toplumu Geleceğe Taşıyan Değer Sistemi
Bir toplumun ilerlemesi, sadece maddi zenginlikle değil, aynı zamanda ahlaki dayanıklılığı ile ölçülür. Din ilimleri, bu ahlaki pusulanın en önemli kaynağıdır. En parlak zihinler bu alana yöneldiğinde, dinin etik ilkeleri statik dogmalardan sıyrılır; çağın zorluklarına yönelik güncel ve evrensel çözümler üreten dinamik bir etik felsefeye dönüşür. Sosyal bilimler ise, kutuplaşma, eşitsizlik ve eğitim yetersizliği gibi karmaşık sorunları analiz etme yeteneği sunar. Fen bilimleri, bir sorunun nasıl çözüleceğini söylerken; sosyal bilimler, hangi sorunların neden çözülmesi gerektiğini analiz eder.
C. İhmalin Sonuçları: Kültürel Yoksunluk ve Sömürüye Açıklık
Zeki beyinlerin bu hayati alanlardan çekilmesi, ulusal ve kültürel bir güvenlik zafiyeti doğurur.
Kendi Kültürünü Anlamlandırma Yetisinin Kaybı (İrfan Yoksunluğu)
Gelenekler, yetkin zekâ tarafından analiz edilmediğinde anlamsız ritüellere dönüşür. Din ilimlerinden uzaklık, inancın derin felsefi boyutlarının yerine, sığ ve şekilci bir anlayışın yerleşmesine neden olur (Eliade, 2012). İşlenemeyen kültürel travmalar ve köklerden kopukluk, bireylerde kimlik bunalımlarına yol açar. En parlak zihinler teknik enformasyon üretmekle yetindiğinde, toplum bilgili ancak hikmetsiz kalır.
Batı (Oryantalist) Sömürüsüne Açık Kapı
Kendi kültürel problemlerine özgün düşünce sistemiyle çözüm üretemeyen bir toplum, kaçınılmaz olarak dışarıdan ithal edilen reçetelere bağımlı hale gelir. Kendi güçlü felsefesi olmayan bir ülke, başka toplumların ürettiği sosyal modelleri ve felsefi akımları sorgulamaksızın ithal eder. Bu durum, yerel gerçeklikle uyumsuzluk nedeniyle toplumsal çatışmayı derinleştirir. Üstelik kültürel alanın boş bırakılması, yumuşak güçle sömürüye (yaşam tarzı, medya) kapı açar. Bu alanlarda yerli ve güçlü bir zihin gücünün olmaması, ülkenin kendi tarihini ve dinini, dışarıdan dikte edilen Oryantalist kavramlar üzerinden anlamlandırmasına neden olur (Said, 2016).
D. Çözüm Önerileri ve Çağrı: Aklın Yeniden Yönlendirilmesi
Bu derin toplumsal boşluğu doldurmak için stratejik adımlar atılmalıdır.
Eğitim Sisteminde İtibarın Yeniden Tesisi
Sosyal ve din ilimlerinin, en yüksek düzeyde eleştirel düşünme gerektiren disiplinler olduğu algısı yayılmalıdır. Bu alanlara yönelen öğrenciler, "başarısız" değil, "toplumun vizyonerleri" olarak görülmelidir. Müfredatta, sadece bilgi aktarımı yerine, toplumsal problem çözme ve etik ikilem analizi becerisi kazandırılmalıdır. En önemlisi, bu alanlardaki akademik kariyerin maddi ve manevi olarak pozitif bilimler kadar cazip hale getirilmesi şarttır.
Disiplinlerarası Köprülerin Kurulması
Sosyal bilimciler ve ilahiyatçıların, mühendislik ve bilişim fakülteleriyle ortak çalışabileceği Yapay Zekâ Etiği, Dijital Sosyoloji gibi disiplinlerarası programlar oluşturulmalıdır. Teknolojiye yön verenlerin, aynı zamanda toplumsal sorumluluk ve etik değerler konusunda derinlikli bir bakış açısına sahip olması zorunludur.
Genç Zekâlara Yapılan Çağrı
Kalkınma, sadece teknoloji üretmek değildir; aynı zamanda kendi varlık nedenini, etik pusulasını ve kimliğini en iyi şekilde inşa etmektir. Eğer ülkenizin kültürel bağımsızlığını sağlamak istiyorsanız, en keskin zekânızı fen bilimlerinin yanına, kendi köklerinizi anlama, yorumlama ve geleceğe taşıma sanatına adayın.
E. Sonuç: Stratejik Bir Zorunluluk
Sosyal ve Din İlimleri alanındaki nitelikli zekâ eksikliği, uzun vadede bir toplumu temelinden sarsan stratejik bir güvenlik zafiyetidir. Bir milletin gücü, sadece teknolojisiyle değil, aynı zamanda değerlerinin derinliği ve kültürel analiz yeteneği ile ölçülür.
Aklın Yönü başlığı altında yaptığımız bu çağrı, bir tercih meselesi değil, hayati bir stratejik zorunluluktur. En parlak zekâların sosyal ve din ilimlerine yönelmesi, ülkemizin sadece ilerlemesi için değil, aynı zamanda kültürel bağımsızlığını ilan etmesi ve varlığını sürdürmesi için atılacak en büyük adımdır.
Kaynakça
Durkheim, Émile. (2017). Toplumsal İşbölümü. (Çev. Ö. Adanır). Ankara: De Ki Basım Yayım.
Eliade, Mircea. (2012). Kutsal ve Kutsal-Dışı. (Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: Gece Yayınları.
Giddens, Anthony. (2014). Sosyoloji. (Çev. C. Güzel). İstanbul: Kırmızı Yayınları.
Said, Edward W. (2016). Oryantalizm. (Çev. S. Çetinkaya). İstanbul: Metis Yayınları.
Weber, Max. (2015). Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu. (Çev. Z. Gürata). İstanbul: Can Yayınları.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.