Adnan Zeki BIYIK

Adnan Zeki BIYIK

ALLAH'ın Muhteşem Çipi

 

Değerli hukuk adamı savcımız Mehmet Selim Kiraz’a tekrar Cenab-ı Hak’dan rahmet, ailesine ve yüreği sevgi ile dolu kardeşlerimize sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

Bu sefer ki yazım güvenlikle ilgili dostlarım. Yıllardır vaazlarda söylerim, anlatırım. Kanun önünde herkes eşit olsun, dokunulmazlık kalksın, milletvekili dokunulmazlığı da kürsüde konuşma dokunulmazlığı şeklinde olsun. Adalet önünde herkes aynı seviyede olsun kimseye ayrıcalık yapılmasın diye sohbetlerimde devamlı konu ederim. Hatta trafik polisi, vatandaşlara trafik suçu işlediğinde ceza yazabilirken bazı kendini dokunulmaz hissedenler ceza yazmak isteyen polise “Seni sürdürürüm, benim kim olduğumu biliyor musun” diye polis memurun tehdit eden tufeylileri örnek vererek vaazlarımda anlatmaktayım.Bu tip oppurtünistleri (fırsatçıları) bulunduğu mevkiyi kötüye kullanan asalakları her sohbetimde konferansımda tel’in ediyorum. Halbuki bu gibi tufeyliler Avrupa’da aynı davranışı sergilese hemen kodesi boylar. Çünkü adamlar kurallarını oturtmuş. Oralarda suç işleyenin ünvanına mevkisine bakılmaz, cezası verilir.

Çukurca Müftüsü iken, Hakkari Cezaevinde vaaza giderdim, Girişte kemerimden ayakkabıma kadar, her şeyimi çıkarttırırlar, telefon dahil her şeyimizi alırlardı. Bu durumla ilk kez karşılaştığımda tepki vermiştim.Kendimi sanki mahkûm gibi hissetmiştim ve görevlilere “Arkadaşlar ben din adamıyım, ve burada sohbet yapacağım, bu yaptığınız çok ağrıma gitti” demiştim. Görevliler “Hocam Adalet Bakanlığının emri, biz aynı muameleyi savcıya bile yapıyoruz” demişlerdi. Ben de madem kurallar herkese uygulanıyor o halde sesimizi çıkarmayalım demiştim.

Aradan yıllar geçti, şimdi savcımızın şehid edildiği mezkur adliye binasına avukatlar, hakimler savcıların aranmadan girebildiğini haberlerden gördüm.

Hemen aklıma yıllar önce vaaza gittiğim Hakkari Cezaevindeki o görevlilerle aramızda geçen diyalog geçti. Cezaevinde savcı bile aranıyordu da neden adliye sarayında avukatlar hakimler, savcılar aranmıyordu, bu kafamı kurcalamaya başladı. Hatta bugün haberlerde avukatları aramak isteyen güvenlik görevlilerine bazı avukatlar bizi arayamazsınız diye tepki verdiğini ve tartıştığını izledim. Yıllar önce benim ağrıma giden şey belki onların da ağrına gitmişti sanırım. Ama doğru olan da buydu. Avukatlar da savcılar da hakimler de milletvekilleri de aranmalıydı. Medeni ülkelerde uygulama böyle idi. Fakat insanoğlu bu, bulunduğu önemli mevkinin verdiği enaniyetle aranmayı bir aşağılanma olarak telakki edebilirdi. Bunun da çözümünü Batılılar bulmuştu, “Çipli kimlikler”

Çipli kimlikleri bu hukuk adamlarımıza da uygulamışlardı. Ama teknolojinin zirve yaptığı günümüzde bunun da sahtesi yapılabilir ve içeriye silah sokulabilirdi. Neticede insan yapısı bir çipti bu.

2 sene önce bir hastaneye gittiğimde görevli bayan lütfen elinizi şu cihaza sokar mısınız dedi. Bu nedir dedim. Bu cihaz sizin elinizi tanımlayacak asla sizin yerinize bir başkası bu hastaneye giremeyecek, işlem yapamayacak dedi. Çok hoşuma gitmişti.

Aklıma adliyeye bu cihazlardan konabilmesi fikri geldi. Hakim, savcı ve avukatlarımız aranmaktan hoşlanmıyorsa bu cihaza elini gösterip geçebilirlerdi. Bu, hem moderndi, hem çok güvenliydi hem de kişinin onuruna dokunucu bir tarafı yoktu.

Bütün mülkün yaratıcısı Yüce Allah her insanın eline öyle bir çip yerleştirmişti ki, 7 milyar insanın hiçbiri diğeri ile aynı çip kodlarına sahip değildi. Herkesin elindeki çizgiler, işaretler farklı farklı idi. Ben bu konuyu mevzu edince bir anatomi uzmanı arkadaşım “Hocam sadece dünyada yaşayan 7 milyar insanın değil Hz Adem’den günümüze kadar hiçbir insan diğeriyle aynı ele sahip değildir” dedi.

Yani Kudreti önünde eğildiğimiz Yüce Mevlâmız, her birimizin eline diğerinden bizi ayıran muazzam bir tanrısal çip yerşleştirmiş. Bu çip sayesinde böyle nazik binalara bu çipleri tanıyan cihazlar konulup emniyetimiz daha da korunaklı hale getirilebilir. Beşeriyet makinasının mucidi, yapıcısı Rabbim bu kodları bizim beynimiz başta olmak üzere bedenlerimize nakşetmiş.

O zaman haydi Allahın bedenimize ve ruhumuza işlediği bu çiplerdeki mucizenin farkına varalım ve bu dünyada nasıl yaşamamız gerektiğine dair koordinatların verildiği Yüce Kur’anın çiplerinin künhüne vuslat edelim. Onu okuyup hayatımıza nakşedelim. Dünyanın sorunu maalesef, sevgisizlik ve Allahın kanunlarından uzaklaşmak , evrensel ahlak değerlerinden hızla tecrid olmaktır. Sevgi, adalet, hoşgörü gibi değerler bir virüs gibi toplumlarda intişar ederse o zaman dünya daha yaşanabilir bir mekân olacaktır.

Tekrar merhum savcımızı rahmetle anıyorum. Alllah’ım ülkemizi ve tüm İyiliksever insanları emanında tutsun ve himaye eylesin. Vatanımıza mazarrat düşünenlere fırsat vermesin. Allahın sevgisi üstünüzden eksik olamasın Muhterem Okuyucularım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum